Yazan: Turgut Koçak 26 Temmuz 2011
Şu Anders Behring Breivik ortaya çıkıp da Norveç’i kana bulayıncaya kadar her şey ne kadar da yolundaydı değil mi? Emperyalist Batı’nın bu olay yaşanıncaya kadar vicdanı da rahattı cüzdanı da. İşte bu yüzdendir ki, bu olay daha duyulur duyulmaz Norveç yurttaşlarının neredeyse tamamına yakını suçun faili olarak bir Müslümanı ya da Müslümanları gördüler. Çünkü küresel sermaye güçleri bu ülke halklarının kulaklarına neredeyse her saat bu yönde propagandalar fısıldıyordu. Hıristiyan dini bütünler için İslamiyet tehlikenin en büyüğü görülmeli ve beyinlere kazınmalıydı. Gerçi bizim için bu yönde yürütülen propagandanın anlaşılmayan bir yanı yoktu ya demek ki, eğitimli ve “çağdaş” toplumların insanları için daha görülecek ve öğrenilecek çok şey vardı. Emperyalist Batı’nın insanları nasıl olmuştu da Müslümanları bu kadar cani olarak kabul edip içselleştirmişlerdi? Bunu anlamak için tarihe dönmek gerekiyor.
Sömürgeci Batı, ülkeler fethine çıktıkları tarihlerde ilk iş Afrka’da gezindiler. Oraları yağmalamanın yanında da siyah derili insanları bir av hayvanı gibi avlamanın yanında onların bileklerine zincirler vurup köleleştirdiler. Salt yapılan köle ticareti bile birilerine büyük servetler kazandırırken yağma, talan ve zalimlik de son kertesine vardırıldı. Bu duruma kimi iyi yürekli insanlar karşı çıkınca da bu çok işbilirler siyah halkın insan olmadığını, vahşi bir hayvan olduğunu kanıtlamaya kalkıp akıl almaz bir propaganda başlattılar. Niçin? Tabi ki de birilerinin servetleri kat kat artsın diye.
Şimdi durum değişti. Sömürücü Batı, onca ezadan ve cefadan sonra siyahların da kendileri gibi insan olduğunu ancak yirmi birinci yüzyılın başlarında kabul etmeye başladılar. O günden bu güne köprülerin altından çok sular geçti. Kapitalist sistem yarışmacı dönemini geride bırakıp tekelci dönemine ulaştı. Tekelci dönemine ulaşmasıyla birlikte de gericileşip tam anlamıyla insanlık düşmanı bir canavara dönüştü. Emperyalist-kapitalist sistem bütün dünya halklarına baş eğdirip onları sömürmek için savaşlar çıkardı, rejimler değiştirdi, terör uygulayarak birçok ülkede insan avı başlattı. Yeryüzü emperyalistlerin çıkardığı iki büyük dünya savaşına tanık olurken öte yandan da sayısız savaşlar yaşadı. Bu savaşlarda salt sermaye güçlerinin gücüne güç katılsın diye milyonlarca insan canından oldu, zulüm gördü, felaketler yaşadı. Emperyalistlerin sürekli geliştirdikleri yöntemlerle de dünya halkları zaptı rapt altında tutuldu. Birçok ülkenin sermaye güçleri palazlandırılarak işbirlikçi sermaye güçlerine dönüştürüldü. Yönetime emperyalistlerle işbirliği içinde olan partiler getirildi.
Doğal olarak bunca yaşananlar ve hortumlanan dünyanın olanakları da bu dev tekellere az geldi. Bu yüzden de daha çok sömürmek istediler. Daha çok sömürmek demek daha çok baskı ve zulüm demekti, bu yüzden de dünyanın sayısız ülkesinde bu yöntem hayat buldu. Tekelci güçler güçlendikçe uluslararasılaştı. Her şeyi denetlerken de kendileri denetim dışında kaldılar. Emperyalist devletler sermaye güçlerinin hizmetinde sınırlar ötesi savaşlar çıkarıp o ülkelerin varlıklarını kendi kasalarına taşıdılar.
Sovyetlerin yıkılmasından sonra gemi iyice azıya alan emperyalist dünya; rejimler devirmekte, iktidarlar yıkıp iktidarlar kurmaktadırlar. Yakın tarihimizde birçok ülke de bu yüzden ya parçalanmıştır ya da parçalanmanın eşiğindedir. ABD emperyalizmi tarafından Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesi uygulamaya konmuştur. Irak işgal edilmiş, Afganistan kan gölüne çevrilmiş, Arap ülkeleri bir baştan bir başa istikrarsızlaştırılıp emperyalistlerin isteği doğrultusunda dönüşümlere sahne olmuş, Libya NATO saldırganları tarafından bombalanmakta, Suriye cumadan cumaya gösterilere sahne olmaktadır. Özetle emperyalist dünya bütün taşları kendi çıkarına yerinden oynatmaktadır. Bütün bu yaşananların rahat rahat uygulanması için emperyalist dünya dün siyahlara yaptığı zalimliğin aynısını Müslümanlara yapmakta, Müslümanları avlanması gereken av hayvanı,yok edilmesi gereken bir zalim olarak kendi halkının kafasına bu yalanı koca bir çivi gibi çakmaktadır. Emperyalist Batı ülkelerinde hortlayan ırkçılık giderek güçlenmekte, tehlikeli boyutlara ulaşarak cinayetler işlemektedir. Bununla birlikte koşullanmış Batı kamuoyu, bir türlü bu kötülüklerin üstüne gitmemekte, olup bitenleri hoşgörüyle karşılamaktadır. Anımsarsanız Hrant Dink öldürüldüğünde eşi; “bir çocuktan katil nasıl yapılır” diye sormaktaydı. Bu sorunun yanıtı sanıldığı kadar zor değildir.
Küresel sermaye çıkarları için dünyanın her tarafında insanları zehirlediği gibi, Batı toplumunun insanlarının da damarlarına aynı zehirleri şırınga ederek zehirlemektedir. Bugün Norveç’te işlenen cinayetin de suçlusu Küresel sermaye ve Küresel sermaye emrettiği için oraya buraya asker gönderen Norveçli yöneticilerdir. Evet, Şu Anders Behring Breivik ırkçı, dinci ve insanlık düşmanı bir katildir. Ama hiçbir şeyi doğru dürüst sorgulamadan kilise önlerine koşan yakınları öldürüldüğü için acı çeken Norveç halkı da suçsuz günahsız değildir. Asıl gerçeği öğrenmek yerine, yaşanan katliamın sorumlusunun Müslüman olabileceğini düşünen sonra da asıl nedenini öğrenme ve tutum alma zahmetine bile girmeyenler suça az çok bulaşmış demektir ki, asıl yanmamız gereken şey de buralarda gizlidir. Baylar, bayanlar acımız büyük diyerek bu kadar büyük travma geçiştirilemez. Küresel sermayeyi sorgulamadan da asli katiller bulunup cezalandırılmış olmaz. Anders Behring Breivik’e ne kadar ceza verilirse verilsin kimsenin vicdanı temizlenmiş de olmaz.