BATIRANLAR KENDİLERİ DE BATAR

Yazan: Turgut Koçak 6 Mart 2015

AKP iktidarında rol alanların neredeyse tamamının kafası bezirgân kafa. Bir şey üretmeyeceksin ama rant üzerinden cennet satın almaya bile yetecek paran pulun olacak. Sonra da kalkıp diyeceksin ki, “komşusu aç yatarken tok yatanlar bizden değildir.” Adamın oğlu gözaltına alındı. Adı operasyonlarda sık sık anılmaya başlandı ve çıktı dedi ki, “ne yaptıysam Başbakanımızın talimatıyla yaptım. Ben istifa edersem o da etmeli.” Sonra görüldü ki, işler kötü, olaylara hemen el atılıp operasyonun daha da ilerlemesinin önü kesildi. Operasyonlarda rol alan emniyet görevlisi, savcı, hakim kim varsa görevlerinden alınıp yapılan operasyon işlevsiz hale getirildi. Ayakkabı kutularında ve kasa ve yatakların üzerinde bulunan paralar ve Reza Zarrab’ın paraları faiziyle birlikte geri iade edildi. Devamında ise 4 bakanın Yüce divana gönderilmesi geldi, bazı firelere karşın bakanların Yüce Divan’a gönderilmesinin önü kesildi ve götürenlerin götürdükleri şimdilik yanlarına kâr kaldı.

Artık sökük başlamıştı bir kez. AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan ne yaptıysa ortaya çıkan belgelerin üstü kapatılamadı. Telefon konuşmaları montaj deniyordu, öyle olmadığı anlaşıldı ve her gün montaj da montaj diye arı gibi inleyenlerin iniltileri kesiliverdi. Hürriyet’in bugünkü başlığına bakarsanız bu bezirgân kafalıların neler yaptıklarını anlamakta zorlanmazsınız. Hürriyet; “Muhteşem Dönüşüm” başlığı ile şöyle yazmış. “Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve ailesinin 2013’te İstanbul’da 42 milyon liraya aldığı arsa, üzerindeki metruk bina için kentsel dönüşüme sokuldu. Aile yapılacak inşaattan 114.4 milyon TL alacak.”

Demek ki, bu ülkede bal tutan parmağını yalıyor. Erdoğan Bayraktar da bal tutup parmağını yalayanlardan. Daha kimbilir kimler aynı yöntemle İstanbul’u yiyip kefereye çevirmiştir, AKP iktidardan indirildiğinde bunların hepsi bir bir anlaşılacaktır. Bizler çürümeye işaret ederken laf olsun diye bunları söylemiyor ya da ne bileyim birilerine çamur at izi kalsın politikası izlemiyoruz. Gerçekler o denli ortada ki, bu kadarını bile kafaları basmayıp bizim karşımızda yer alanların gerçekte ortaya çıkıp da bizlere yanıt verecek bile yüzleri olmamalı ama nerede o yüz? İşin daha da şaşkınlık veren yanı bir de bu gibi insanların bastıra bastıra savunulması ki, insanın pes yahu diyesi geliyor. İşçiye verilen asgari ücret 949 lira olduğu bir ülkede Çalışma Bakanı Faruk Çelik 800 lira da büyük para derse, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Batman’daki incelemeleri sırasında Bölge Devlet Hastanesi’nde engelli Nurullah Mehmetoğlu’nun, “Asgari ücretle çalışıyoruz. Koşullarımızın düzeltilmesini istiyoruz"demesine sinirlenerek, “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz. Daha ne yapalım” diye çıkışırsa ranttan bu kadar büyük paralar vuranlara ve de milletin anasını bellemek gibi aşağılık sözler söyleyenlere bizim de öyle bir yanıtımız olmalı ki, bir daha bu zihniyette olanlar bellerini doğrultup karşımıza çıkamasınlar.

AKP iktidarı ile birlikte nele yaşamıyor bu ülke. Kadın cinayetlerindeki artış, iş kazalarının cinayete dönüşüp rekor kırması, intihar edenlerin sayılarının hızla artması, sapır sapır gökyüzünden savaş uçaklarının düşüp gencecik değerlerimizin yaşamlarından olması, sürekli olarak yalan üzerinde algı yönetimine kalkışılması, konuşa konuşa parayı pula çeviren bir Cumhurbaşkanı’nın varlığı, o da yetmez ver Allah’ım ver zihniyetiyle mal, mülk edinip ihtişam içinde yaşam sürenler hepsi hepsi AKP zihniyetinin ürünüyse ve de bizler bunu biliyorsak bu iktidarı hâlâ sırtımızdan indiremiyor ya da indirmiyorsak bilelim ki, bizler de suçluyuz. Düşünün; “çalıyorlar ama çalışıyorlar” diyen bir anlayışı işlenen bunca suçların tamamamen dışında tutabilir misiniz? Ya da, AKP il, ilçe binalarını aşındırarak olmadı AKP’ye üye olarak yakınlarına iş bulan, sınavlarda yeteri kadar puan alamadığı halde atamalarını yaptıran, başkalarının hakkıyken kendileri AKP torpiliyle öne geçen anlayışta olan kimselerin hiç suçları yoktur diyebilir misiniz? Ülke öyle bir noktaya getirildi ki, bu gibi şeylere alıştırıldık ve herkes için bunlar olağan şeylermiş gibi görülmeye başlandı.

Eğer sözünü ettiğimiz yamuklukları yamukluk görmeyip yamukların en yamuğuna payanda oluyorsak bizim masumluğumuzda bilinmeli ki çoktan uçup gitmiş demektir.

Sonuç olarak bu ülkeyi, bu ülkenin milyonlarca insanını batıranlar kendileri bir süreliğine şaşa ve debdebe içinde yaşasalar, sarayları, tahtları, kamyon kamyon paraları da olsa ayakta kalamazlar.

Batar giderler ki yarın onların isimlerini bile anımsayan olmaz.

Ama Nazım Hikmetler, Yaşar Kemaller, Orhan Kemaller, Aziz Nesinler hep kalır hep…