BAHÇELİ VE DİYANET

Yazan: Turgut Koçak 10 Eylül 2021

Uzun zamandır Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş siyasetin tam da göbeğinde yer almaktadır. Ayasofya’nın camiye çevrilmesi sonrasında gündemin tavanını zorlayan Ali Erbaş’ın sözlerini sizlere bir kez daha anımsatmayı gereksiz sayıyoruz. Çünkü bu sözlerin anlam ve içeriğine baktığımız zaman işlerin iktidar tarafından nerelere vardırıldığını ve de vardırılmak istendiğini hepimiz bütün çıplaklığı ile görüyoruz.

Kuşkusuz iktidar artı işin sonuna gelmiştir ancak sanırız kendisi işin sonuna geldiğinin yeterince farkında ya değil ya da zemin yoklamak gibi bir garabetin içine düşmüştür. Zemin yoklamak diyorum çünkü bu iktidar dini devlet anlayışını ideolojik ve fiili olarak benimseyen bir iktidardır. Bu yüzden de halkın tepkisini ölçmesi de oldukça doğaldır. Bu tepki kuşku yok ki o gün elinde kılıçla hutbeye çıkan ve Ali Erbaş’ın Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili sarf ettiği sözlerde kendini ele vermektedir.

Hani bazıları yorum yaparken AKP ve saray iktidarının ekonomik yıkımın önüne geçemediği için bu tür dinsel motifleri kullanıyor demelerini de yabana atacak değiliz ama zaten AKP ve saray iktidarının ekonominin gidişiyle ilgili çok da dert ettiğini sanmıyoruz. Neden derseniz; bu iktidar iş başına geldiği günden bugüne kadar üretime yönelmiş olmayıp aksine talan ve vurguna yönelmiş bir iktidar olarak kendisini var etmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla bize sorarsanız hiç yoktur demiyoruz ama attığı adımların hemen yüzde 90’ı dini içeriklidir ve de şeriat devleti hedefidir.

Bu iktidara cumhur ittifakı olarak yamanan MHP ve lideri Bahçeli ise iktidarın anlayışıyla çok da ters değildir. Çünkü bu iktidarın ideolojik formasyonu Türk/İslam sentezidir bu sentez de AKP’nin hedefleri ile çok da çelişmemektedir.

Sahaya sürülen Ali Erbaş sizce bu cesareti nereden almaktadır? Ya da iktidar otur oturduğun yerde dese acaba Ali Erbaş Diyanet’in kapısından dışarıya başını uzatabilecek midir yoksa kırk yıl orada kalacak bir doğaya mı sahiptir? Bizce kırk yıl olduğu yerde gık bile demeden orada kalacak bir doğaya sahiptir. Öyleyse Son Yargıtay bina açılışına götürülüp hem açılış için hem de Yeni yargı yılının açılış töreninde niye dualar etmiştir. Tabi ki de kendisinden böyle istendiği için.

Eleştirilerde doğal olarak gelecektir. Geldiği için de o da hemen kolları sıvamış bir yanıt vermeyi gerekli görmüştür. Böylece de dinin hem yargı, hem ticaret, hem siyaset kısacası hayatın bütün alanlarında olması gerektiğini alenen ifade etmiştir. Yani anlattığı şey bir din devletidir yoruma da gerek bırakmayacak denli açıktır.

Bu konular tartışıladursun öyle sanıyoruz ki öyle lafla iktidar ortağı olunmaz diye düşünülmüş, yükün çoğu bizim sırtımızda olacak Bahçeli de işin sefasını sürecek. Dolayısıyla Bahçeli’nin üstüne sanırız saray Ali Erbaş’ın savunulması işini yıkmış ve bir ölçüde de olsa üstüne çekeceği yıldırımların etkisini azaltmıştır. Bahçeli böylece ilk icraatını yapmış ve Ali Erbaş’ı sahiplenmiştir.

Bugüne kadar Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın bir tek olsun doğru denilebilecek ne bir demeci vardır ne de toplum için yararlı olacak bir sözü. Bununla birlikte Bahçeli atmış kendisini ortaya Ali Erbaş’ın söylediklerine; “Doğru iş yaptı, desteğimiz tam” demiştir.

Yalnız sökük bu ya onu diksen diğer taraf patlıyor. Bu kez de Vatan Partisi’nin bu ortaklıkta kıymeti harbiyesinin ne olduğu ya da olmadığını kendileri biliyor da bu muhteremler de yeni durumdan rahatsız olmuşlar. Mırın gırın sözleri işittiğimiz için söylüyoruz. Sahi siz bunca olan şeyleri mırın gırınınızla nasıl düzelteceğinizi sanıyorsunuz? Anladık kendinize sağ iktidarların akıl vericisi rolünü biçmişsiniz de sizi takan kim hiç düşündünüz mü? Ama bizler sizi tanırız. Şu an aklınızca Vatan Partisi’ni iktidar sanıyor ve bu rolü oynuyorsunuz da kim takar ki Yalova Kaymakamı’nı değil mi?

Sonuç olarak AKP ve saray iktidarı, onun peşine takılmış olan MHP ve lideri Bahçeli, Vatan Partisi “önder”i Perinçek, BBP’nin Başkanı Destici ve Oğuzhan Asıltürk ne yaparsanız yapın bir daha gelmemek üzere yolcusunuz yolcu.

Bilin de durumunuzu ona göre konuşun…