Yazan: Turgut Koçak 19 Nisan 2020
Konumuza bir örnekle girelim. Kim ne söylerse söylesin AKP ve saray iktidarı hem ahlaki olarak hem de izlediği bütün politikalar nedeniyle bitmiştir. Biliyorsunuz kaç zamandır bu iktidar en basitinden bir maske işini bile çözemezken adeta halka karşı ne denli yanlı davrandığını AKP örgütleri aracılığı ile maske dağıtımını sokağın ortasına stant kurarak yapabilmekte, kendilerine; korona virüs olayında bile kendi reklamınızı mı yapıyorsunuz diye soran yurttaş karşısında apışıp kalmaktadırlar. Ne garip değil mi yurttaşlar? Bizzat Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından maskelerin PTT aracılığı ile dağıtılacağını duyduk mu, duyduk. Peki ne oldu? Başarılamadı. Sonra eczacılar aracılığı ile dağıtılacağını kim söyledi yine Erdoğan. Kottu, şuydu, buydu ne oldu eczaneler aracılığı ile dağıtılacağı söylenen maske dağıtımını da ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Bu işi belediyeler yapabileceklerini söylediler, Büyük şehirlerin çoğu CHP’nin elinde olduğu için bu kez de CHP halkın gönlünü kazanır korkusu ile buna da karşı çıkıldı.
Gelelim korona virüse müdahale için kurulması düşünülen hastaneler olayına. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hastane için Atatürk Havaalanı’nın yapılarının kolaylıkla hastaneye çevrileceğini söylediği için bu öneri duymazlıktan gelinerek hiçbir şey söylenmedi. Sonra bir gün çıkılıp burada prefabrik bir hastanenin 45 gün içinde hizmete gireceği söylendi. İhaleye bile gerek duyulmaksızın buradaki inşaat yandaş bir firma olan Rönesans’a verildi. Hemen herkes var olan yapıların hastaneye çevrileceğini düşünürken bir de baktık gördük ki uçakların indiği 2 pist bozularak prefabrik yapı burada yapılmaya başlandı. 2 pistin bozulmasının ülkeye kaç milyar dolara mal olduğunu söylemeye bile gerek yok. Bunun niçin yapıldığını ise AKP ve saray iktidarının ilerisi için tasarrufları çerçevesi içinde düşünebiliriz. İkinci prefabrik hastane öyküsü de aynı nedenlere dayandırılarak gerçekleştiriliyor ne yazık ki.
Geldik Adana Büyükşehir Belediyesi’nin fuar alanını hastaneye çevirmesine. Kısa bir süre içinde Adana Belediyesi bu işi başardı ve hazır hale getirdiğini açıklayarak kamuoyuna duyurdu. Bir iktidar düşünün ki ülke korona virüs tehlikesi ile çalkalanıyor hazır hastane yapılmış elbette yararlanması gerekir diye düşünürsünüz değil mi? Böyle olmadı. Vay siz nasıl hastane yaparsınız, siz bizim yapabileceklerimizi yaptığınızı kamuoyuna nasıl gösterebilirsiniz denilerek önce Sağlık Bakanı böyle bir hastaneye Adana da ihtiyacımız yok açıklaması yaptıktan sonra açılmamış hizmete girmemiş bu hastane Adana Sağlık Müdürlüğü tarafından kapatılıp mühürlendi. Sizin anlayacağınız iktidar tam anlamıyla güler misiniz ağlar mısınız hesabı bir görüntü sergiliyor.
Evet, AKP ve saray iktidarı zaten olağan koşullarda halkın anasını ağlatmışken bir de üstüne üstlük virüs krizi yaşanıyor halk ise bu yüzden umutsuzluk ve çaresizlik içinde. Dolayısı ile halkın imdadına koşması gereken kurumlardan birisi tabi ki de belediyeler olacaktır. Dolayısı ile CHP’nin elinde bulundurduğu Büyükşehir Belediyeleri harekete geçtiler ve halka yardım götürmek için kolları sıvadılar diyebiliriz. Peki ne oldu? İktidar hemen harekete geçerek belediyelerin bağış toplama hesaplarını dondurdu, yardım yapma girişimlerini engelleyerek belediyeleri devre dışı bırakmaya girişti. İşte bu yüzden Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş hakkında soruşturma başlattı. İktidar işi öyle noktalara götürdü ki bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından AKP’li Belediyelere bu korona virüs tehlikesini fırsata çevirebiliriz denilerek onlara her şey serbest edilirken CHP’li ya da muhalif başka belediyelere yasaklar getirilerek halkın gereksinimlerinin karşılanması bilerek, isteyerek önlendi.
İş öyle bir noktaya getirildi ki yıllardır hizmet veren Eskişehir belediyelerinde bile aşevleri kapatıldı. Bunlar akıllarınca halka demek istiyorlardı ki bakın gördünüz mü siz CHP’yi da başka bir partiyi seçtiniz bu yüzden de hizmet alamıyorsunuz. Eğer hizmet almak istiyorsanız bizi seçmelisiniz tehdidiyle sonuç alabileceklerini düşündüler ve bu kafa ile de ilerisine akıllarınca yatırım yapmaktalar. Ama başarılı olup olmayacakları ise öyle net belli ki AKP ve saray iktidarının geleceğinin olmadığı artık bütün çıplaklığı ile görüldü. AKP ve saray iktidarı ve destekçileri böyle başarılı olabilirler mi? Olamayacakları daha şimdiden belli olmuştur.
Özetle; AKP ve saray iktidarı iktidarını devam ettirme yolu olarak otoriter ve faşizan uygulamalara sarılmış bulunuyor. Ancak AKP ve saray iktidarına onunla birlikte davranan siyasi çevrelere bir şey getirmeyecek yapıp ettikleri. Bu yüzden de ne kadar olumsuz davranışlarda bulunmuşlarsa bedelini ödemek zorunda kalarak çekip gideceklerdir.