Yazan: Turgut Koçak 30 Mayıs 2013
Gün geçmiyor ki, Recep Tayyip Erdoğan’dan şaşırtıcı ve ipe sapa gelmez sözler işitmeyelim. Alkol Yasası’nı getirdiler ya, tepkilere yanıt vermek zorunluluğu duyuyorlar. Erdoğan gerçek niyetini partisinin grup toplantısında ortaya koydu. Neymiş efendim; iki ayyaşın yaptığı yasaya bir şey denmiyormuş da Recep Tayyip Erdoğan ve taifesinin inançlarına göre yaptıkları yasaya niye karşı çıkılıyormuş? Hani bunlar köylü kurnazı ya, bu yasaya karşı çıkanları sürekli içen kafası iyi insanlar olarak göstermeye çalışıyorlar. Oysa bu yasaya karşı çıkanların neredeyse ezici bir çoğunluğunun alkolle ilişkileri bile yok. Öyleyse niye karşı çıkıyorlar diyorsanız yanıtı çok açık. Recep Tayyip Erdoğan ve molla takımının insanların yaşam biçimine karışmamaları içindir o kadar.
Recep Tayyip Erdoğan ben ülkeyi şeriat yasalarına göre yönetmek istiyorum demediği kaldıydı, aslında “iki ayyaşın çıkardığı yasaya sesinizi çıkarmıyorsunuz da, bizim inancımıza göre çıkardığımız yasaya niye karşı çıkıyorsunuz” diyerek bunu da söylemiş oldu. Gerçekten de Başbakan sıfatını taşıyan bir kişi böyle söylemeye başlamışsa artık doktor ona; ne yerseniz yiyin demiş olmalı ki, bu kadar desteksiz atıyor. Gerçi desteksiz atmasının olanağı yok, çünkü önünden geçen yazıyı okuyor, yani konuşması önceden yazıya dökülmüş.
Tepkiler çoğalınca özellikle de “iki ayyaş” sözü üzerine Hüseyin Çelik tarafından açıklama yapılması gereği duyuldu. Hüseyin Çelik’e göre kimse kastedilmemiş, öyle gelişigüzel çıkmış başbakanın ağzından. Öyle ya, sıktı demek ki, Mustafa Kemal ve İnönü diyecek değil ya; gelişigüzel sözcüğü ile işin içinden çıkmaya çalıştı o kadar. Haydi diyelim ki, “iki ayyaş” sözcüğü ile kimse kastedilmedi; peki, sözün devamı olan; " …bizim inancımıza göre çıkardığımız yasaya niye karşı çıkıyorsunuz" sözleri de mi başbakanın ağzından gelişigüzel çıkmıştır? Kimse kendini yormasın, kimse de; canım söylenirse ne olacak, bundan sonra şeriat yasalarına göre yönetilecek değiliz ya diye de düşünmesin. Gerçekten de bir toplumun genetiği böyle böyle değiştirilir. Arkasından da ortaya çıkan hilkat garibesine yansanız da, dönseniz de bir de bakmışsınız ki, yapacak bir şey kalmamıştır. Yani Recep Tayyip Erdoğan’ın 11 yıldır iktidar koltuğunda oturuyor olmasını bir rastlantı olarak görmeyelim. Uluslararası sermaye ölçmüş, biçmiş ve kendi çıkarlarına en uygun iktidarı Türkiye’nin tepesine oturtmuştur. Kimi liboş takımı olup bitenleri olağan karşılasa, artık modern yaşamdan geriye dönüş olmasının olanağı yok diye düşünse de, sizler sanıyor musunuz ki, uluslararası sermaye sizin ne menem hayat yaşadığınızla ilgilenmektedir? Uluslararası sermaye bir tek şeyi düşünür; sizlerden tepki gelmeden sizleri nasıl evire çevire sömüreceğini.
