Yazan: Turgut Koçak 14 Ağustos 2011
12 Haziran 2011 parlamento seçimleri sırasında Bay Tayyip propagandasını nasıl kurmuştu? “TÜRKİYE HAZIR REDEF 2025”. Peki, Türkiye neye hazırdı ve hedeflenen şeyler 2025 yılında neler olacaktı? Ben fantastik öykü yazanları severim. Olmaz diye düşündüğünüz olay ve olgular onların öykülerinde kolaylıkla oluverir. Aklınıza bu nasıl iştir diye sorgulamak bile gelmez. Bir sonraki öyküye geçer ve keyifli keyifli okursunuz. İşte Bay Tayyip’i de fantastik vaatler veren politikacı olarak kabul edebilir, mızrağın sivri ucu bize batmasa keyifli keyifli dinler dalgamızı geçeriz ya, öyle olmuyor. Mızrağın sivri ucu bize batıyor, çok da canımızı acıtıyor. İşte bu yüzden onun fantastik vaatleri sadece ve sadece tepemizi attırıyor o kadar.
İsterseniz; 12 Haziran 2011 Parlamento seçimlerinde bize yutturulmaya çalışılan fantastik vaatleri kısaca bir anımsamaya çalışalım. İstanbul’un iki yakasına iki dev kent yapılacak. Karadeniz’den Marmara’ya bir boğaz daha açılacak. Ankara’nın güneyine 500 binlik bir kent ilave edilecek. Ankara’ya dünya ölçeğinde hastaneler yapılacak ve Ankara bütün dünyanın tıp merkezi olacak. Savunma sanayinin merkezi de Ankara olacak. Say say bitmiyor. Bu vaatlere baktığınız zaman sizi somut olarak ilgilendiren bir şey olmasa da rant üzerinden vurgunlar vurmaya alışmış olanların aklını başından alıyor ve bu vurguncu takımı hep bir ağızdan Bay Tayyip şakşakçılığı yaparak sizleri de kandırarak AKP’ye oy vermenizi sağlıyor. O andan başlayarak sizler de “komşuda pişer bize de düşer” diye düşünmeye başlıyor ve koştura koştura Bay Tayyip’in partisine oylarınızı atıveriyorsunuz. Sonra seçimler bitiyor, evli evine, köylü köyüne gidiyor, sizlerse yenemediğiniz kötü talihinizle baş başa kalıveriyorsunuz. Sizi; Orhan Gencebay’ın mı, Ferdi Tayfur’un mu yoksa Hakkı Bulut’un mu arabeskleri keser varıp onu da siz düşüneceksiniz artık. Olur ya aklınıza gelmez ya da o anlar böyle bir arabesk şarkı dinleme olanağınız olmayabilir. O zaman da bizim uyarılarımıza kulak verirseniz derdinizi bir ölçüde de olsa hafifletir rahatlayabilirsiniz. Böyle anlara düştüğünüzde hemen uygun bir yer seçip oturun. Dizlerinizi bükün. İki elinizin de dizlerinizi dövecek bir hizada olup olmadığına dikkat edin ve başlayın dizlerinizi dövmeye ve dövdükçe de; “batsın bu dünya” diyerek inim inim inlemeye. Bir süre sonra dizlerinizi dövmeyi kesip derin bir nefes alın, göreceksiniz sizde ne dert kalmış ne de kasavet…
Önceki gün Bay Tayyip yine sizleri pek ilgilendirmese de, 2020 olimpiyatlarına hazır olduğumuzu söylüyor, bu olimpiyatı kaldıracak kapasitede İstanbul’a dev tesisler yapıldığını sıralayarak tıpkı seçim öncesi konuşmalarına benzer bir konuşma yapıyordu. Düşündük. Bayram değildi, seyran değildi, Bay Tayyip’e ne olmuştu da kimsenin gündeminde olmayan üstelik de 9 yıl sonrayı işaret eden bir konuşma yapmaya karar vermişti? Önce; Bay Tayyip’tir böyle konuşmaları o yapmayacak da Devlet Bahçeli mi yapacak diyerek aldırmadık. Sonra rahatımız kaçtı. Doluya koyduk almadı, boşa koyduk dolmadı. Bu konuşma kafamıza bir takıldı ki, yolda çıkmaz, otururken çıkmaz, yatarken çıkmaz.
