BAĞCIYI KOVMAK

Yazan: Turgut Koçak 8 Mayıs 2015

Orası burası, hisarlar, saraylar, Boğaziçi, İstanbul’un akciğeri ormanlar, sular, göller, deniz kıyıları, kısacası İstanbul kimin? El cevap haramzadelerin. Eğer öyle olmasaydı Ataköy’de denizin kıyısı Katar’ın haramzadelerine satılır ve orada yüksek yüksek binalar dikilerek halka deniz yasaklanır, yeşillikler katledilir miydi? Katledilemezdi. Çünkü halk, yeşiline de, denizine de sahip çıkar gözü gibi korurdu. Tarihi SİT alanları yapılaşmaya açılır, onun bunun vakfına peşkeş çekilir miydi? Çekilemezdi. Çünkü tarihi SİT alanları bir avuç haramzadenin malı, mülkü olmadığı gibi üstelik de tarihe duyulması gereken saygı ve kültürel mirasımızın korunması açısından bu ülke yurttaşlarının tamamına emanetti.

Peki, hisarlar neydi o zaman? Üstüne AVM, vurgun işyerleri ve mescit yapılır mı? Yapılamaz. Yapılamaz çünkü buralar dokunulmaması ve gözümüz gibi korunması gereken yer olarak hepimizindi. Ormanlar kesilerek duble yollar, haramzadelerin insanların gözünden ırak yaşamaları için lüks villalar yapılması olası mıdır?

Kesinlikle değil. Peki, havadan üçüncü köprü için talan edilen ormanlara, o bölgelerde birden bire biten villalara bir bakın neler olduğunu görmekte asla zorlanmayacaksınız. Su yaşamın kaynağıdır. Sadece insanlar için değil bütün canlılar için olmazsa olmazdır. Madem böyledir de niye İstanbul’un su kaynağı olan, öteki bütün canlıların yaşam alanları Üçüncü Hava Limanı yapılması gerekçesiyle koskoca İstanbulluların ve de bütün Türkiye’nin gözünün içine bakıla bakıla yok edilmektedir? Çünkü yandaşların kasası para dolacak. Çünkü AKP iktidarı gücün elde tutulmasının para ile mümkün olduğunu düşünmekte, bü yüzden de buralardan elde edilen rantı çıkar çevrelerinin çıkarına kullanmaktadır. İstanbul, plansız, programsız yapılaşma ile taş yığınına çevrilip her taraf yüksek yüksek yapılarla doldurulabilir mi? Doldurulamaz, hem yaşanacak bir kent olması açısından böyle bir cinayet işlenemez hem de İstanbul kenti deprem bölgesidir risk yaratacak yapılaşmaya gidilemez gidilmemelidir. Gidilirse milyonlarca yurttaşın canı hiçe sayılmış olur.

AKP iktidara geldikten sonra nerede bir yeşillik ya da boş bir alan görmüştür hemen üstüne çullanıvermştir. Planlama yok, dikkate alınması gereken zorunluklara uymak diye bağlayıcı ne bir yasa ne de ahlaki bir değer onlar için engel değil. Biz istiyoruz olacak zihniyetinde kara çekirge örneği girdikleri yeri talan edip çıkıyorlar. AKP iktidarının yüzünden eski yeni ne kadar park ve korunması gereken bahçeler varsa büyük bir tehlike altındadır. Bu tehlikeye her gün bir yenisi eklenmekte, eğer mahalle sakinleri de sahip çıkmasa bunlar kimsenin gözünün yaşına bakmayacak, ne park ne de küçücük bir yeşil alan bırakacaklar. Hemen oraya konup üstüne artık Allah ne verdiyse AVM mi olur, bulutları delen gökdelenler, ticaret merkezleri mi olur kurup geçecekler ve birileri buralardan vurulan vurgunlarla kasalarını yeşil dolarlarla dolduracak.

