ASKERLER ve POLİTİKA

Yazan: Turgut Koçak 25 Şubat 2020

Ordu ve polis eğer iktidarın ordusu, polis ise iktidarın polisi yapılmaya çalışılırsa o ülkede demokrasiden söz etmenin olanağı kalmaz. Çünkü o zaman ne ordu ne de polis görevlerini yasalara bağlı olarak değil de iktidarın isteği doğrultuda görevlerini yürütürler.

Bugünkü duruma baktığımız zaman dün yaşananlardan hiç mi hiç ders alınmadığı görülüyor. Çünkü daha dün ordu içinde özel çabalarla ve de kayrılarak Fethullahçı çeteler örgütlenmiş, günü geldiğinde ise darbe girişimine kalkışarak 15 Temmuz’un yaşanmasına neden olmuşlardır. O dönemde askeri okullara alınan öğrencilerin sınavlarında sınav soruları çalınmış ve tarikatın kontrol ettiği kimselere verilerek okulları kazanmaları sağlandığı gibi ordu içinde de rütbe alıp yükselmelerine siyaseten özen gösterilmiştir.

Bugün sınav sistemi değiştirildiği gibi askeri okulların yerini de yeni sistem okullar almıştır fakat ortada Fetöcü örgütlenme benzeri örgütlenmelerin yerine iktidara yakın kimselerin kazanması ve ordu içinde organize olmalarını sağlayan anlayış aksine hiç mi hiç değiştirilmemiştir.

Hele bugün orduya uzman adı altında alınan er ve erbaşların durumu ise çok daha net bir şekilde ileri sürdüğümüz tehlikeleri yaratacak şekilde yerine getirilmektedir.

Bu şekilde askere alınan ve eğitilen kimseler kim ya da kimler tarafından eğitilmekte yaşananlara baktığımız zaman kuşku uyandıracak bir takım gerçeklerin olduğu açıkça görülmektedir. Bugüne kadar askerler eğitim sırasında ve sonrasında yaptıkları gösterilerde Türk bayrağı ve Atatürk posteri açmak gibi gösteriler yaparlardı ancak bugüne kadar Cumhurbaşkanı da dahil hiç kimsenin ne posteri açılır ne de politik iletisi olan bir takım davranışlar sergilenirdi. Oysa bugün eğitim sırasında AKP’nin Genel Başkanı konumunda olan bir siyasinin posteri açılarak sanki ülkenin başka görüşte olan insanlarına ayağınızı denk alın dercesine bir takım hareketler gözümüzün içine batırıla batırıla yapılabilmektedir.

Ordu geçmişte subayları saymazsak büyük bir bölümü askerlik yükümlülüğü olan halk çocuklarından oluşurdu bu yüzden de ordudaki görüntü genel hali ile ülkenin geniş bir politik haritasını yansıtırdı. Şimdi ise profesyonel askerlik söz konusu olduğu için buraya alınanlar elbette görüşleri iktidarın görüşlerine yakın kimselerden oluşmakta bu nedenle de bu tür kimseler her fırsatta topluma politik iletiler veren davranışlarda bulunmaktadırlar.

Diyelim ki buraya kadar iktidar seçerek bir takım kişileri bu göreve getirmektedir. Dolayısıyla da bu kişiler politik yanları belirgin olan kimselerdir. Peki, nasıl olmaktadır da bu kimselerin eğitiminden sorumlu olan subay ve astsubaylar politik ileti veren davranışların yapılmasına göz yumabilmekte orduya dair halkın gözünde kuşku uyandıracak davranışlara nasıl ve niye imza atmaktadırlar bunun bilinmesi gerekir.

Polis ve bekçilere gelince; burada da aynı yöntem izlenmekte, iktidar yanlısı kimseler kolaylıkla bu mesleğe girerek işin ta başından yasalar çerçevesinde görev yapmak değil de iktidar nasıl istiyorsa öyle görev yapmaya hazır kimseler göreve getirilmektedir. Polisliğe getirilen kimselerin nasıl eğitildiklerini, ne gibi yeminler ve tekerlemeler söylediklerini bilmiyor değiliz. Durum bu olunca da göreve çıkan polisler daha başından AKP ve saray iktidarının görüşlerine uygun görüşleri olmayanları düşman yerine koyarak en küçük bir hak arayışında bile kolaylıkla zor kullanabilmektedirler.

Bekçilerin de durumu farklı değildir. Bekçilere çıkarılan yasalarla yeni yeni statüler tanınmıştır fakat bekçiler de tıpkı polisler gibi kendilerini iktidarın bekçileri sandıkları için tedirginlik veren bir görüntü sergileyebilmektedirler. Bekçilerin yine de haklarını yemeyelim, görüşleri AKP’li olabilir fakat yine de halk çocukları oldukları için sokakta bazıları hariç görev yaparken bayağı zorlandıkları ve mahcubiyet içinde oldukları görülmektedir. Çünkü iktidar ne kadar kendilerini kışkırtırsa kışkırtsın onların çoğu bilmektedirler ki karşı çıktıkları ve kendilerine düşman belletilen kimseler de bu ülkenin yurttaşlarıdır üstelik de çoğunun yaşamı kendileriyle benzeştir.

Sonuç olarak eğer bir iktidar bu tür yöntemlerle iktidarı koruyacağını düşünüyorsa ki görünen odur, bu yöntemle asla iktidarda kalmanın olanağının olmadığı dünyanın her tarafında yüzlerce kez kanıtlanmış olup bizim ülkemizde de sonuç olanların benzeri olacaktır.

İktidara gelenler demokratik yoldan gitmeyi içlerine sindiremezlerse sonları her şeye karşın yine de gitmek olacaktır.

Ayrıca bir şeyi daha anımsatmak isteriz; bu kimselere aylıklarını ne AKP ne de AKP’ler vermekte bütün Türkiye yurttaşlarından alınan vergilerle ödendiği için kimse bizim paramızla bize bir iktidarın emrinde zorbalık uygulamak gibi bir hak sahibi değildir…