Yazan: Turgut Koçak 11 Ağustos 2020
Sonucu önceden belli seçimler vardır, bunlardan birisi de Beyaz Rusya seçimleri. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra Batı’nın da devreye girmesiyle birlikte pek çok yapay devletler ortaya çıktı. Beyaz Rusya’da banlardan birisi. Çünkü Rusya’dan ayrı bir devlet olmasını gerektiren hiç ama hiç bir neden söz konusu değil. Tabi Ukrayna da aynı durumda.
Sovyetler Birliği dağılınca ellerinde hiçbir şeyleri olmayan pek çok kişi mal mülk zengini olarak ortaya çıktıkları gibi bunların çoğuna da yapay bir devletin başkanlığı düştü. Öyle ya sarhoş Yeltsin sonrası sosyalizm yıkılmış, ülke de kapanın elinde kaldığı bir ülkeler topluluğuna dönüşmüştü. Bu dönemde yaşanan vurgunu, talanı ve hırsızlığı ölçüye bile vurmanın olanağı yoktur.
Aleksandr Lukaşenko da bu edepsiz arlanmazların arasında sayılmalıdır kesin. 1994 yılından beri Beyaz Rusya’nın başında olup son yapılan seçimlerde ezici bir çoğunlukla yeniden iktidar koltuğundadır. Beyaz Rusya’ki coğrafyasıyla, tertemiz doğası ve kentleriyle göz kamaştıran ülkelerden birisidir. Birilerine göre burada da yağma yapılmıştır fakat daha yapılacak yağmanın gerisi geridedir. Bu yüzden de son seçimlerde yaşanan kargaşanın can alıcı nedeni asıl burasıdır.
Lukaşenko göründüğü kadarıyla ABD, AB, NATO karşıtı söylemleriyle bilinir. Bu yüzden de popülaritesi bir hayli yüksektir. Ya da yüksekti diyebiliriz.
Güvenilmez Lukaşenko pek çok diktaya hevesli yöneticiler gibi seçimlerden hemen önce öyle bir yönteme başvurdu ki şaşırmamak elde değildi. Lukasenko’ya göre hem Rusya hem de ABD kendisini devirmek istiyordu. Bu davranışıyla kitleler arasında kuşku yok ki sempati toplayacağını düşünüyordu. İzlediği politiklara baktığınız zaman doğrusu dünyada hepsi de diktatör heveslisi kimselere benzer yollardı. Tıpkı Trump Brezilya devlet Başkanı Bolsonaro gibi Lukaşenko’da korona virüs salgınına önem vermeyenler arasında yer aldı ve ülkesinde salgına karşın normal yaşamı devam ettirildi.
1997 yılında Rusya ile yakınlaşmış ve birleşme anlaşması yapacak kadar da yol almıştı fakat bir de baktık gördük ki aynı kişi seçimlerden kısa bir süre önce NATO üzerinden Rusya’ya dirsek gösteriyordu. Yani uyanık denirse böylelerine denirdi.
Sovyetler’den bağımsızlığını ilan ettiği 1991 yılından bu yana Moskova’nın desteğini hep yanında buldu. Bugün ortada bir bunalım söz konusuymuş gibi görünse bile Belarus ile Rusya arasında bir bunalım yaşanacağının belirtileri de yok değildi.
Bilindiği gibi Lukaşenko’yu Batı, “Avrupa’nın son diktatörü” olarak görüyordu. Lukaşenko ise aklınca taktik geliştiriyor ve Rusya ile birleşme sözünün gündeme gelmemesi için savaşı tetikleyeceği görüşünü ileri sürerek Rusya ile birleşmeyi engelleme yoluna gidiyordu. Bu kadar yakınlığa ne olmuştu da Rusya ile Beyaz Rusya’nın arasına kara kedi girmişti düşünmek gerek.
Ancak gerçekler hiç de göründüğü gibi değildi. Lukaşenko Putin’i de hedefine koyarak Rusya’nın Beyaz Rusya’yı yutmak istediğini ileri sürmeye başlamıştı ki bunun altını deşelemek gerekecek.
Lukaşenko artık kurnaz biriydi. Moskova’nın birleşme isteklerini de Batı’nın bunu bir tehdit olarak algılayacağı savıyla hem geri çeviriyor hem de karşı duracağını dile getiren görüşler ileri sürüyordu. Eğer Rusya birleşme konusunda ısrarlı olursaymış Batı ve NATO bu ısrarı hiç de hoş karşılamazmış. Ne kadar güzel değil mi? Gördüğünüz gibi Lukaşenko artık zaman içinde bir ip cambazına dönüşüp çıkmıştı. Lukaşenko’ya göre; Batı da artık eşek değildi ya verilen sinyali görmezden gelemezdi. ABD, bugüne kadar Beyaz Rusya’yı düşman olarak görmüştü ama ne olduysa oldu ABD Dışişleri Bakanı Pompeo Minsk’e giderek Lukaşenko ile görüşmelerde bulundu.
Putin kararlıydı. Öteden beri Rusya için sorun olan Doğu Ukrayna’dan Kırım’a Çeçenistan’dan Baltık ülkelerine kadar birçok sorunu çözmüşken kafasını Lukaşenko ile ağrıtamazdı. Deyim yerindeyse Lukaşenko gibiler vazgeçilemez değillerdi. Ülkesinde de eleştirilen ve Rusya için de ayak bağı olmayı sürdüren Lukaşenko’nun yerine bir başkası da gelebilirdi.
Şu işe bakın ki Lukaşenko, paralı askerler görüşünü ileri sürerek Rusya ile bir bunalım yaşanmasına neden oldu. Bir hamle olarak da 33 Rus askerini gözaltına aldırttı. Bunlar halen Minsk’te gözaltındalar. Aynı şeyi ABD’li paralı askerler dediği kimseler için de yaptı onların da gözaltına alındığını açıkladı.
Lukaşenko’nun kendisi neydi neyin necisiydi tartışılır fakat Lukaşenko Yeltsin’den sonra kendisinin “Birleşik Rusya’nın” başına geçeceğine inanmıştı ama onun bu düşüncesini 2036 yılına kadar Putin anayasa değişikliğiyle suya düşürmüştü.
Şimdi Beyaz Rusya’da seçimler oldu, Lukaşenko da ezici bir üstünlükle seçimi kazandı. Ancak iktidar lukaşenko için güvenli değil. Sokak gösterilerini kolay durduracağa benzemiyor. Bu yüzden de tasını tarağını toplayıp vurgunlarını da yanına alarak aile efradını bir uçakla Türkiye’ye gönderdiği söylentisi boş bir sav değildir kesin.
Lukaşenko 26 yıldır Beyaz Rusya’yı yönetiyor. Seçimleri kazandığı için de 5 yıl daha ülkeyi Lukaşenko yönetecektir diye düşünülebilir ancak bundan, koşullar Rusya’nın istediği gibi değişmez ise çok da emin olunmaması gerekir.
Öyle ya Sosyalist bir ülkenin birikimlerini çalarak oraya buraya öbeklenenlerin günün birinde kahraman olmadıklarını ayaklarının sabun kirtiğine basmış gibi kayacağını da unutmama gerekir.