Yazan: Turgut Koçak 22 Ocak 2021
Bizim ülkemizde ortaya Recep Tayyip Erdoğan bir şey atıyor günlerce onu konuşuyoruz. Olmadı eski genelkurmay başkanı erken seçimle ilgili bir şey söylüyor haydi bakalım sonra da onu tartışıyoruz.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı kast ederek “sözde cumhurbaşkanı” dedi ve sen misin bunu diyen Erdoğan’dan bakanlarına, bakanlarından parti sözcülerine ve yandaş basına yuvalanmış ne kadar yandaş varsa onların hepsi bu kez de “sözde cumhurbaşkanı” sözlerini tartışmamız için bizi kendi bataklıklarına çekiyorlar.
Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan bir açıklama gündemin başına oturuyor. Sonrasında ise Milli iradeden tut da “dış güçler”e, Terör”den ve başka başka şeylere kadar gömülüyoruz bir tartışmanın içine habire tartışıp duruyoruz. Yandaş basının gündemini oluşturanlar ne yazık ki bizlerin de gündemini oluşturmakta etkili oluyorlar. Oysa bizim gündemimiz de belli, nasıl bir yol yürümemiz gerektiği de.
Görüldüğü gibi iktidar bir gündem belirleyip bizi o gündem üzerinde debelenmeye itse de halkın gündemi bambaşka değil mi? Halk işsizlik ve yoksullukla boğuşmuyor mu?
Son iki yıldır Türkiye’de görülmemiş bir ekonomik kirz yaşanmıyor mu? Üstelik bu kriz koronavirüs salgını ile birlikte ekonomik bir buhrana dönüşmedi mi? Niye iş yerleri kapalı, neden kimse evine ekmek götüremez hale düştü? Artan baskı ve zulmün gerçek nedeni nedir? Artık yurttaşlar neden hastalandıkları zaman hastane kapılarından priminizi ödememişsiniz denilerek geri döndürülüyor? İşçiler, emekçiler kısaca geniş halk yığınları niye bu kadar güvensizliğe düşmüş ve yarınlarından emin olmayan bir konuma getirilmişler?
Pazarlarda meyve ve sebze artıkları niçin toplanıyor? Ucuz ekmek kuyruklarının bir ucu niye Hanya’da öbür ucu Konya’da? İflasın eşiğine gelmiş ağlaşan esnaflar niye ağlaşıyorlar acaba? Çiftçiler neden ürettiklerini satıp emeklerinin karşılığını alamıyorlar da bir avuç aracı, tefeci ve dışalımcı vurgun üstüne vurgun vuruyor? Neden bugüne kadar hiç yaşanılmamış olan yoksulluk ve yoksunluk bu kadar ağır bir yük olarak milyonların sırtına bindi? Şu kışta kıyamette insanlar niye ısınamıyor, neden elektriğini yakmadan karanlıkta oturuyorlar bunları bir bir konuşup üzerine yürümemiz gerekmez mi?
Ülkede bir avuç zenginle yoksul arasında makas niye bu kadar fazla açıldı? Hele şu salgın zamanında zenginler neden servetlerini kat kat arttırırken yoksullar daha da yoksullaştılar? Hani salgın zengin yoksul ayırmıyor herkesin yaşamını tehdit ediyordu ne oldu? Bazıları bu salgından ortaya sosyalizm bile çıkacağını yazıp çizmişlerdi şimdi bu yaklaşımların sahipleri niye aynı şeyleri konuşup yazamaz oldular?
Gerçekler bu noktadayken iktidar niye TUİK’i de ortak ettiği gerçek dışı rakamları millete doğruymuş gibi sunarak gözleri boyamaya çalışıyor? Ortalık işsizlikten, yoksulluktan, ekonomik yıkımdan geçilmezken iktidar sürekli bize niye pembe düşler görmemizi sağlamak yolunda kafamızı ütüleyip duruyor, sizce bir sebebi yok mu?
Şu aşılama olayı bile ayrıcalıklar yaratmaya yetti de arttı bile. AKP’nin ünlüleri, partilileri, bilmem ne siyasetinin kafa adamları kollarını sıyırıp sıyırıp niçin bizlerle dalga geçer gibi poz verip duruyorlar? Ölüm bizlere reva da onlara yok mu?
Artık Türkiye’de iki ayrı dünya var. Birisi cennet ötekisi ise cehennem. Bu yaşam derinleştikçe derinleşiyor. Bu derinlik arttıkça iktidar da halktan kopuyor kopmasına da bu iktidarı iktidardan göndermek için neden bir özne yani parti öne çıkamıyor?
Bitirirken şunu söylüyoruz. İktidarın gerçeği ile halkın gerçeği birbiriyle taban tabana zıt. Bu yüzden de gündemleri de birbirinden farklı. Öyleyse bu durumda yığınların feryatlarını müzik gibi dinlersek ne olur, bunları duyar güçlerimizi birleştirerek mücadeleye atılırsak ne olur düşüncesi bizim gündemimizde başat değil mi?
Yoksa bizler de sarayın yalan propagandalarına kapılıp sürüklenip gidecek miyiz?
Ya da bütün bizlere ters gelen şeylere prim vermeyip bildiğimiz yolda kararlıca yürüyecek miyiz?
Seçim de ortada, yapılacak şeyler de…