Yazan: Turgut Koçak 9 Haziran 2014
Sistemin temsilcileri ne açıklama yaparsa yapsın yalandır. Onların kafasında kutsal olan bir tek şey vardır o da kasalarına girecek paradır. Eğer öyle olmasaydı her yurtaşın kulağına milliyetçilik üfleyen ve vatan millet elden gidiyor diye yırtınan patronlar gider de Diyarbakır da Kürtlerle halaya durur muydu? Patronların kolu da uzun ceplerinde taşıdıkları mavi boncukta çok. Bu yüzden de bir bakıyorsunuz uzun kollarına başvurmuşlar bir de bakmışsınız ki, mavi boncuk dağıtmaktalar. ABD bu politikaya “havuç ve sopa” politikası diyor.
Şimdi aklımıza gelen birkaç olaya değinelim ve ne söylemek istediğimizi biraz daha açalım. Anımsıyor musunuz, bir zamanlar Süleymaniye’de Türk askerleri vardı. Anımsıyor musunuz diyorum, çünkü biliyorum ki, her fırsatta ülkeyi çok sevdiklerini söyleyenlerin bir teki bile bu olayı anımsamıyorlardır. Ne olmuştu Süleymaniye’de? Biliyorsunuz işgalci Amerika Kuzey Irak’ta Türk askerlerinin bulunmasından rahatsızdı. Bu yüzden de Süleymaniye’de bulunan Türk askerlerinin bulundukları binaya ABD’liler bir operasyon gerçekleştirdiler. 11 askerin başına çuval geçirip alıp götürdüler. Amerikalılar elbette Türk askerlerini kurşuna dizecek değillerdi. Karşılıklı konuşmalar sonrasında askerler serbest bırakıldı. Ancak Amerikalılar da amaçlarına böylece ulaşmış oldular. Yani bir daha Süleymaniye kentinde Türk askeri bulunması söz konusu olmadı. O dönemde iktidarda tabi ki de çiçeği burnunda da olsa AKP iktidarı vardı. AKP iktidarından Amerikalıların bu yaptıklarına en küçük bir tepki söz konusu olmadı. Üstüne üstlük böyle bir harekete karşı o dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Amerikalıları savunmak için bu olayın “münferit bir olay olduğunu söyleyerek işin içinden sıyrılıverdi. Yani bir Amerikan karakol komutanı gibi konuştu dersek abartmış olmayız.
Kürt sorunundan kaynaklanan önemli dalgalanmalar yaşandı yaşanıyor. AKP, “çözüm süreci” olarak başlattığı politika için elini taşın altına koyuyor gibi yaparak bir tarafa şirin gözükmek bir tarafı da provoke etmek için çeşitli yöntemlere başvurmaktan çekinmiyor. Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır’da yaptığı konuşmada “biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık” deyip; Kürt kardeşlerimizi sözümona onure ederken Türk milliyetçilerini de çileden çıkaran bir yönteme başvuruyordu. Bu yaklaşımın amaçlı olmadığını kimse söyleyemez. Bu yaklaşık klasik burjuva yaklaşımı olup aynı zamanda da Recep Tayyip Erdoğan’ın ümmet toplumu görüşüyle örtüşen bir durumdur. Çok geçmedi. Recep Tayyip Erdoğan, “biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık” sözünü çoktan unutmuştu. AKP seçim propagandası için hazırlattığı VTR’de Çanakkele’deki anıt yer alıyor. O anıtta Türk Bayrağı nazlı nazlı dalgalanırken insanlar oraya koşarak tıpkı piramit gibi bir görüntü yaratıyordu. Yani ne olmuştu? Dün, “biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık” diyen AKP artık halkın milli duygularına seslenerek kutsallık üzerinden oy avcılığı yapıyordu.
Aslında bu konularla ilgili söylenecek çok şey var. Fakat kapitalist sistemin yalanlarını biz ortaya çıkarmaktan bıktık onlarsa yalan söylemekten bir türlü bıkmadılar. Soma’da yaşanan ve 301 işçimizin yaşamını yitirdiği madenci katliamında bu çevreleri destekleyenler yurttaşların bir kez daha kutsallarına sarılarak utanmazca davranmaktan bile çekinmemişlerdir. Soma’ya gönderilen İsmailağa Cemaati yandaşları ve kimi dinciler orada işçi yakınlarına yaşamını yitiren yakınlarının cennete nasıl gidebileceğini anlatarak ağlamamalarını ve tepki göstermemelerini telkin etmişlerdir. Bütün bunları, başkaları için gönül rahatlığı ile yapanlar; her nedense kendileri için asla bir yol olarak görmemektedirler.
Lice’de bayrak indirilmesi doğrudan AKP’nin politikalarıyla ilgilidir. İktidar adına açıklama yapan Bülent Arınç diyor ki; “eğer güvenlik güçleri iktidarın çözüm süreci politikasına bağlı olmasalardı kimse bayrak indiremezdi.” Yani bayrağı indirilen garnizon komutanından ta Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e kadar iktidara bağlılığın sonucunda herhangi bir şey yapmamışlar. Oysa Recep Tayyip Erdoğan öyle mi diyor ya; Recep Tayyip Erdoğan bayrak indirme olayı ile ilgili olarak hem bayrak indirenin dersinin verilmesi gerektiğini söylüyor hem de bütün yurttaşları sokağa inmeye çağırıyor. İşte ikiyüzlülük budur. Sermaye güçleri ve sermaye için iktidar edenlere göre; bayrak yerine göre kutsaldır yerine göre de bir bez parçasından ibarettir. Bu yüzden de ikiyüzlü sermaye iktidarlarına yurttaşlarımız kanmamalı ve bu olayda olabildiğince serinkanlılığını korumalıdır.
Sosyalist sol serinkanlıdır, politikaları ise ince elenmiş sık dokunmuştur. Bu yüzden de neyin doğru neyin yanlış olduğunu iyi bilirler. Bizlerin ne İstiklal Marşı ile ne de Bayrakla bir sorun asla olmamıştır. Konuya provakatif yaklaşanlar içinse bu davranışın mutlaka bir kılıfı vardır.
Bu yüzden de hem sermayenin uşaklarına hem de provakatif çevrelere ödün vermemek gerekir.
Bizler inanıyoruz ki, yaşananların suçluları daha fazla kendilerini gizleyemeyecek attıkları her adım ve açıklamalarıyla kurdukları tuzağa kendileri düşeceklerdir.