BİRLİK VE BERABERLİK NE DEMEK?

Yazan: Turgut Koçak 3 Nisan 2020

Bu sözlere gıcık olduğum kadar hiçbir şeye gıcık olmuyorum. Niye derseniz, bu ülkenin işçisinin, emekçisinin, köylüsünün, küçük esnafının, gençlerinin, kadınları ve aydınlarının “birlik beraberlik” denile denile anaları ağlatılmıştır.

Nedir efendim, bir avuç haramzade ülkeyi soymuş, ülkeyi taktakır kuru bakır haline çevirip ekonomik kriz mi yaratmıştır hemen koro başlıyor. İçinde bulunduğumuz bu zor koşulları birlik ve beraberlik içinde atlatacağız, yoksa aynı gemide olduğumuz için birlikte batar gideriz. Batanlar niyeyse bu sözleri söyleyenler olmuyor, tabi anası ağlayanlar da. Bu yüzden de her defasında fatura kesilmek istenen kesimlere çıkarılarak bir şekilde kriz atlatılıyor.

Kapitalizmin yarattığı krizlerin sonu gelse haydi neyse. Daha birini savuşturmadan arkasından diğeri gelip döşümüze Azrail gibi oturuveriyor. Bu olup bitenlerin kapitalist sistemin savunucuları da farkındalar ki kalıcı bir çözüme uzun zamandır kafa yordukları da bir gerçek. Bu yüzden de öyle ya da böyle yepyeni ortamlar yaratarak insanlığı yeni bir durağa getirip teslim almak istiyorlar. Bugün insanlığın önüne işte hendek işte deve denilerek konulan koronavirüs olayı da işte böyle bir şey.

Ne mi demek istiyoruz? Bu konu ile ilgili pek çok kez düşüncemizi belirttik de yine de şöyle bir değinmekte yarar var. Koronavirüs olayının bugüne kadar yaratılan krizlerden çok daha fazla olduğu ve büyük bir karmaşa yarattığı bir gerçek. Olup bitenlere baktığımız zaman herkesin can derdine düşmüş olması ve korku içinde akıl tutulmasına benzer şeyler yaşaması anlaşılmayacak şeyler değildir kesinlikle. Öyle ya bu denli korku ve karmaşa kapitalizm açısından şöyle düşünülebilir. Kapitalizm dünyaya yepyeni bir düzen getirerek, insanların koşulsuz teslim bayrağını çekmelerini sağlayarak sömürü ve zulüm düzenini devam ettirmek istiyor. Bu işin kolay olmadığı bir gerçek fakat bütün insanlar bu korku ile birlikte bir şekilde kontrol altına alınır ve de hiçbir istekte bulunmadan sadece kendisine denileni yapar hale getirilirse kapitalizm için bundan başka büyük nimet olabilir mi? Bugün insanların her hallerini izlemek için bir izleme çipi takılabiliyorsa yine çip aracılığı ile etkisiz hale getirilmesi bu olanakları devlet aracılığı ile ellerinden tutanlar neden ve niçin gerçekleştirmesinler ki? Yoksa bizler bugüne kadar bir kez olsun sömürücü sınıfların vicdan ve insanlığına mı güveneceğiz de onlara inanıp bu yönde alınan yola olur vereceğiz?

Neyse görüldüğü gibi konu gide gide başka mecralara kaydı. Oysa bizim dile getirmek istediğimiz şey daha çok, çok yalın olarak yaşadıklarımızdan ibarettir. Evet, kapitalizmin koronavirüs saldırısına büyük saldırısı diyebiliriz. Bu saldırı sonrası ülkelerin ne gibi tedbirler aldıkları ve nasıl bir davranış seyri gösterdikleri elbette bizleri ciddi bir şekilde düşündürmektedir. Bizim ülkemizde bulunan yönetimin doğası gereği iş ortaya çıktıktan sonra işler uzun süre Allah’a havaleli olarak yürütülmüş, Allah’ın izniyle bize bir şey olmaz kafasızlığı politika olarak yığınlara sürekli olarak anlatılmaya çalışılmıştır. Sonrasında görülmüştür ki pabuç pahalı camilerde toplu namaz kılmanın durdurulmasından tutun da evlere kapanmaya kadar bir dizi önlem arka arkaya gelmiştir. Eh tabi durum bu olunca da halk günlük gereksinimini karşılayamayacağı için devletin üstüne düşen görevleri yerine getirmesi gerekecektir. Gerekecektir de 18 yıllık AKP ve saray iktidarı ortada para pul mu bırakmıştır ki söyleneni yerine getirebilsin? Şu an insanların büyük bir bölümü işinden ve ekmeğinden olmuş, bir bölümü ise evlerine ekmek götürmek için çırpınıp durmaktadır. Yalnız yaratılan ortam nedeniyle de kimsenin evine ekmek götürecek ne bir hali vardır ne de böyle bir ortam söz konusudur. Bu yüzden de insanların önemli bir kısmı para kazanamasa da ortalıkta para kazanırım düşüncesiyle deli dana gibi dolanıp durmaktadır.

Önerilen sokağa çıkma yasağına iktidarın bir türlü olur dememesinin nedenleri ekonomiktir. Çünkü evine hapsedilen insanlara bir süre sonra devlet fiilen yardım yapmak zorunda kalacak ya da insanlar açlık, yokluk ve sefalet içinde kalacaklardır. Bu yüzden iktidar hem sokağa çıkma yasağı koyamamakta, hem de kasada para olmadığı için ve hatta ayırdığını söylediği 100 milyar lirada olmadığından ‘BİZ BİZE YETERİZ TÜRKİYEM Milli kampanyası’ başlatmış kendisi dışında CHP’li belediyelerin açtığı kampanyayı da yasaklayarak, işin içinden toplarsam ben toplarım devlet benim deyip çıkmıştır. Sizin anlayacağınız bizim iktidar bir kez daha koronavirüs saldırısı için bile soyup soğana çevirdiği halkın cebine gözünü dikmiştir. Bugün telefonu bulunan her yurttaşa bağış yapılması için ‘Biz Bize Yeteriz Türkiyem Milli Dayanışması’ndan her Allah’ın günü mesajlar gelip durmaktadır. Bunlar ne ki ülkenin Yargı Kurumu, Eğitim Kurumu, Ormancısı vb. çalışanlarına genelgeler göndererek bir anlamda gözdağı vererek Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı kampanyaya bağış yapılması için her türlü baskıya yönelmişler bile. Sonra CHP’li belediyelerin yardım toplama girişimine devlet içinde devlet olunmaz savı ile karşı çıkan Erdoğan hangi sıfatı taşıdığı bilinmez AKP’li belediye başkanları ile bir tele toplantı gerçekleştirerek onlara talimat üzerine talimat vermeyi de ihmal etmemektedir.

Uzun söze gerek yoktur. Halk ve ülke için hiçbir şey yapacak konumda olmayan iktidar koronavirüs gibi bir tehlikede bile dayanışmayı başka türlü ve kendi çıkarına olarak yorumlayıp herkese saldırının bir aracına dönüştürdüğü için BİRLİK - BERABERLİK gibi sözleri de artık bizler anamızın nasıl ağlatılacağının yolu yöntemi olarak görüyor ve dayanışma ruhundan kopmadan halkımızla hep birlikte nasıl dayanışılması gerektiğinin de yol ve yordamını bıkmadan, usanmadan dile getirerek gücümüzün yettiğince düşüncelerimizi halkımıza ulaştırmaya çalışıyoruz. Ama asla bu iktidara benzemeden…