BİZE DE MORAL GEREK

Yazan: Turgut Koçak 11 Ocak 2020

İnsanlarımız yokluktan yoksulluktan kendilerine kıyıyorlar. Pek çoğu yarınından umutsuz böyle gelmiş böyle gider diyerek moralsizliklerini dile getiriyor. Bazıları silme kendisini aşmış görünerek inişli çıkışlı haller içine giriyor. Yürünecek yol konusunda başka başka düşünceler ileri sürenler var. Dün birlikte yürüyenlerin aralarına kara kedi girmiş, artık birbirlerini anlamadıklarını görüyor üzülüyorsun. Arayış içine girenler dün ne söylenmiş sözlerinin tılsımı ile yol alacaklarını düşünerek uçuk kaçık düşünceler ileri sürerek madem öyle işte böyle havasındalar.

Örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak bu kadarı bile ne söylemek istediğimiz iyi kötü öz olarak anlatmaya yetiyor da artıyor bile.

İktidar yüzde 50’leri geçen zamlar bindirmiş ama çalışanına yaptığı zamlar komik rakamlardan ibaret kalıyor. Enflasyonu bile iktidar kağıt üzerine yazdıkları rakamlarla yutturmaya çalışıp gözlerimizi boyamaya kalkışıyor. Yaşamın ağır koşulları altında ezilenler bir şekilde gidişe karşı protestolarını dile getirmeye çalışıyor ve ağaç kabuğu yiyenler mi dersiniz, talaş çorbası yapmaya çalışarak ne zorda kaldıklarının kitlelere ve yöneticilere iletilerini vermeye çalışanlar dersiniz her şey var her şey. Bu tür gösterileri gören yığınların davranışları da talaş çorbası şikayetlenmesinin ötesine geçmiyor. Onlar da demek ki bu işin yolu bu diye düşünerek onlar da benzeri protestolarla yetiniyorlar.

İktidarların ise kim ağaç kabuğu kemirmiş, kim talaş çorbası içer konuma gelmiş derdi bile değil. Onların kafasında ne yapsak da iktidarda kalabilsek düşüncesi var. Daha da önemlisi dünün yoksulları birden Karunlaşınca mal bulmuş mağribeye dönüyorlar. Kendilerini bir önemsiyorlar bir önemsiyorlar ki değmeyin gitsin. Arsızlıklarını, hırsızlıklarını ise Allah’ın kendilerine verdiği nimetleriyle açıklayarak kendilerini seçilmiş kullar yerine koyduklarından bir güzel günaha girmek korkusundan da arındırıyorlar ki artık kimse onları kötülük yapmaktan alıkoyamaz.

Bu yüzden de hak isteyeni isyancıdan sayıp terörist ve hain suçlamasıyla suçlamak artık günübirlik politikaları haline geliyor. Öyle ya hain olmak suçlaması ya da terörist kimi zora sokup sesini kısmaya yetmez ki? İşte bu yüzden toplumun büyük bir bölümü yolda, izde, çarşıda, pazarda, işyerinde ve hatta evinin içinde bile kısık sesle dolaşıyor. Aman ne olur ne olmaz korkusu yüzünden sürüye sayılan bir kişi olup çıkıyor ki artık iktidarın keyfine demeyin gitsin. Çünkü iktidara her koşulda ses çıkarmayacak olan muhalefetten sayılan milyonlar varmış ama çıtı bile çıkmıyorsa iktidar için çok da dert değildir aslında. İktidar ise zaten şu ya da bu nedene bağlı olarak toplumun aktif yüzde yirmisin bile kontrol edebilse gerisini çekip çevirmek zorlaşmadığına göre ne güzel yürü Suriye’ye deniliyor kimsenin gıkı çıkmıyor, olmadı haydi Libya’ya biz kimlerin torunuyuz mu dendi insanların birçoğu Genç Osman olup çıkıyor ve atlayıp geçiyor kaleden ki Niyazi olmuş olmamış derdi bile değil. Bunların alınlarına bir de kahramanlık damgası vurdun mu iş tamamdır. Onlar sanıyorlar ki bir ne yapıyorsak vatanımız için yapıyoruz. Vatanımız için canımız da kanımız da feda olsun coşkusu içindeler. Çocuklarını yitirenler ise bir başka alem, onların dilinden de vatan için bir çocuğum daha var o da feda olsun sözleri düşmüyor. Öyle bir alamete binilmiş ki kimsenin kıyamete gidildiğine dair küçücük bir ön kestirmesi bile söz konusu değil.

Değişmeliyiz, değiştirmeliyiz, yürekliliğimizi herkese ama herkese bulaştırmalıyız. İşte o zaman derdimizi ağaç kabuğu kemirerek ya da talaş çorbası yaparak anlatmaya gerek duymayacağız. Yükleneceğiz ve bizim ensemizde boza pişiren iktidarı alaşağı edip kendi yolumuzu kendimiz açacağız. Kendi yolumuzu açmayı bir öğrendik mi kazandığımız yüksek moralle o kadar şeyi değiştireceğiz ki bizim moralimiz de tavan yapacak ve kimse bize boyun eğdiremeyecek kimse. Eğdirmeye kalkanları ise aşıp geçeceğiz.

Yoksa var ya çocuklarımız daha çok ÖSO’cularla, IŞİD’cılarla, El Kaidecilerle, Ahrar-ı Şam’cılarla ve bir sürü insanlık düşmanı katille karıştırılıp harmanlanacak ve ölüme gönderileceklerdir.

Gözlerinizi yumun. Kendinizi Roma’yı kuşatmış ve Roma’yı almaya yeminli Kartacalı Hanibal’ın yerine koyun ve şöyle düşünün.

YA BU ROMA’YA GİRECEĞİM YA DA BU ROMA’YA GİRMENİN BİR YOLUNU BULACAĞIM.

Sonra ise ya bizi yurttaş yerine bile koymayanları ya iktidardan indireceğiz ya da indirmenin bir yolunu bulacağız.

Başka bir seçenek yok!

Yeminle.