AVRUPA’DA NELER OLUYOR?

Yazan: Turgut Koçak 14 Eylül 2022

İsveç’te seçimin galibi Sosyal Demokrat parti ama Jimmie Akkesson liderliğindeki İsveç Demokratları sağdaki en büyük parti olarak seçimlerde önemli bir başarı elde etti. Bilindiği gibi bu parti kökleri faşist harekete dayanan bir parti.

Bu parti, İsveç’te bildiğimiz klasik faşist yöntemleri savunduğu için merkez sağın önemli ölçüde bir oyu da bu partiye kaymış durumda.

İsveç Demokratları Partisi 2010 yılından bu yana parlamentoya milletvekili sokuyor olsa da son zamanlarda yaşanan ekonomik kriz, salgının etkisi ve Ukrayna savaşının yol açtığı ekonomik zorluklar nedeniyle ilk kez bu kadar iktidara yaklaşmış ve önemli sayılabilecek kadar artan bir oy toplamış bulunuyor. Yine Danimarka, Finlandiya ve Norveç’te de benzeri sonuçlar ortaya çıktı ve sağ partiler parlamentoda oldukça güç kazandılar.

İtalya’da seçimlere az bir süre bulunuyor. 25 Eylül’de yapılacak olan seçimlerde bu kez de Giorgia Meloni liderliğindeki aşırı sağcı İtalya’nın Kardeşleri Partisi anket sonuçlarına göre ilk sırada görünüyor. Eğer böyle giderse İtalya’nın ilk kadın lideri Meloni olacak. Eğer önemli bir gelişme olmaz ise İkinci Paylaşım Savaşı’ndan bu yana İtalya’da aşırı sağcı faşist bir partisi ipi göğüslemiş olacak ve Meloni Başbakanlık görevini üstlenecek.

Seçimleri Meloni’nin kazanması demek Ekim 1922 tarihinde Benito Mussolini’nin iktidara gelmesinden tam yüz yıl sonra bir başka faşist İtalya’da iktidarı alacak. Faşist görüşlü bu partinin politikalarına baktığımız zaman açıkça faşist görüşleri savunan bir parti olduğunu görmekteyiz. Savunduğu görüşler ise özetle vatanseverlik, yabancı düşmanlığı, annelik ve değerleri, Hıristiyanlık, Akdeniz’den gelen göçün denizden uygulanacak bir abluka ile önlenmesi.

Meloni’nin sağ ittifak içindeki ortakları Lig Partisi ve Forza İtalia bile göçmenlere karşı denizden abluka politikasına pek sıcak bakmıyor. Meloni’nin kazanması demek aynı zamanda da Akdeniz havzasındaki diğer ülkelerde de büyük etkisi olacak. Meloni kazanırsa eğer İtalya’daki iktidar modeli de Polonya ve Macaristan modeline benzeyebilir. Meloni’nin hesabı Polonya ve Macaristan’la birlikte davranarak Almanya-Fransa ittifakına karşı durabilir ve milliyetçi bir akımın çıtayı yükseltmesinin yolunu açar.

Neoliberal kapitalist sistemin bunalımlarının neden olduğu etkiler sağ ve aşırı sağ unsurları siyaset sahnesinde öne çıkardığı gibi faşizmin taşlarını döşeyerek faşist uygulamalara ortam hazırlar.

Şu anda Ukrayna savaşında da bir belirsizlik söz konusu. Buradaki duraklamalar öyle görünüyor ki Batı ve Ukrayna faşistlerince bir üstünlük sağlanmış gibi değerlendiriliyor olabilir ki bu da demektir ki Neonazi unsurların moral kazanarak daha küstahça adımlar atmasına Avrupa’da aşırı sağın güç kazanmasının önünü açabilir.

ABD ve NATO’nun bilindiği gibi Ukrayna savaşında rolü büyük. Şimdilik görünen bu durağanlık emperyalist dünya tarafından başarı olarak değerlendirildiği için Rusya’nın daha fazla ilerleyemeyeceği ancak elinde bulundurduğu bazı alanları korumakla yetineceği düşünüldüğü için artık müzakerelerden de konuşan kimse kalmadı.

Ukrayna savaşı Avrupa’yı iyice enerji bakımından zora soktuğu gibi dünyada da aynı sorun artarak devam ediyor. Bu yüzden de Almanya’da enerji şirketlerinin kamulaştırılması istemi dillendirilmeye başlandı. Bu konuda Alman Sol Parti’nin ülkenin çeşitli yerlerinde başı çektiği eylemleri söz konusu.

Sonuç olarak Avrupa’da faşist partiler bir yandan güç kazanırken bazı ülkelerde de iktidarı almaya aday hale gelmiş durumda. Kapitalist sistemin böylesine sarsıcı bunalımları yaşanırken devrimci atılımlar gündeme gelmesi gerekirken sol ve sosyalist yapılardaki hem ideolojik hem de örgütsel toparlanma gerçekleşmediği ve de güven verici bir ortam sağlanamadığı için aşırı sağa güçlenmekte ve dolayısıyla Avrupa’da Neonazi bir hayalet ortalığa endişe ve korku salmaktadır.