BİR TARAFTA ALYAŞOLAR DİĞER YANDA ŞAŞOLAR

Yazan: Turgut Koçak 1 Kasım 2022

Şurası bir gerçek ki Türkiye’de sistemden yana parti ya da pırtılar bu ülkenin halkının desteği ile iktidara gelinemeyeceğine kendilerini o kadar çok inandırmışlar ki bunlar bu yüzden ufukta iktidar ışığı belirir belirmez doğru emperyalist başkentlerde soluğu alıyorlar. Emperyalist başkentler diyorsak sizler bu sözümü daha çok ABD olarak düşünün. Çünkü ABD öyle ya da böyle bütün emperyalist devletler adına karar verici konumda. Daha da açık söylemek gerekirse emperyalistler arası kimi çelişkiler bu gerçeği şimdiye kadar değiştirmiş değil.

Demirel’inden Özal’ına, Uzatmayalım Recep Tayyip Erdoğan’a kadar bu gelenek hiç mi hiç bozulmuş değildir. Değildir de genellersek sistem partileri bugüne değin bu alışkanlığı bozmuşlar mıdır diye sorarsanız bize göre bozmamışlardır, bozamazlar da. Bu söylediklerimizin en önemli kanıtı diyebiliriz ki Kılıçdaroğlu’nun ülke yangın yerine dönmüşken yaptığı Amerika gezileri bunlardan birisidir. Sayın CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun bu gezisinden ne umuluyordu sonucundan ne elde edilmiş oldu? Bizce ortada getirisi olmayan ama bir kağnı tartışması kaldı o kadar. Kılıçdaroğlu’nun bu gezisi için daha çok bilim çevreler ile düşün alışverişinde bulunmak şeklinde özetleyebileceğimiz bir mesaj verildiyse de bunun pek etkisi olduğunu göremedik. Gördüğümüz şey sadece ve sadece iktidar tarafından istismar edilen karanlık çevrelerle görüşüldüğü şeklinde oldu ki varın gerisini siz düşünün artık. Yani diyelim ki iktidar olundu, ülkenin kalkınması için katma değeri yüksek ürünler üretilmesi yönünde daha şimdiden girişimler yapıldı diyelim de daha iktidar falan olunmamıştır ki. Bizim ülkemizde şöyle bir söz vardır; ‘doğmadık oğlana don biçmek’ diye, özetle yapılan bu oldu.

Kuşkusuz CHP bu gezinin getirisini ölçmüştür. Ama gördük ki ölçtüğü falan yoktur. Eğer olsaydı kesinlikle ortaya bir İngiltere gezisi çıkmazdı. Şimdi düşünüyoruz, bu İngiltere gezisi için ne söyleyecek kamuoyuna acaba CHP? Yoksa bu gezi de mi teknolojik falan filan denilip kapatılacak? Bir iktidar türban konusunu meclise taşıma hazırlığında Kılıçdaroğlu ise yollara çıkmış. Attığı türban yasası taşı gördünüz işte gelip nerelere dayandı? Bu konu çözülmüşken iktidar bir kez daha bu konuyu anlaşılıyor ki seçim malzemesi için kullanacak. İngiltere gezisi yerine türbanla ilgili Anayasal değişikliğe karşı ciddi diddi laikliği savunan kamuoyu bir Kılıçdaroğlu görseydi daha mı kötü olurdu?

Sizin anlayacağınız bu İngiltere gezisi de CHP’ye bir şey kazandırmayacak aksine kazandıklarını bu şekilde bir kez daha yitirmiş olarak iktidarı alma heveslisi gibi halkın karşısına çıkacak da iktidar heveslisi olanlara bu tür politikalarla kimse iktidar vermek istemez ki. Bu durumda CHP belli belli besbelli şaşkın bir Şaşolar politikası izliyor ki bu işin sonu nereye varacak göreceğiz. Zaten İyi parti, “biz gereken fedakârlığı yaptık” derken sanırız boşuna söylemiyordur. Yani vardır bu işin altında da bir Çapanoğlu.

Her neyse gelelim soldaki Alyaşolara. Sol ve sosyalistler arasında öyle anlaşılıyor ki Alyoşalar hiç bitmeyecek. Siz tam bittiler sanacaksınız fakat onlar bir yolunu bulup bir şekilde yine kendilerini gösterecekler. Herkesin bir öyküsü vardır elbette. Ahmakların bile bir öyküsü vardır dinlemek gerekir de bizler ahmak öyküleri dinleye dinleye bir hal olmadık mı? Şimdi bazıları çıkmış insanlara sıcağı sıcağına sevilen çay simit örneği öyküler anlatıyor.

Örneğin Çağatay Anadol’da böyle bir kervana katıldı ve bir kitap yazdı “bizim TSİP’lelere”. Şöyleymişiz de böyleymişiz de diyerek. Yani sizin anlayacağınız Çağatay’da kervana bir Alyoşa öyküsü ile katılmış. Bu Alyoşa tadında öyküyü İleri Haber’de yazan Ufuk Akkuş da tatlı tatlı değerlendirmiş. (Yeri geldiğinde daha kapsamlı bir yazı yazacağız)

Herkes bir konuyu anlatırken körün fil tarifine bayılıyor olmalı ki öyle anlatmaya da bayılıyorlar. Çağatay TSİP’in sevimli bir yaramaz, TSİP’teki yoldaşlığı da mahalle bıçkınlarının birbirleri ile dayanışması şeklinde uzayıp giden bir Alyoşa öyküsüne çevirmiş. Acaba her yaşanan öykü bu kişinin dediği gibi mi yaşanmış. Bugüne kadar bizler hiç mi hiç Beşiktaş’ta bir düğün salonunda “dandini dandini dastana develer girmiş bostana” şeklinde bir işçi sınıfı partisinin kongre yapış şekline ne ülkemizde ne de dünyada tanık olmadık. Ki bizler o kongreye niçin katılmamışız acaba? Biz irademizi son yapılan merkez toplantısında koymamış mıyız, koyduğumuz tavrı da yerine getirmedik mi?

Sizler tatlı tatlı Alyoşa öyküleri ile birilerini uyutabilirsiniz ve hatta onları sersem sepete de çevirebilirsiniz fakat kongrenin Beşiktaşta bir düğün salonunda olabileceğini kimseye inandıramazsınız. Şimdi çıkıp oradan irade çıktığından söz ediyorsunuz ya siz o iradeyi poliste, siz o iradeyi Metris Cezaevinde herkes can pazarı yaşarken gösterdiğiniz tutumla ve de orada siyaseti bırakmışların koğuşuna kapağı atarak ve gitmeyenleri partiden atma tehdidinde bulunarak çoktan yitirdiğinizin farkında bile olmadığınız bir gerçek ki Türkiye devrimce kamuoyunun ve peşinizde sürüklediğiniz kimselere hala sevimli Alyoşa öyküleri anlatmaya devam ediyorsunuz da Bizim yaşıyor ve mücadele ediyor olduğumuzdan haberdar değil gibisiniz.

İrade beyan ettiniz ve gittiniz. Şimdi her biriniz orada buradasınız ama yine de bir öykünün çevresinde toplanmaktan hoşlanıyorsunuz. Bu büzden şimdilik TİP’in İleri Haberi de haber yapmış sizi de onların da az Alyoşa öyküsü yok.

Biz anımsatalım da…