BAHÇELİ’NİN KÜRŞATI DA SONUNDA DIŞARDA

Yazan: Turgut Koçak 2 Kasım 2021

Çete mete deyince aklımıza doğrudan Susurluk’ta yaşananlar geliyor. Evet, olan oldu, ölen öldü de hâlâ bu çete artıklarının önemli yerlerde bulunmaları öyle hazmedilecek gibi değil.

Bunların işlerine bakıyoruz. Yolsuzluk, uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı, şantaj, kara para aklama bütün yasadışı ne varsa altından bunların çıktığını görüyoruz.

Bu arada ülkede “faili meçhuller” davası vardı unutmadık değil mi? Bu davanın şeklen de olsa devam ettiğini ülkemizde kaç kişi biliyordur acaba? Bu davanın baş sanığı Mehmet Ağar değil miydi? Acaba Ağar duruşmalara katılıyor mu? Yoksa mahkeme kendi kendine devam edip duruyor mu ne dersiniz? İşte o davada adı geçen kişilerden biri olan Kürşat Yılmaz’da nihayet özgürlüğüne kavuştu. Bu kişi kim biliyor musunuz; Bahçeli’nin “ülke ve ülke sevdalısı olan, davalarının gözü kara yiğidi” diye isminden söz ettiği kişi. Peki, bu “gözü kara yiğit” Kürşat Yılmaz ne yazmış içerden aklınızda mı? Anımsatalım, “Burada olsam dahi sesim dışarıdaki ülkü ve ülke sevdalılarınadır. Ey büyük Türk milleti Türkmen beyine omuz verin, arka çıkın. Cumhurbaşkanı adayımız Recep Tayyip Erdoğan’dır” diye yazdığını biliyorsunuz değil mi?

Bu karşılıklı derin duygu dolu mektuplardan sonra Kürşat Yılmaz 3 yıl gibi uzun bir hasretten sonra dışarıya adımını atmış oldu. Kürşat Yılmaz içeri niye girmişti peki? 2005 yılındaki kararla, “Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, nitelikli yağma, tehdit, kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” gibi suçlardan 66 yıl 3 ay 15 gün hapisle cezalandırılmıştı. Bu “gözü kara yiğit” avukatlarının başvurusu sonrası yeniden yargıladı ve kalan cezalarından tığ teber aklandı ve 17 yıllık hapsin arkasından özgürlüğüne kavuştu.

Kürşat Yılmaz’ın adı, “faili meçhuller” davasında ve Ergenekon soruşturmasında geçiyor ama zaten Ergenekon suçlamalarına baktığımız zaman dijital ortamda hazırlanmış sahte CD’lerin bir hükmü de yok. Hafıza kartında Yılmaz Uğur Dündar’a 1998 yılında açıklamalarda bulunmuş.

Kürşat Yılmaz’la Varna Cezaevi’nde bir söyleşi yapılmış bu söyleşi de Abdullah Çatlı’dan söz ediyor ve diyor ki Son zamanlarda onaylamadığım kokain işine bulaştı bende ilişkimi kestim. Yılmaz’ın kendisinden MİT’le bağlantılı artık kimse bu “bilim adamı” iş insanı Halis Toprak’ı öldürmesini istemiş ama o kabul etmemiş.

Adının dava dosyasında olmasının nedeni ise Kürşat Yılmaz şoförü ile birlikte Behçet Cantürk’ü kaçırması ve Sapanca’da bu kişilerin ölü bulunması ile ilgili. Sedat Peker, bu konu ile ilgili açıklamalarının birinde söz etti. Kürşat Yılmaz’da Behçet Cantürk’ün öldürülmesi ile ilgili Dündar’a yaptığı açıklamalarda bu konudan söz ediyor. Kendisinden Behçet Cantürk’ün öldürülmesi istenmiş ama o reddetmiş “… Ama sonra Behçet Cantürk’ü temizlediler” diyor.

Kürşat Yılmaz’ın anlattıkları tabi ki de ilginç. İlginç diyorum çünkü bu konuların nasıl yürüdüğüne dair ipuçları veriyor. Kürşat Yılmaz, MİT’te pasifize konumda olan 2 kişinin kendisinden ünlü bir kumarhane patronunun şoförünün sorgulanması istenmiş o da kabul ettiğini söylüyor. Ünlü kumarhane patronu ise herkesin bildiği Ömer Lütfü Topal. Bu ünlü patron ise meğer korunuyormuş. Yani devlet Ömer Lütfü Topal’ı korumaya almış ama ileride şantaj için kullanılmak üzere kaset hazırlattırıyormuş…

Kürşat Yılmaz’ın dikkate alınması gereken bir yorumu da şu şekilde: “Eğer PKK ile mücadele görünümü altında uyuşturucu ve kumardan gelen kara paraların üstüne konmak için oynanan kirli oyunda tetikçilik rolünü üstlenmiş olsaydım, bugün işlemediğim suçların dosyaları üstüme yıkılmazdı!”

Bütün bunlar bir şeye işaret ediyor. Gizli açık üst makamlara dek kurulan bir ağ söz konusu. Bu işin içinde yolsuzluk da var, kara para aklama da uyuşturucu işi de. Bir de Özel Harekâtçı İbrahim Şahin var ki o da o zamanlar Kürşat Yılmaz’ı öldürtmek istemiş. Bunu söyleyenler de çete içinde yer alan kimseler. Bu kişi Susurluk’un Polis şefi ama belleğini yitirdiği için ceza almamış.

Şimdi ne diyelim; Bahçeli’nin davalarının “gözü kara yiğidi” dışarı salındı. Geçmişten bugüne aradan da az zaman geçmedi. Şimdi sözü edilenlerden hiçbiri yerlerinde değiller. Ancak bu dalavereli işlerin bir ayağı bu çetelerse siyaset ayağı da o kadar açık ki sanırız Bahçeli’den başlamak gerekir işe…

Çünkü davalarının “gözü kara yiğidi” artık dışarda…