Yazan: Turgut Koçak 24 Temmuz 2015
Hepinizin bildiği gibi AKP iktidarı ABD ve diğer emperyalist ülkelerin dümen suyunda ta Libya’dan başlayarak Ortadoğu’ya kadar her olayın içinde şu ya da bu şekilde rol aldı. Sözünü ettiğimiz coğrafyada kan ve gözyaşı hiç durmadı. Öyle katliamlar gerçekleştirildi ki, film izler gibi izledik. ABD işgalcilerinin Irak’ta yaptığı katliam ve işkenceler; insanlık var olduğu sürece unutulamaz. Bütün bunlar az geldi, devamında ise Suriye’ye el atıldı. Recep Tayyip ve Ahmet Davutoğlu’nun Osmanlı düşleri kaşınarak Suriye’ye yönelik hevesleri arttırıldı. Öyle ki bu ikili artık uçmaya başlamıştı bile. İki saat bilemediniz üç saat içinde Şam’a girecekler, görkemli bir cuma namazı kılacaklardı ama düşündüklerinin hiçbiri olmadı. O zamanın Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu ‘Stratejik Derinlik’ kitabımın tam da zamanı diyerek Suriye’nin işgal edilmesi için ülkeden ülkeye uçtu, demeç üzerine demeç vererek savaşı körükledikçe körükledi. AKP iktidarının artık gözü kararmıştı. Ne kadar İslami terör örgütü varsa hepsiyle ilişkiliydi. Bunları devreye soktu. Yeterli silahı olmayanları silahlandırdı. Üstelik bir de resmiyet kazandırdıkları ÖSO’yu kurdular. Bunlara toplantı, para ve her türlü lojistik olanaklar sundular. Türkiye sınırı yolgeçen hanına çevrildi. Bu terör örgütlerine MİT’in kontrolünde silahlar taşındı. Öyle bir noktaya gelindi ki, artık bölge kan içinde yüzer oldu.
Bu denli dengeler değiştirilince de ister istemez devreye yeni yeni güçler girmekte gecikmedi. Kürtler bölgede ABD’nin stratejik ortağı haline geldi. Oraya buraya saldırıp katliam gerçekleştiren IŞİD gibi bir örgütün artık durdurulmasının zamanı gelmişti. Bu nedenle de Türkiye hevessiz de olsa; ABD’nin havadan operasyona çoktan başlamıştı bile. IŞİD’ın durdurulması ve etkisiz hale getirilmesi için AKP iktidarına baskılar arttı. AKP gönülsüzdü gönülsüz olmasına ama yapacağı bir şey de yoktu. Sonuçta AKP iktidarı bir kez daha ABD’nin yanında yer alarak IŞİD’ın vurulması için İncirlik Üssü’nü ABD’ye açıverdi. AKP iktidarının ve Recep Tayyip Erdoğan’ın İslami terör örgütlerine abilik yapma isteği bir anda tersine dönmüştü. Bu yüzden de sözü edilen terör örgütlerinden mırıldanmalar duyulmaya başlandı. Gözdağı verilmesi gereken Türkiye idi ve de AKP sayesinde bu ipten kazıktan kopma terör örgütleri Türkiye içinde yetirince de örgütlenmişlerdi. Uyuyan, hazır bekleyen binlerce yandaşı ile bu örgütler bir tehlike idi artık.
Olan oldu, dün IŞİD’la belki de çok önemli sayılabilecek sıcak temas gerçekleşti. 1 askerimiz yaşamını yitirirken 5 askerimiz de yaralandı. Türkiye kamuoyuna verilen mesaj ise IŞİD mevzilerinin vurulduğu, üç aracın kullanılamayacak şekilde tahrip edildiği ve ateş açan teröristin de öldürüldüğü yolundaydı. F-16’larımız, tanklarımız ve topçularımız IŞİD mevzilerini vurmuştu.
Bu olanlara sevinsek mi yoksa kaygılansak mı durum belirsizdi yani. Zaten uzun zamandan beri kamuoyu her türlü bilgilendirmeden yoksun olduğu için kim ne söylerse söylesin sonuçlardan kaygılanmak gerektiği düşüncesi var olan maddi olguları da hesaba katarsak ağır basmaktadır. Yaşanan onca olay sonrası ilerici, devrimci kesimlerde de sağlıklı düşünmek önemli ölçüde yok olmuştur. Bugün her ne kadar IŞİD’ın Kürtlere karşı kanlı saldırıları ve Suruç katliamı birçoğumuzu olup bitenlerle ilgili olarak nesnel değerlendirme yapmaktan uzaklaştırsa da gerçeklerin üzerini örtmek yine de mümkün olamamaktadır. PKK artık doğrudan ABD’nin müttefiki konumundadır. Bu müttefikliğin ne gibi olaylara yol açacağını hesap etmek ise sanıldığı kadar zor değildir. Dahası; PKK’nın son giriştiği eylemler için ister misilleme ister devrimci kalkışma, kısaca ne söylerseniz söyleyin gelişmeler daha önemli olaylara gebedir.
ABD müttefiki konumundaki PKK’nın çevresinde kümelenmiş olan birçok sol ve kendilerine sosyalistim diyen yapılar kimlerle yanyana yürüdüklerini oturup hesap etmek zorundadırlar. Diyelim ki, bu hesaplar yapılmadı o zaman da bölge ve ülkemizin tümüyle karanlığa saplanmasının kaçınılmazlığına hazır olmak gerekir. AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan’ın politikaları geldiğimiz noktadaki bütün gelişmelere ebelik etmiştir. Şu an seçilmiş bir hükümet olmamasına karşın iktidar fiili olarak AKP tarafından elde tutulmaktadır. Ülkemizde bağımsızlık, demokrasi yönünde bütün gelişmelerin önünde bir set olan AKP iktidarı bilinmelidir ki, önümüzde şu ya da bu tehlikeli gelişmeler için de yoz politikası ile Türkiye’yi duvara toslatmaktan öteye yapacağı bir şey yoktur. Öyleyse ilk adım AKP iktidarından kurtulmak ve bölgemizde barışın yeniden gerçekleştirilmesi için adım atacak politik nefes borularını açmak gerekmektedir.
Bundan böyle PKK’nin ABD ile olan müttefikliği de göz önüne alınarak sınıfa dayalı, emperyalizm karşıtlığı üzerinden emek eksenli örgütlenmekten ve bu yönde politikaları başat hale getirmekten başka da bir çıkış yolu söz konusu değildir.
Aksi yönde bütün yollar gericiliğe, kanlı kapışmaya ve karanlığa çıkacaktır.