Yazan: Turgut Koçak 29 Aralık 2020
İşçiler 12 Eylül faşist iktidarından bu yana ağızlarına vurulmuş ekmekleri elinden alınmış bir sınıf olarak seslerini çıkarmadan bugüne kadar geldiler. Ufak tefek çıkarılan sesler ise bir sonuç getirmediği gibi iktidarın yoğun polis ve emniyet güçlerince susturularak çaresiz bırakıldı. Ancak kapitalist sistemin savunucusu iktidarlar ağır sömürü altında tuttukları yığınları ekonomik kriz altında ezdikçe ezdiler. Bu durum ister istemez bir yandan umutsuzluğa kapı aralarken öte yandan da işçileri ve emekçileri haklarını almak için ayağa kaldırdı.
Ayrıca gazetecisinden, aydınına kadar pek çok çevre de eskiye oranla daha yüksek dozdan haksızlıkları dile getirip iktidarın yapıp ettiklerini apaçık eleştirmekten kaçınmadılar. Zaten bu yüzdendir ki iktidar başta gazeteciler olmak üzere muhalefet eden her kesime karşı ağır hak ihlallerine gitmektedir.
Hiç düşündünüz mü ne demektir çalışanların en az yüzde 45’inin taban ücretler çalıştırılması? Böyle bir durum dünyanın hemen hemen hiçbir ülkesinde söz konusu değilken nasıl olmaktadır da bizim ülkemizde ağırlıklı olarak çalışma koşulları böyle olabiliyor. Oluyor çünkü ülkemizde 12 Eylül faşizminden bu yana doğru dürüst ne toplu sözleşmeler yapılabiliyor ne de işçiler haklarını alabiliyorlar. Bu soyguncu takımının elinde ülkemiz ucuz emek cenneti haline geldi. Bu yüzdendir ki İTO Başkanı yabancı yatırımcılara ucuz emek cenneti olduğumuz için utanıp sıkılmadan onlara çağrıda bulunarak onların ülkemize yatırım yapmalarını isteyebiliyor. Ayrıca kayıt dışı çalışmalar da cabası. İşin içine bir de Suriyeli ve başka yabancı işçiler de girince patron ne diye daha fazla ücret vererek işçi çalıştırsın değil mi? AKP iktidara geldiği günden bu yana işleyiş çok daha ağırlaştı. AKP iktidarı döneminde işverenler için ülke cennet oldu cennet.
Bir süredir çeşitli çevrelerden taban ücretten vergi indirimi ya da vergi alınmaması şeklinde öneriler hız kazanmıştı. Sanıldı ki işveren vergi indirimi ile ücretler yükseltilirse patron sesini çıkarmaz, devlet de devlet babalığını yapardı. Tabiki de böyle bir şey olmadı. Devlet vergi gelirinden vazgeçmedi dolayısıyla da 3000 ve yukarısı rakamlar dile getirenlerin de iyi niyetleri böylece suya düşmüş oldu. Bizim için rakamların bu kadar düşük tutulması onca fiyat artışlarına ve enflasyona karşın şaşırtıcı değildi fakat çokları için gerçekten de sonuçlar şaşırtıcı olmuştur dersek abartmış olmayız. Çünkü çarşı – pazar fiyatlarının nerelere vardığını bilenler için 3-4 bin arası işçinin eline geçecek olan para gerçekten de çok sayılmazdı. Ne var ki karşımızda bulunan AKP ve saray iktidarı hiç de böyle düşünmediği gibi rakamların arttırılması demek yandaşların cebine girecek olan paraların da düşmesine neden olacağı için iktidar bunu sineye çekemezdi çekmedi de.
Kim neyi bekliyordu, niçin bekliyordu bilinmez ama Recep Tayyip Erdoğan’ın “hele bir söylenecekler söylensin bizde söyleyeceğimizi söyleyeceğiz” demesi çoklarını vergi indirimi konusunda bir beklentiye sokmuştu kesin de iktidarın da kasanın dibi göründüğü böyle bir dönemde de bunu yapabilmesinin asla olanağının olmadığı da belliydi. İşverenlerin eli tutulur ya da tutulmaz, bu sözler feodal dönemin sözleridir. Günümüz kapitalistleri öyle acımasızlardır ki ücretleri daha yukarı çekmelerinin de olanağı yoktur. Çünkü kapitalizmin doğası kazan yine kazan üstünedir.
Aman efendim kim kiminle sıkı pazarlık yaparak daha fazla hak alabilir? Sendikaların arkasında ayağa kaldırabilecekleri bir güç mü vardır ki birileri sıkı pazarlığa blöfe gelip de madem bu kadar rakam dile getiriyorsunuz bizlerde verdik gitti desinler değil mi? Sendikaların yaptırım gücü yokken, evrensel hukuk kuralları dikkate bile alınmazken, en küçük hak istemleri bile polis gücüyle bastırılırken nasıl olacaktır da laf ola beri gele cinsinden kimi iyi niyetlere uyup iktidar işçiden emekçiden yana rüzgâr estirsin ki? Niye onların isteklerine evet desin ki desin de arkası mı gelsin?
Günlerdin çalışanın gözü kulağı bu pazarlıkta idi. Hoş ortada pazarlık falan da var sayılmazdı ya tartışılıp duruluyordu ya da ne bileyim öyleymiş izlenimi veren bir görüntü sergileniyordu bilemeyiz. 3 bin liranın üstünde bir rakama bağlanacağı yönünde beklentileri boşa çıkaran şeylerin olduğu kesindi. Çünkü işçilerin sendikaları olsa bile patrona isteklerini kabul ettirecekleri bir güçleri yoktu. İşveren eğer vergi indirimini iktidar kabul ederse 3 binin üzerinde bir ücrete yanaşır mıydı ondan da tam anlamıyla emin değiliz ama bu kez de buna Recep Tayyip Erdoğan’ın olur vermesi akıllardan bile geçirilmesi olası olmayan şeydi ki sonuçta zaten böyle oldu.
Evet, dün taban ücretler açıklandı. Bu saatten sonra da ekonomi bilenlerimiz bol bol bu ücretin gerçekten her türlü analizini yaparak ekonomideki yerini tartışıp TL’nin gün gün eriyen durumunu da ele alarak bizleri bilgilendireceklerdir fakat bütün bu bilgilendirmeler ne yazık ki hiç mi hiç emekçinin derdine umar olmayacaktır.
Şimdi de emeklilere ve diğer çalışanlara verilecek zamlara geldi sıra.
Geldi de kimse bir şeyin değişeceğini umup da bir yerlerinin şişmesine falan yol açmasın. İşçiler bu denli AKP ve saray iktidarı döneminde eziliyorlarsa emeklilerin ve diğer çalışanların ezilmemesinin akıldan bile geçirilmesi inanın akla ziyandır akla…