BİR BAŞKA AÇIDAN CUMHURİYET

Yazan: Turgut Koçak 29 Ekim 2021

Öyle görünüyor ki Cumhuriyet ve kurucuları ile ilgili daha çok tartışacak gibiyiz. Tartışmalıyız da ama gerçekleri ve o günün koşullarını da asla göz ardı etmeden yapabilme nesnelliği içinde yapmalıyız bunu.

Cumhuriyet’e bir başka açıdan bakmak gerektiğini söylerken değinmemiz ve asla gözardı etmememiz gereken kimi konular vardır ki gerçekten de bu konular hayatidir. Öyle geçiştirilip ahkâm kesilecek konulardan da değildir. Şimdi bakalım bu konuya:

Ortada sürekli savaşlarda yenilmiş, dünyada burjuva devrimleri ile birlikte sanayileşme devrimi yapılırken bütün bunlardan teğet geçmiş bir Osmanlı İmparatorluğu vardır. Öyle bir imparatorluk ki Anadolu’da yaşayan halkının bile farkında değildir. Bu imparatorluk için önemli olan iki şey vardır. Birisi sarayın ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla halkın tepesine binilerek vergi toplanması, diğeri de halkın çocuklarının savaş için askere alınmaları. Onun dışında da Osmanlının halka verdiği hiçbir anlamda bir şey yoktur. Durum bu olunca da savaşlar yitirilmiş, emperyalist dünya Osmanlı topraklarını karış karış işgale başlamışlardır.

Bu saldırı ve savaşa karşı dikilenlerin başında da Mustafa Kemal gelmektedir. Kısa sürede neler başarıldığının üzerinde durmayı gereksiz sayıyorum fakat emperyalist işgale karşı zafer kazanılmasını da ancak ülkenin bağımsızlığına yürekten inananların bağlı olanların kararlılığıdır diye görüyorum. Üstelik de bu savaş iki cephede kazanılmıştır. Emperyalist ülkelere ve onlarla birlikte yazgı birliği etmiş Osmanlı saltanatına karşı.

Tarihten örnekler vererek burjuva devrimlerinin ne kadar da uzun sürdüğünü göz önünde tutarsak, Cumhuriyeti ilan eden Mustafa Kemal ve arkadaşları bu süreyi 15 yılda bir rayına oturtarak başarmışlardır ki bu gerçek dikkate alınmadan Cumhuriyet’le ilgili nesnel bir değerlendirme yapılamaz. Yapılamaz çünkü dünyanın pek çok ülkesi feodal yönetimlerden endüstri devrimine ulaşırken Osmanlı hâlâ feodaldı ve ortada bir yıkıntıdan başka da bir şey yoktu. Eğer Kurtuluş Savaşı bütün zorluklarına karşın başarılamamış olsaydı bugün ne Cumhuriyet’i konuşabilirdik ne de Cumhuriyetin ilan edilmesi ile birlikte arka arkaya gelen yurttaşların yaşamında önemli sayabileceğimiz değişiklikleri. Bu yüzdendir ki Cumhuriyet’e bir başka açıdan bakmak derken de kast ettiğim budur.

Dünyada halkların hayatını değiştiren devrimlerden hiç kuşku yok ki söz etmeden geçemeyiz. Bu devrimler 18. Yüzyılda Amerikan devrimi ise 1789 Fransız devrimi ve 20. Yüzyılın mucizesi de hiç kuşku yok ki 1917 Büyük Ekim Devrimi’dir. Dolayısı ile hemen hemen Sovyet Devrimi ile aynı tarihlere denk gelen Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması hemen arkasından da Cumhuriyet’in ilanı, hem bizim ülkemiz hem de dünya mazlum halkları açısından önemli bir devrimdir. Doğal olarak bu amaçları gerçekleştiren Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları da tarihte önemli bir değere sahiptirler.

Hiç kuşkusuz devrimler durup dururken gerçekleşmez. Bütün devrimlerin toplumsal, ekonomik, teknolojik. Politik ve sınıfsal bir arka planı vardır. Dolayısıyla da devrimler özellikle de Sovyet Devrimi toplumu ileri bir noktaya taşıma bağlamında önemli bir yere sahiptir.

Cumhuriyet’in ilan edilişinin arkasında ise toplumsal, politik, ekonomik ve sınıfsal bir birikimden söz etmekten çok ideolojik yanı ağır basan insanlığı ileri taşıyacak olan birtakım değerler vardır ki salt bununla Cumhuriyet ilan etmek ve arka arkaya gelen kimi değişikliklere imza atmak hiç de kolay değildir. Türkiye’de Cumhuriyet’in ilan edilmesi sonrasında İtalya ve Almanya’da faşizmin ayak seslerinin duyulması karşısında ise Rusya’da Sosyalist Devrim’in gerçekleştirilmiş olması tabi ki de insanlık açısından büyük dersler çıkarılacak konulardır ki bütün bu gelişmeleri biz sosyalistler birlikte düşünür ve yorumlamasını da ona göre yaparız.

Mustafa Kemal Atatürk, kendisine önerilen ne Osmanlı Halife’lik anlayışını ne o dönemde gündeme gelen faşist anlayışı seçmediği gibi sosyalizmi de seçmiş değildir. O daha çok burjuva demokrasisinden yanadır ki bizler bu gerçeği zaten biliyoruz. Ama şunu da biliyoruz ki tarihsel olarak ileri atılımlarla örtüşen kimi atılan adımlar vardır ki işte biz sosyalistler bu gerçekleri de önemseriz. Hem yukarıda söylediğimiz gibi Mustafa Kemal Atatürk’ün sosyalist yolu bir çıkış olarak benimsemesi için arkasında ne sınıfsal ne toplumsal ne de politik olarak bir güç de yoktur. Türkiye hâlâ bir tarım toplumudur ve kadınlarımızın da bu toplumda yeri sarı öküzden sonra gelmektedir. Bir başka deyişle yurttaşlık bilinci bile gelişmemiş, ağaların, şıhların ve şeyhlerin cirit attığı bir ortamdan bile kurtulmuş değiliz. Bu yüzden de Mustafa Kemal bir endüstri toplu olabilmek için önemli adımlar atmış, Cumhuriyet’e bu anlayışla sayısız fabrika, kurum ve kuruluşlar kazandırmıştır.

Bugün Mustafa Kemal niye sosyalizmi tercih etmedi sorusundan kalkarak hem Mustafa Kemal’e hem de Cumhuriyet’e karşı bir hınç içinde olamayız. Olursak da tutum ve davranışımız tarihsel bir gerçeklikle örtüşmüş olmaz. Bugün Cumhuriyet ve kazanımları ile ilgili konuşur ve tartışırken bir devrimci gibi duruş sergiler,

Cumhuriyet ve kazanımları için tabi ki de yıkıcılarının karşısında yer alırız fakat ülkemiz emekçi halkının ve dünya halklarının da kurtuluş için tek seçeneklerinin sosyalizm olduğunu hiçbir şekilde geri plana itmeden savaşımımızı sürdürürüz.