Yazan: Turgut Koçak 15 Nisan 2020
Korona virüsle savaşıyorduk, savaşmıyorduk, dünyada en iyi savaşı biz veriyorduk vermiyorduk derken bir de bakıldı görüldü ki planda öyle hastalığı durdurmak yenmek falan yok. İktidarın anlayışı, toplumun iktidara olan güvensizliği ve ülkemizin bir bölüm insanlarının bize bir şey olmaz havası ile salgın öyle yayıldı öyle yayıldı ki deyim yerindeyse neredeyse önü alınmaz hale geldi. İşte bu yüzden de her akşam baba adam görüntüsü ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı diğer yandan da arada sırada çıkan fakat kendisi gibi düşünmeyen herkesi tehdite yönelik sözler edip üstüne de dünyada virüse karşı mücadele eden bizim gibi bir devlet daha olmadığını söyleyen Recep Tayyip Erdoğan’ı dinliyoruz. İlgilileri ve yetkilileri dinledikten sonra ufacıkta olsa içimize su serpiliyor mu diye soruyorsanız ne mümkün. Televizyonlarımızın başından kalkar kalkmaz bu işlerin çok daha kötüye gideceğinden emin olarak sinirlerimiz tavan yapıyor. Öyle ya bir yanda yarı hapis gibiyiz, diğer yanda herkes aşının, ekmeğinin derdine düşmüş, borç harç işin içinden nasıl çıkacağız diye bir köşeye çekilip arpacı kumrusu gibi düşünmeye başlıyoruz.
Bütün bunlara karşın yine de içimizden birçokları parlamadan, azarlamadan, başkalarını küçümsemeden yapılacak konuşmalara öyle hasret kalmış olmalılar ki Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın aslında iyi bir adam olduğu fakat yukarıya derdini anlatamadığı masalına kendilerini inandırarak Sayın Bakan’a hayırhak bakmanın da ötesine geçerek olumlayan sözler etmeye başlıyorlar. Bu tür yaklaşımları en çok da yazılı ve görsel basında kendilerine yer bulanlar yapıyorlar niyeyse…
Bunları düşünürken aklıma Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk geldi. Bir zamanlar Ziya Selçuk için de aynı değerlendirimler yapılmış, profesörlüğünden başlanılıp iş sosyalistliğine kadar götürülmüştü de bizler bu sözleri edenler o zaman da demiştik ki yanılıyorsunuz, çünkü böyle bir iktidarın Milli Eğitim Bakanlığı görevini üstlenmek bile arızalı olmayı kanıtlamaktadır, bu yüzden de boşuna seviniyorsunuz eğitimde asla sizin aradığınız şeyler olmayacak. Nitekim olmadı da. Bugün Bakan Bey’i işi Tarikat ve cemaatlerle iş tutmaya kadar getirdiyse bunun böyle olacağını anlamak için falcı mı olmak gerekir? Zihniyete bakıp neler olacağını kestirmek bu kadar mı zordur?
Baba Sağlık Bakanı’na gelince; birisi dedi ki; bakın Bilim Kurulu’nun önerilerini Erdoğan’a iletiyor ama Erdoğan kabul etmiyor napsın? Bir başka biri bakan kaç kez istifanın eşiğine gelmiş falan filan. Tamam, anladık da dün akşam ki sorulan soruya Koca’nın verdiği yanıt neyin nesiydi o zaman. Kararları hep birlikte alıyorlarmış da, İçişleri Bakanı da yakın mesai arkadaşıymış da, sizin anladığınız gibi bir durum ortada yokmuş da, Soylu aslında çıkmış gereken tavrı göstermişmiş de falan filan. Şimdi anladınız mı, bilime bağlı bakan nasıl olurmuş?
Yukarıda değinecektim fakat o kadar yazılacak şey var ki ister istemez onları anlatmaktan söylemek istediğim noktaya gelmek kolay olmuyor. Bir kez iktidarın ekonomik krizleri yüzünden başka ülkelerde alınan tedbirler bizde alınamadı. İnsanlara evinizde kalın ama aynı zamanda da çalışın denildi. Çalışmayın denilse bunun bir mali yükü olacak iktidar da bu yükü kaldıracak durumda olmadığı için bu konuda topu yurttaşa attı. Yurttaş da ne yapsın evde ekmek yok, aş yok, üstelik de ödenecek onca borç harç var iktidarın istediği gibi işine gidip geldi. Bu yüzden de insanların birbirleri ile yoğun teması yüzünden salgının yayılmasının önüne geçmek olası olmadı.
Açıklanan açıklanmayan verilere baktığımız zaman ise görüldü ki hastalık sürekli artmakta, ölümlerse artarak sürmektedir. Bu durumda da eşiğin aşıldığı görüldü ve iktidar bu kez de sürü bağışıklığının uygulanması noktasına geldi dayandı. Yani bundan böyle ölen ölecek, kalan sağlarsa bizim olacak. Haa bu arada da iktidar tedbiri elden bırakmadığını göstermek için fazladan bir işe yaramayacak cumartesi/Pazar sokağa çıkma yasağı koyarak aklınca tedbir uygulamış olacak. Uzatmayalım, ortada iktidarın ya da ne bileyim iktidarın emrinde çalışan kurum ve kuruluşların yaptığı çalışma bize göre göreymiş gibi yapılan dostlar alışverişte görsün hesabından çabalardır ki bir işe yaramadığı da böyle giderse görülecek ve herkeste o zaman şafak atmış bile olsa iş işten geçmiş olacaktır. Burada sözüm Bilim Kurulu’nda yer alan gerçek bilim insanlarınadır. Eğer kurulda sizin ileri sürdüğünüz öneriler dikkate alınmıyorsa, şimdi tavrınızı açıklamayacaksanız ne zaman açıklayacaksınız? Yok, iktidarın mücadele anlayışına katılıyorsanız onu da bilelim ki yanılgı ile ileri geri sözler etmeyelim. Çünkü bizim gözümüzde bilim insanlığı bilgili olmayı gerektirdiği gibi korkak olmamayı da gerektirecek kadar önemli bir mevkidir bilmem anlatabildik mi?