Yazan: Turgut Koçak 4 Aralık 2020
AKP ve saray iktidarına göre Türkiye’de her şey yerli yerinde olup yığınlar mutlu mesut yaşayıp gitmektedirler. Eğer AKP ve saray iktidarını eleştirenler, hak ve özgürlükleri için ortalığa dökülenler de olmasa var ya bu iktidarın keyfine diyecek yok.
Ama öyle olmuyor işte. Yavaş yavaş canlanan sol siyesi partiler iktidarın dayatmalarını kabul etmeyip üzerlerine gidiyor. Soma ve Ermenek kömür işçileri ve DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş işçileri hakları için yürüyüşe geçiyor. Baskılarla ve gözaltına alınmalarla karşılaşıyorlar. İktidarın kadınlarımızın hak alma ve canlarını koruma mücadelesi karşısında polisiye tedbirlerin dışında bir adım attığı yok. Korona virüs salgını ile ilgili iktidarın attığı adımların yetersizliği ve şeffaf olmamasına karşı Türk Tabipler Birliği’nin kararlı mücadelesi onca baskılara karşın hız kesmedi ve devam etti. Sonuçta haklılıklarını kabul ettirdi. Keza diğer sağlık meslek örgütlerinin mücadelesi de hız kazanıp yükselişe geçti. Maden arama, HES’le vb. nedenlerle bu ülkenin ormanlarına, toprağına sularına, derelerine kıyılması da köylülerin direnişleriyle karşılaştı.
Polis ve jandarma baskıları da direnişi engelleyemediği gibi yeni yeni direnişler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
AKP ve saray iktidarı 18 yıl boyunca toplumda öyle bir görüntü yarattı ki pek çok kimse neredeyse bunları iktidardan inmeyeceklerini düşünmeye başladılar. Şimdi ise yığınlar katında bu görüntü eskisi gibi rağbet görmüyor artık. AKP’nin izlediği politikalar nedeniyle sandıkta da güçlü olmadığı anlaşıldı. Daha da ileri giderek söylesek AKP, olağan ilk seçimde iktidarını koruyamayacak. Yapılan anketler ve yığınlardaki hoşnutsuzluk durumu açık açık göstermeye başladı. Bu yüzdendir ki iktidar giderek daha da bir saldırganlaşıp bunalımlı bir ortam yaratıp buraya sığınarak iktidarını ne pahasına olursa olsun sürdürme peşinde. Dolayısı ile iktidarın sertleşen dilinin nedenini iyi okumak gerekiyor.
Ayrıca toplumsal mücadelede hak ve özgürlükler için verilen mücadele yukarıda da belirttiğimiz gibi sandığın dışına taşmaya başladı bile. Alanlarda verilen mücadele yığınlara yeni bir ruh kazandırıyor. Yığınların kendine olan güveni yavaş yavaş yerine gelmeye başladı. Bu gerçeği iyi bilen iktidar da elbette boş durmuyor, yığınları yıldırmak için her türlü baskı yöntemlerini arttırdıkça artırmaya büyük gayret gösteriyor.
Kuşkusuz 18 yıllık AKP ve saray iktidarı döneminde yığınlar korkutulmaya ve susturulmaya çalışıldı. Diyebiliriz ki bu yönde kesinlikle değil ama önemli ölçüde de başarılı olundu. Her konuda yığınlar hak arayışı yolunda sokağa inmekten çekince duyması için iktidar her türlü antidemokratik yollara başvurdu ve kitlesel eylemlerin önüne geçmeye çalıştı. Bu durum da doğal olarak sokakta haklarını arayanların sayısını gün geçtikçe daha da azaltarak etkisiz hale getirmekle kalmadı, bu yönde mücadele edenleri suçlu göstererek toplumun gözünden düşürüp birer suçluymuş imajı yaratan yollara başvuruldu. Çünkü iktidar her türlü mücadeleyi yok etmek ve sandık dışında başka bir hak arama yolunun önünü de tıkamak istiyordu. Böylece sandığa kilitlenen en dinamik unsurların etkisi de sıfırlanacak iktidarlarda iktidarda olmanın avantajını kullanarak hile hurda her yöntemi deneyerek adına “milli irade” dedikleri yalanla koltuklarını korumaları kolaylaşacaktı. Ancak görüldüğü gibi eşyanın doğası gereği yığınların hak arama yolları kesildiğinde yığınlar ne edip ediyor kendilerini bir çıkış yolu buluyor. Şimdi Türkiye toplumu bu eşiğin önüne gelip dayanmış durumda.
Yetmez, bugün iliğimizi kemiğimizi sömüren kapitalizm ve onun dinci, gerici, faşist iktidarı karşısında ilerici, devrimci, demokrat ve sosyalist örgütlerde kapitalizme karşı, dinci gericiliğe karşı ve çağdaş bir yaşamı savunarak, şiddete ve savaş yanlısı politikalara karşı çıkarak geniş ölçekli bir mücadeleye girişmeliyiz.
Doğamızı yok eden, kirleten, ranttan başka bir düşüncesi olmayan egemenlere karşı geniş halk kitlelerini bir araya getirip mücadele içine çekmeliyiz.
Ki bu eksiğimizi siyaseten de aştığımız zaman görülecektir ki halkın sırtına bir kene gibi yapışan ve iliğini kemiğini sömüren iktidarlar iktidar koltuklarında oturamayacaklardır.