Şimdi siz ülkenin Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan bir zatı muhterem düşünün, siyasete karıştığı yetmiyormuş gibi bu muhterem bir mescitin bile nereye yapılacağına, nereye yapılmayacağına kadar ilgileniyor olsun. Üstelik de bu yönde hareket ederken aklından koruma ve kollama değil tam anlamıyla vurguna kapı aralayan tutum ve davranışlar sergilesin, sizin böyle bir şeyi aklınız alıyor mu?

Alışkın ya toplantıdan toplantıya koşmaya, bu olmadı, bir başkası mutlaka çıkacak ve konuşacak. Konuşmakla da kalmayacak; muhalefetin haddini bildirecek, her şeyi o denetleyip, her şey hakkında o karar verecek. Artık kendisini ne sanıyorsa. TİKA toplantısında ödül törenlerine katılmış. Gerçi nasıl olduysa salon bu kez doldurulamamış ya doğrusu bilemedik nedendir. Üstelik Recep Tayyip Erdoğan konuşurken birçok kişi salonu terketti. Hele duaya geçilince hem de dua sırasında salonu terkedenler daha da arttı. Yüzünü gördükte azmış pekmez ekşisine benziyordu. Onun bu çıkmaza düşmesine doğrusu çok mu çok sevindik.

Sevindik, çünkü konuşmasında diyordu ki, Hisar’a mescit yapılmasına sanatçı mıymış neymiş karşı çıkıyormuş. Bu küçümsemeyi ben ömrümce unutmayacağım, ülkenin bir tek yurttaşı da unutmasın. “Kimin bağından kimi kovuyorsun sen” diye çıkışıyor. Öyle ya bunlar için ülkenin neyi var neyi yok bağı olmuş. Hazretler mescit de yaparlar, AVM de dikerler, bilmem kaç katlı göğü delen gökdelenler de.

Rumelihisarı’na mescit yapılmasına karşı çıkan ve konuşma yapan Defne Halman’ı eleştiri tahtasına koymuş. Haddi değil ama koymuş işte. Sanki Rumelihisarı’ndan başka mescit yapılacak yer kalmamış da mutlaka buraya yani Recep Tayyip Erdoğan’ın bağımız olarak gördüğü Rumelihisarı’na yapılacakmış. Yahu siz nebiçim insanlarsınız her yeri cami ile doldurdunuz yetmedi, dağı taşı mescit yaptınız o da az geldi. Ama ben size söyleyeyim, sizin bulunduğunuz yerde ot bile bitmez ot. Bu yüzden de camilerinizi, mescitlerinizi bildiğiniz ne kadar kutsal melek varsa terketti terk. Çünkü yalancısınız, çünkü hilebazsınız, çünkü vurguncu ve talancısınız. İşte bu yüzden de 7 Haziran günü tasınızı, taragınızı toplayacak artık Katar mı olur, Suudi Krallığı mı olur ya da daha uzak yerler mi olur çekip gideceksiniz. Hem zorda da kalmayacağınızı biliyoruz, doğrusu buralara az para transfer etmediniz.

Bütün bunlar göz önünde alınarak 7 Haziran seçimlerinde sol ve sosyalistlerin oyu boşa gitmemeli, CHP’ye verilerek sandık AKP’nin üstüne kapatılmalıdır.

Ha bu arada bir de MİT TIRLARINI durduran 4 savcı ve bir muazzaf askerin tutuklanması olayı var.

Savcı böyle tutuklanır mı bu başka, bir de ülkeyi böylesine tehlikeli olayların içine sürükleyen yavuz hırsız rolündeki AKP zeytinyağı gibi üste çıkmak istiyor.

Gerçi paralel maralel diyerek yanlışının üstünü bir kez daha örtmeye çalışıyor ama nasıl olsa güneşin altında keşfedilmeyecek şey kalmayacağına göre yakında AKP’nin bu foyası da ortaya çıkacak, uluslararası savaş mahkemelerinin önünde kendilerini mutlaka bulacaklardır.

La Haye Adalet Divanı onları bekliyor…