BİR KEZ DAHA SOL VE SOSYALİSTLERİN BİRLİKTELİKLERİ ÜZERİNE

Yazan: Turgut Koçak 14 Şubat 2022

Toplumsal olarak hiçbir şekilde sosyal bir olgu olamayan kimi sol yapılar şişirildikçe şişiriliyor. Gerçek konumları sanki ortalığı kasıp kavuruyormuş gibi gösterilerek bazılarının balonuna durmadan bizim dünde bugün de gördüğümüz hava üflenip duruluyor. Elbette böyle bir şişirilmenin bir sonucu olacaktır kesin. Zaten oluyor da. Bazıları artık kendilerini köprüden geçmiş saydıkları için başkalarının da arkalarından gelmelerini sağlamak yönünde oldukça içtensizlik taşıyan konuşmalar ve açıklamalarda bulunuyorlar. Hani, öylelermiş ki sanki mücadeleyi alıp götürüyorlarmış. Bunu yaparken kimi alçak gönüllü görünme gayretinin gerçek yüzü ise hiç de böyle değil. Değil çünkü bazıları her ne hikmetse geçmişte popülizm batağında kulaç atan ve parlamenterist bir anlayışa kendini olmadık denli kaptıran Aybar ve Aybar’ın tıpkı 1969 seçimlerinde “Başa güreşeceğiz” dediği gibi bir yoldan yürüyorlar.

Gerçek o ki bir komünist Partisi komünist olmayı gerektiren elbiseyi bir kez sırtından çıkarmaya görsün o dakikada kendisi bile yeterince ne olup bittiğinin farkına varmadan ehlileştirilmiş zaman zaman düzen dışı çok da düzen içi davranışlarla bir anda savrulup gitme tehlikesi ile baş başa kalıyorlar kesin.

Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak gerçek bir komünist partinin ancak ve ancak parti örgütlenmesi konusundaki titizliğine bakarız bakmasına da şimdilerde böyle bir örgütlülüğün öyle sanıyoruz ki kimileri modasının geçtiğini söylemedikleri kaldı bir. Yoksa bizim düşündüğümüz parti örgütlenmesinin ayrımsız bütün partiler dışında davranıyor. Yeri geldiğinde de boyuna boşuna bakmaksızın löse bir yapıyla sınıfın öncülüğüne soyunmak gibi bir iddia ise kimseye bırakılmıyor.

Bu konuda en çok seçime girmek için getirilen engelleri aşmada örgütlenmeden ödün veriliyor. Hani, mecbur kalınıyor denilebilir de bizde soruyoruz niye mecbur kalıyormuşuz acaba? Sonuçta elimizden gelen çabayı gösteririz seçim örgütlenmesini de başaramazsak başaramayız ama hiç değil elimizde amacımıza uygun bir örgüt olur az şey midir?

Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak seçimlere girmek için yoğun bir çaba yürütüyoruz. Ancak ne pahasına olursa olsun girmek için de örgüt konusunda ödün verici bir yolu seçmeyeceğimizi bütün dostlarımıza açıklamayı bir gereklilik olarak görüyoruz.

Şimdi elde edilenle boy ölçüşmeyi hüner sayan dostlarımıza anımsatmak isteriz ki bizim gibi gerçek komünistler için her zayıf örgütlenme aynı zamanda da sınıftan kopmanın bir adıdır. Şöyle ki; bildiğiniz gibi 12 Eylül 1980 faşist darbesi sonrasında bizim ülkemizde kaç örgüt parti sürekliliğini devam ettirebildi. Eğer ettirdiyse niye birçok parti tarih olurken yenileri sahnede yerlerini aldılar? Alırken de niye bu partilerin birçoğu kendi köklerini hiçbir dönemde dahil olmadıkları partilerin köklerinde kendilerini bulmaya çalıştılar? Tarihi Türkiye Komünist Partisi için biz oyuz, hem oyuz hem değiliz numaraları ile neden bazıları kendilerini var etmeye çalışıyor? Ya da eski TİP? Aybar dönemini dışında tutarsak Behice Boran’la olan bağ açısından hangi yapı o bağın üstünde yükseliyor acaba?

Dün TİP’in Kuruluş yıldönümünü Yeni TİP bir salon toplantısı ile kutladı. Topluma da oradan iletileri vardı. Kimsenin her dediğine karşı çıkarak sevimsiz cadı rolüne soyunacak değiliz fakat kimse ben şuyum, ben buyum demekle olmuyor bunu da anımsatmak isteriz. Bugün istisnaları dışında tutarsak eski TİP’le şu anki TİP’in arasında söyler misiniz nasıl bir ortak bağ vardır ya da var mıdır? Var olduğunu kanıtlayan savlar ileri sürenler olursa onları elbette dinlemek isteriz. Ya peki, Tarihi TKP için ne buyrulur? O partiyi bugün var olanların bizim geçmişimiz diye kabullenmeleri olası mı? Yoksa bu olasılığı bazı yapılara eski TKP’liyim diyenlerin bazı yerlerde yer alışları mı belirliyor?

Gelelim seçimlerdeki güç ve eylem birliğine, bizler parlamenterist değiliz fakat bu demek değildir ki seçimleri de hiç mi hiç önemsemeyiz. Şu an seçimler için kim kiminle yan yana gelecek? Özellikle sosyalist olduğunu ileri sürenler bakın görün biz seçimlere girme hakkını elde ettik, gelin sizde bizi destekleyin noktasından konuşulunca mı emek eksenli bir araya gelişi mi belirliyor? Yoksa daha geniş bir gücü harekete geçirecek örneğin 3’ncü bir ittifakta yer almak gibi bir politika niye daha yerinde ve gerekli değildir? Hem bir parti için emek eksenli politikalarından böyle bir ittifak vazgeçmek anlamı mı taşır? Yoksa devrim yapmayı düşünürken bizleri alır sistemin çerçevesi içine mi oturtur? Bütün bunları devrimci bir anlayışla tartışmak ve mücadelenin yükselmesine her bir yapının getireceği katkıyı anlamak isteriz. Yoksa bizim yani partimiz TSİP’in sloganik sözlerden yola çıkılarak birliktelik aramak gibi ne bir hevesi var ne de olayları bu şekilde ele alırız.

Doğruyu da doğru doğru dosdoğru söyleriz.