Yazan: Turgut Koçak 25 Temmuz 2015
13 yıllık AKP iktidarında sorunlar ağırlaştıkça ağırlaştı. Dış politikada ABD’nin dümen suyunda gidildi ve ülkenin başına onlarca yıl temizlenmesi zor belalar açıldı. İçerde toplum gerildikçe gerildi, ayrışmalar had safhaya getirildi.
Çünkü AKP bu şekilde her koşulda yüzdelik dilim olarak hatırı sayılır bir kesimi arkasına alma hesabı yapıp topluma gözdağı vermek istiyordu. Nitekim Gezi gösterileri sırasında Recep Tayyip Erdoğan’ı karşılamaya gelenlerin içinde kefen giyip gelenlerden tutun da eli palalı sokağa inenler olduğu gibi Ali İsmail Korkmaz’ı polisle birlikte sopa ile katleden bu yüzdelikten yandaş siviller de oldu. Bunun nedeni çok açıktı. AKP, seçim yitirince ne yapalım toplum bizi tercih etmedi diyecek bir öğretiyi izleyen bir parti değildi. Bu parti İslami anlayışı devlete egemen kılmak istiyordu ve de bu yüzden gerekirse iç savaşı da göze alacak denli gözü kararmış bir yapıydı. Tıpkı Mısır’da kendileri gibi düşünen Müslüman Kardeşler Örgütü gibi.
Seçimler yapılalı 48 gün olmasına ve seçimi yitirmesine karşın AKP iktidarının niye devam ettiğini bir düşünelim isterseniz. Üstelik koalisyonla ilgili onca kötüleyici demeçler verdikten sonra Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’lilerin niye sanki koalisyon heveslisi gibi davranmaları konusunda da aldanmamak gerekiyor. Çünkü toplum uzlaşmadan yana olmayan partileri cezalandıracağını gösteren sinyaller verdi. Bu sinyaller en çok da MHP üzerinde yoğunlaşınca AKP hemen koalisyon girişimlerinde bulundu. Dün CHP ile 3 saatten fazla bir görüşmeden sonra ise koalisyonun kurulma olasalığının %50, %50 olduğu söylendi. Hiç koalisyon kurma isteği olan bir parti kalkar da böyle bir demeç verir mi? Vermez tabi de, kamuoyuna çıkıp denilecek ki, “ne yapalım biz elimizden geleni yapıyoruz ama CHP koalisyona istekler öne sürerek yanaşmıyor. Yani işin özeti AKP bir kez daha cin olup toplumu çarpmak istiyor.
Bir önemli konu ise Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu durumdur. ABD ve emperyalistler uzun süredir Türkiye’yi IŞİD’a karşı kara savaşına sokmak ve İncirlik başta olmak üzere diğer hava alanlarını kullanmak istiyordu. Bu yönde görüşmelerin başladığı sırada Suruç katliamı, arkasından da IŞİD’ın göz göre göre askerimizi ateş açarak öldürmesi geldi. Yani bir IŞİD’çı öleceğini bile bile askerimize ateş açıyor ve durup dururken Türkiye’nin saldırısına zemin hazırlıyordu. İşte bunun üzerinde biraz durmak gerekiyor. Durmak gerekiyor diyorum çünkü bu eylem, özünde CIA’nın MOSSAD’ın ya da İngiliz İstihbaratı’nın yapacağı türden bir eylemdir. Neden mi? Bu eylemle aynı zamana denk gelen ABD yetkilileri ile görüşmeler oldu. Bu görüşmelerin sonuçları ise kamuoyuna açıklanmadı. Ancak İncirlik Üssü’nün ABD’lilerce kullanılması anlaşmasına varılmıştı. Bu olayla birlikte anlaşmaya varıldığının açıklanması, Türkiye’nin IŞİD’a yönelik eyleme geçmesi uzun sürmedi. Bu eylemle birlikte AKP kamuoyuna ikinci bir mesaj vermek istiyordu. O da PKK’ya yönelik hava hareketi oldu. AKP ve Recep Tayyip Erdoğan PKK’ya karşı girişilen hava hareketi ile birlikte Türkiye’de önemli bir kesime böylece mesaj da vermiş oldu.
ABD, PKK mevzi ve üslerinin TSK tarafından vurulmasına izin vermiştir. Bu da gösteriyor ki, ABD ile müttefik olmanın kaçınılmaz sonu bir kez daha yaşanmış, “Biji Obama” zılgıtı çekenlerin zavallı halleri gerçekten de denilebilir ki öğretici olmuş mudur bilinmez ama gerçekleri doğru okumak isteyenler için bir kapı araladığı da muhakkaktır.
Bir düşünün ülkeyi düşmüş bir hükümet yönetiyor ve bu hükümet IŞİD’a ve PKK’ya karşı savaş ilan ediyor. Sonra, sonrası bu ortam daha da sıcak hale gelirse AKP yönetmeye, Recep Tayyip Erdoğan da “başkomutanlık” yapmaya devam edecek. Diyelim ortam daha fazla sıcak hale gelmedi. O zaman da buyurun yenilenen erken seçime denilecek ve AKP, bu kez tek başına iktidar olabilecek kadar oy alıp ülkenin tepesine Recep Tayyip Erdoğan’lı ve AKP’den artık kim olursa ülkenin başına çörekleneceklerdir. Gelişmelere bu çerçeveden baktığımızda Suruç katliamını, IŞID’ın askerimizi katletmesini doğru okumak ve bu olayların dış bağlantılarını atlamamak gerekir. Çünkü CIA, MOSSAD, İngiliz İstihbaratı için 32 yurttaşımızın katledilmesinin toz kadar değeri yoktur. Unutmayalım Irak’ın işgalinde katledilenlerin sayısı birkaç milyonu geçmiştir. Bu katliamı gerçekleştiren Amerika’dır, CIA’da ABD’nin istihbarat örgütüdür.
Bir de içerde yapılan operasyonlar var. Bizce bu operasyonlarda göstermeliktir. Öyle olduğu polisin davranışından bellidir. Bir yanda soldan gözaltına alınanların polis tarafından götürülüşünün fotoğrafları, diğer yandan da IŞİD’lı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınanların basına yansıyan fotoğraflarına bakmak gerekiyor.. DHKP-C’li bir kişi de adeta infaz edilmiştir. Bir gün önce yüzleri kapalı, ellerde silahla yürüyüş yapanların ne denli provakatif bir tutum sergilediklerini ise bilmem anlatmaya gerek var mı?
Sonuç; AKP düşmüştür ve bugün hükümet zorla elde tutulmak istenmektedir. Bu nedenle AKP’nin iktidardan uzaklaştırılması birinci görevdir. Bu görev parlamentodaki partilere düşse de bu partilerin de görevlerini yapamayacak durumda oldukları çok açıktır. Her ne şekilde bir kez daha AKP karşımıza çıkarsa ki yenilenecek olan bir seçimle karşımıza çıkmaya hazırlanmaktadır.
Bizim görevimizde bu partiyi tarihin çöp sepetine atmak olmalıdır.
Bu partinin demokrasiyi hiçe sayarak tepede kalma gayretlerine ise; toplum, direnme hakkını kullanarak cevap vermeli ve BÖYLE OLMALIDIR AKP’NİN ÇÖKÜŞÜ…