Düşündük, taşındık nedenini bulduk. Bay Tayyip’in son konuşmaları şıp diye aklımıza düştü. “Suriye bizim iç sorunumuz” demiş miydi, demişti. “Sabrımızın sonuna geldik ”de demişti. “Ay değil, günleri var” da demişti. Bu sözlerinin yankısı içerde ve dışarıda epey etkili olmuş, ağır eleştirilerle karşılaşmıştı. Bazı eleştiriler vardı ki, yenilir yutulur cinsten değildi. Bay Tayyip kast edilerek; “gaflet içinde değilse hıyanet içindedir” suçlaması da işin cabasıydı.
İşte bu yüzden Bay Tayyip oturdu düşündü demek. Sonra da gündem değiştirmeye karar verdi. Aklına da 2020 yılında yapılacak olan Dünya Olimpiyatları geldi. Türkiye’de yapılıp yapılmayacağı belli olmasa da şimdiden tartışılmasında ne mahsur olabilirdi ki? Üstelik de bu zor günlerde birileri bununla uğraşırken taşeronluğunu sürdüremez miydi? Sürdürürdü. Hoş istemese de sürdürmek zorundaydı. Bay Tayyip benzeri politikacı olmak kolay mıydı? Sonra elin adamı senin işin bitti der deliğe süpürmez miydi? Süpürürdü. İşte bu yüzden Bay Tayyip gündem değiştirmişti. Tabi yerseniz…
Gelelim CHP’de olup bitenlere: CHP uyku halinden uyanıklık haline geçer geçmez, CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu haklı olarak Bay Tayyip ve partisinin Suriye politikasını çok ağır eleştirdi. Bu eleştiriler üzerine uzun zamandır CHP’nin tutumunu savunamaz duruma gelenler derin bir soluk alıp sevindiler. Ancak evdeki Pazar çarşıya uymadı. Kılıçdaroğlu’nun İstanbul ziyareti sırasında Suriye ile ilgili Bay Tayyip’i eleştiren konuşması eleştirilerle karşılaştı. Ne diyorlardı kaşar CHP’liler Kılıçdaroğlu’na? Suriye, BAAS Partisi tarafından yönetiliyor, siz Bay Tayyip’i eleştirmekle BAAS Partisi’ni mi tutuyorsunuz?
Yuh bunlara ki ne yuh! Bunlar, Ortadoğu’da gözlerinin önünde yaşanan olayları bile görmekten acizler. Ya da değiller de, iflah olmaz Amerikancı ve emperyalizm yanlıları. Akıllarınca BAAS Partisini demokrat olmamakla suçlayacak ve demokratlıklarını kanıtlayacaklar. Sevsinler sizin demokratlığınızı. Sizi gidi küresel sermayenin kuşları sizi! Sizi gidi cici demokratlar sizi!
Sonuç olarak, Türkiye boş gündem deli saçması yol ve yöntemlerle yönetilmeye çalışılıyor. Küresel sermayenin cambazları ipte gösteriye soyunmuşlar. Bunların AKP’li olması da CHP’li ya da öteki sistem partilerinden olması da durumu değiştirmez. Nasıl olsa bu ip cambazlarının bir gün dengeyi tutturamayacakları gün gelecek ve yere çakılıverecekler. İşte o zaman onları ne fantastik konuşmalar kurtaracak ne de birilerinin hokkabazı olmak.
BEKLİYORUZ, GÖRECEĞİZ!