BİRAZ OLSUN UTANIN YAHU UTANIN!

Yazan: Turgut Koçak 4 Kasım 2020

Bir tiyatrocumuz telefonla Almanya’dan bir yakını ile konuşuyor gibi yapıp Ayasofya’nın ibadete açılışını konu alan bir mizanseni oynuyor.

Karşındaki kişi her defasında bir şey mi sordu örneğin; “İşe girebildin mi” gibisinden bizimkinin yanıtı:

“Hâlâ işsizim ama Ayasofya ibadete açıldı abi” diye yanıt veriyor. İşte o hesap bu iktidarın kendisi, ülkemizin yurttaşlarının umutları, bir çocuğumuz enkaz altında çıkarıldığında Allahü-ekber çekenlerin Allahü-ekberleri her şey yıkıntının altında kaldı fakat bir tek havadan uçuşan yalanlar ortalıkta fink atmaya devam ediyor niyeyse.

1999 depreminde 40 bin civarında insanımızı yitirmiştik fakat suçlu diye bula bula Veli Göçer’i bulup içeri atarak içimizi soğutmuştuk anımsadınız mı?

Oysa o depremin sonuçlarından ne iktidarlar ne de belediyeler sorumlu tutulmamış başkaca da suçlu aranmayıp üstü örtülüverdiği için bizler de yaşananları unutup gitmiştik.

Aynısı İzmir depreminde de yaşandı. İnşaatları yapan sorumlulardan tutuklananlar oldu. İktidarlar ise sütten çıkmış ak kaşık oldukları için isimleri bile geçmiş değil. Kimse onlara sormuyor, sorsa da bir yaptırımı yok. İmar barışı ne demek, bu yüzden birçok yapıya niye ruhsat verildi, yıkılması gereken binalar niye yıkılmadı gibisinden bir sürü soru da yıkıntıların altına kürünüp gitti.

Mucizelere inanmak işimize gelir. Yıkıntıların altında olamaz sandığımız bir canımız mı kurtarıldı öyle bir seviniriz ki sevincimizi bir de mucizelerle süsledik mi iş tamamdır. Birileri yıkıntıların üstünde Allahü-ekber diye bağırıyorlardı. Bu yüzden gözümüzün önündeki gerçekler karartıldığında Allah’ın bir hikmeti olarak düşünelim ki olanların gerçek suçlularını aklımıza bile getirmeyelim. Getirmeyelim ki birileri hep bizi yönetsin. Bizler de onların yalanlarının peşinden sürüklenelim.

Ne mucizesi be kardeşim ne mucizesi? Yaşadıklarımızın ne hiçbiri Allah’ın bir hikmetidir ne de umutların kesildiğinde yeşermesini görmek bir mucizedir? Olanlar depremdir depremin nasıl olduğunu da bilim zaten gözlerimizin önüne sermiştir. Kıçıkırık yapılar yıkılır burada muzize aranır, arayanlar haklıdır muhakkak da 8 büyüklüğünde bir depremde bile ayakta kalan binalar için kimse mucize demez niyeyse. Çünkü bilimle mucize birbirinin zıddı şeylerdir.

Niye aklımız fikrimiz mucizededir de iktidarın ülkedeki tüm yapıların durumu ile ilgili olarak binalarımız sağlam mıdır değil midir iktidar hemen para talep etmeksizin yapsın diyemeyiz? Neden depreme dayanıklı yapıların yapılmasını iktidarlar üstlenmeksizin betona hiç gözlerini kırpmadan milyonları gömer bu iktidar akıl edilip sorulmadığı gibi hiç zaman yitirmeksizin depreme dayanıklı binalar yapılması iktidarlardan istenmez?

Bir iktidar deprem tedbirleri için para bulamadığını söyler ama her nedense Kanal İstanbul’u yapmakta niçin bu kadar ısrarlıdır çıkıp da sizlere anlatmadığı gibi bir de üstüne üstlük gerekliliğine inanmanız için her yola başvurur? Niye dönüp de soramazsınız iktidara bütün bunları?

Deprem için toplanan vergilere ne oldu diyemiyorsunuz.

Niçin sağlam evler yapmıyorsunuz diyecek kadar yürekli de değilsiniz.

Yaşanılan sayısız felaketler sonrasında benzerlerinin sizin başınıza geleceğinden de adınız gibi eminsiniz.

Ama oturmuş yazgınıza inanmış bir şekilde bekleşip duruyorsunuz işte.

İşin daha da kötüsü nedir biliyor musunuz, küçücük çocuğumuzun kurtuluş “mucizesi” sizi öyle bir efsunlamış ki felaketiniz olan yandaş basın sizlere yeni yeni mucizelerden söz etsin ki sizler de halinize şükredip oturun iyi mi?

Bir de kaç şiddetinde olursa olsun deprem sonrası yıkıntılar altında kalmayacağınızı düşünmek sizin için niye bu kadar zor söyler misiniz niye?