Yazan: Turgut Koçak 9 Şubat 2020
Kılıçdaroğlu, Elazığ depremi sonrası çadırları ziyaret etmiş ve demiş ki “Bir tek Kızılay çadırı görmedim.” Tartışmaya pat diye Recep Tayyip Erdoğan girmiş o da şöyle demiş; “girdiğiniz çadırın hemen yanıbaşındaki çadır Kızılay çadırı onu da mı görmediniz” dedikten sonra Kılıçdaroğlu’nu görmeyen, duymayan biri olarak ilan etmiş.
Sosyal medyada bulunan troller ise “girdiğin çadırın üstünde Kızılay yazıyordu onu da mı görmedin, mal mısın nesin” diye tartışmalara dahil olmuşlar. Sonrasında ise İçişleri Bakanı bir basın toplantısı yapmış ve “Kızılay’ın görevi çadır dağıtmak değildir. Biz bu işi AFAD’a verdik. Kızılay orda yemek dağıtım işlerini organize ediyor” demiş.
Gördüğünüz gibi tartışmalar daha çok öze değin olmaktan epey uzak bir şekilde yapılıyor. Kılıçdaroğlu’nun diğer önemli açıklamaları ise hasıraltı edilip gündeme bile getirildiği yok. İşin kötü yanı da şu; bazı kendini bilmez gerzekler Kılıçdaroğlu’na ne söylerlerse bir yaptırımı olmadığını iyi bildikleri için kolaylıkla “mal mısın” diye sorabilecek kadar yürekli görünüyorlar. Ki işte burada durmak ve bir kıyaslama yapmak en azından vicdan işidir ancak nerede o trol ilkellerinde o vicdan değil mi? Ama biz anımsatalım, birisi çıksa aynı sözleri Recep Tayyip Erdoğan’a söylese ne olur sonucu hiç kendinize sordunuz mu troller… Tabi niye soracaksınız sizin işiniz gerçeklerle değil ki sizin işiniz saray hokkabazlığı yapmak o kadar.
İşin özüne değin deyince aklımıza geldi. Denizli Acıpayam ilçesinde yaşanan depremin üzerinden onca zaman geçmiş olmasına karşın niye evleri yıkılanlar hâlâ konteynırlarda yaşıyor var mı bir yanıtınız? Ya da deprem için şimdiye kadar toplanan milyarlarca paraya karşın neden deprem bölgelerindeki okullar, evler ele alınıp yıkılması gerekenler yıkılmadı, yeni baştan yapılması gerekenler yapılmadı da işimizi Allah’a bırakıp bekledik var mı yetkililerden bir yanıt? TOKİ konutlarından söz ediyorsunuz ya onların da ne kadar dayanıklı olup olmadığı tartışılır halde ve yurttaşlara para ile kredilendirilerek satıldığına ve de yandaşlara para kazandırmak kaygısı ile hareket edildiğine göre sizler hangi nedene dayanarak toplanan vergilerin 5 katını 8 katını harcadık diyerek laf dolandırabiliyorsunuz söyler misiniz?
Sizlerle ilgili hangi konu ele alınsa altından çıkan pisliğin haddi hesabı yok. Yurttaşlar geçim sıkıntısından canlarına kıyarken sizlerin debdebe içinde bir yaşam sürmeniz ve her birinizin aldıkları aylıkların insanın aklını donduracak rakamlarda olması akıl kârı mı? Daha dün Hatay’da “çocuklarım aç, iş istiyorum” diye valilik önünde kendini yakan yurttaşla sizlerin herhangi bağlamda bir bağınız olabilir mi? O olayla ilgili hemen açıklama yetiştirip yurttaşın akıl sağlığı ile ilgili açıklamalar yapmak gibi bir huyunuz var, malum hepiniz vıttırıvızzık mektebinin arka bahçesinden psikoloji bitirip çıkmışsınız gibi hemen bir açıklama yapıp böylesine büyüyen bir sosyal sorunu hasıraltı edeceğinizi düşünüyorsunuz ya nafile. Bu yüzden diyoruz ki “tu sizin insanlığınıza!” Öyle pişkin insanlarsınız ki olsa olsa bu kadar olur. Çünkü İstanbul Fatihte siyanürlü intihar eden kardeşler için de siz aynı tutumu almıştınız.
Dünyanın her yerinde bir mesleği yerine getirmek için o mesleğin okulunu bitirmek gerekir. Yetmez bir de o işin erbabı olmanız beklenir. Ama bizde işler böyle mi gidiyor? Ne gezer! Havaalanı gibi çok önemli birikimi gerektiren yerlerde görevlendirdiğiniz insanları bir araştırdığımızda oralara imam hatiplilerin doldurulması kanımızı donduruyor bizim. Sabiha Gökçen Havaalanı’ndaki ikinci pisti niye bitirilmedi arkadaş? Yoksa dünyanın en büyük havaalanı diye övündüğünüz 3. Hava alanının işletmecileri yüzünden mi pisti bitirmeyip tek pistle hizmet verip son kazaya sebep olacak kadar gözünüz döndü ha öyle mi? İşin tuhafı ne biliyor musunuz ülkemiz yurttaşına şu olmuş bu olmuş derdiniz bile değil sizin. Siz iktidara çöreklenmiş bir avuç çıkar çevresi olarak dünyalığınızı kurmaya bakıyorsunuz o kadar.
İşte böyle bir kafaya sahip olduğunuz için bakanlıklara tarikat cahillerini doldurdunuz. Sağlık Bakanlığı tarikatların elinde Abdülhamit çiftliğine döndürülmüş. Bir tarafta Abdülhamit fotoğrafı, diğer tarafta Recep Tayyip Erdoğan. Eleştiri aldığınızda da odanızın resmini internete koyuyor ve bak benim odamda Atatürk’ün de Abdülhamit’in Recep Tayyip Erdoğan’ın da fotoğrafları var demeye getirerek aklınızca bizi kandırdığınızı sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Burası Türkiye Cumhuriyeti ve de Osmanlı İmparatorluğu olmadığına göre devlet dairelerinde ne işleri olabilir Abdülhamit’in şunun bunun?
Eyy Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, daha önce de eleştirdik seni. Sen Türkiye Cumhuriyeti’nin mi bakanısın yoksa bir din devletinin mi? Senin bakanlığında niye Nakşibendi tarikatının bir kolu cirit atıp çocuklarımızı açıktan açığa zehirleyen kitaplar dağıtabiliyor? İradem yok diyorsan bas istifayı git. Var diyorsan engelle. Yoksa senin okulların da sende yapıp ettiklerin yüzünden yıktığın eğitim sisteminin altında kalmaktan yakanı kurtaramazsın kurtaramaz.
Deprem doğa karşısında seyirci kalanların ödemeleri gereken bir risktir. Sosyal deprem ise kapitalizmin AKP ve saray iktidarı ile birlikte bize yaşattığı sosyal bir felakettir.
Eğer bütün bu olanlar karşısında kimse kılını kıpırdatmaz bu sosyal depremin önüne geçilmezse ülkemiz insanları ölür, ülke ölür var mı bundan daha büyük felaket ha var mı?