Dolayısı ile Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarını kimilerinin nitelendirdiği gibi deli saçması olarak görmemek gerekir. Hem baksanız ya İstanbul’u uluslararası ticaret merkezi haline getirmek için İstanbul’a nasıl da kıyılmaktadır. Üçüncü bilmem ne köprüsü için Kuzey Marmara’da kıyılacak ormanı bir düşünün? bir başka deyişle İstanbul’un bağırta bağırta ciğerleri sökülmektedir. Uluslararası sermaye çevrelerine teşne AKP iktidarı hiç İstanbul’un gözünün yaşına bakıyor mu? Bu soyguncu takımının ranttan başka gözü bir şey görüyor mu? Köprü ile ilgili konuşma yaptığı yerden yine başbakanın tehditkâr sözlerini işitiyorsunuz. Ona göre birileri Taksim Gezinti parkındaki ağaçları söktürmemek için direniyormuş, varsın dirensinlermiş, bir kez kararı vermişler ya söke söke kararlarını yaşama geçireceklermiş. Ne güzel değil mi? Rançıların kararının yanında bilim insanlarının ne sözü olur ki? Baktılar olmuyor, memlekette polis mi yok? Sürüyle vallahi, sürersin insanların üstüne; alın size gaz, alın size basınçlı su, yer misin yemez misin indirirsin tepelerine sopayı bak o zaman Taksim’e çıkıp Taksim’i sahiplenmeye kalkarlar mı? Emek Sineması’nın yıkılışı öyle olmadı mı? Orada aklı başında olup da gazlanmayan, basınçlı su sıkılmayan, dayak yemeyen kimse mi kaldı? Sonra; sonrası al sana rant alanı. Arazileri sattınız, fabrikaları, bankaları sattınız, barajları, dağları taşları sattınız, sattınız oğlu sattınız. şimdi de kalkmış, iskeleyi ve yolu satıyorsunuz. Bu konudaki haberlere kısaca göz atalım. …………………………………………..
İskele ve yol satıldı
İstanbul Beşiktaş’daki Kadıköy İskelesi, aynı caddede yer alan Şhangri-La Oteli’ne satıldı. İskeleyle beraber otelin bulunduğu caddeyi de satan yetkililere, yurttaşların tepkisi büyük. Otelin ismi de dikkat çekici… 1968 yılında Deniz Gezmiş’lerin önderliğinde denize dökülen 6. Filo askerleri, Shangri-La gemisinin personeliydi.
Başbakanlık Dolmabahçe Ofisi’ne komşu olan otelin sahibi Recep Tanrıverdi, Başbakan Erdoğan’na yakın bir isim. Otelin açılışı Erdoğan tarafından yapılmıştı.
İskelenin bulunduğu caddeyi dahi satan yetkililere, yurttaşların tepkisi büyük. Kimi yurttaşlar, ellerindeki yüklerle iskeleye gelmekten şikayetçi olurken, kimileri de yaşlıların iskeleye yürümekte zorluk çektiğini belirtti.
Şehir Planlamacılığı okuyan bir öğrenci de, böyle bir hukuksuzluğun şehir planlamasında yeri olmadığını söyledi.
Otelin bulunduğu caddede polislerin güvenlik önlemleri alması gözden kaçmadı.
Bir diğer tartışma konusu ise, otelin adı. 1968 yılında Deniz Gezmiş’lerin önderliğinde denize dökülen 6. Filo askerleri, filoya ait Shangri-La gemisinin personeliydi. Otelin adının Shangri-La olmasının tesadüf olmadığını söyleyenler çoğunlukta. ………………………………………….
On yıllık iktidarınıza bir bakın! Türkiye’nin borçları 700 milyara varmış dayanmış, bu süre içinde 13 bin işçi iş kazasından yaşamını yitirmiş, ülke kan gölüne dönmüş, Reyhanlı’da Recep Tayyip Erdoğan’ın teröristleri yüze yakın yurttaşımızı katletmişler. Suriye kan gölüne çevrilmiş, çalışanlara cehennem hayatı yaşatılmakta, yolsuzluk arşa yükselmiş, iş yok, aş yok, eğitimin içine edilmiş, sağlık hizmetleri paralı hale getirilmiş, dini cemaatler ortalıkta pıtrak gibi bitmiş fink atıyor. Belediye otobüsleri dini cemaatlerin afişleriyle doldurulmuş. Kısacası Recep Tayyip Erdoğan’ın inançlarıma göre yönetirim, diye kükreyen bir başbakanla karşı karşıyayız.
Hani denmek isteniyor ki,
ÇEKİN BEYAZ BAYRAĞINIZI TESLİM OLUN! GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ KAÇ SEÇİM OLSA YİNE BİZ KAZANIRIZ!
Göreceksiniz dediğiniz olmayacak Bay Recep Tayyip Erdoğan! bir köylüye “ananı da al git” dedin ya, şimdi biz sana diyoruz;
BAY TAYYİP ÜLKEYİ İNANCINA GÖRE YÖNETEMEZSİN! KÖKÜNÜ, KÖMÇEĞİNİ AL NEREYE GİDERSEN GİT diyeceğim de demiyorum.
Çünkü hesap vermeden gitmek yok!