ARKASI GELİR

Yazan: Turgut Koçak 21 Temmuz 2015

Reyhanlı’da yüzlerce insanımızın yaralanmasına 50’den fazla insanımızın ölümüne neden olan bomba patlatıldığında iktidarda bulunan ve o zaman Başbakan koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan tınmamıştı bile. Tınmak bir yana işi gücü bırakmış doğru Amerika’ya Obama ile görüşmeye gitmişti. Gerçi bu olayla birlikte Suriye’ye karşı bir hareket başlatılmasını umuyordu ama düşündüğü ve istediği olmadı, o da umudu kırık bir şekilde ülkeye döndü. Döndükten sonra da Reyhanlı saldırısını kimin yaptığını bulmak yerine suçu başkalarına atma çabası başlatıldı ve asıl suçlularınsa üzerine bile gidilmeyerek araştırma ve soruşturmaya bile uğramaksızın yakayı kurtarıverdiler.

Sonra aymazlık devam etti. İnsani yardım adı altında Suriye’de ipten kazıktan kopma ne kadar terör örgütü varsa her türlü silah ve lojistik destek yapıldı. Bu yasadışı yardımlara karşı savcıların ve güvenlik güçlerinin operasyonu engellenip sorumluları görevlerinden alındı, yetmedi tutuklanıp içeri atıldılar. İktidar bir de yalan uydurup uydurduğu yalanın arkasına saklanarak IŞİD terör örgütü başta olmak üzere yardımlarını devam ettirdi. Söylenenler gönderilen malzemelerin insani yardım malzemesi olduğu ve Bayır Bucak Türkmenlerine gönderildiği yalanıydı.

Görüldüğü gibi bölgede işler büyüdü, çatallandı bugünkü içinden çıkılmaz bir noktaya geldi. Bir tarafta IŞİD, El Kaide, EL Nusra, ÖSO, Müslüman Kardeşler say say bitmeyecek denli çok insanlık düşmanları. Bunların işlediği insanın kanını donduran kanlı katliamlar. İşin bir de ABD ile birlikte Türkiye’de “Eğit Donat” adı altında eğitilenler var ki, akıl alacak gibi değil.

Tabi asıl anlatmak istediğim bunlar değil. Bunları sayısız kez dile getirip sorumlularını da eleştirdik. Dün güpegündüz Ş.Urfa/Suruç’ta öyle bir katliam yapıldı ki, akıllara durgunluk veren cinsinden desem değil. Çünkü bu katliamın olacağı besbelli bir şeydi. Daha önce MİT ülkeye çok sayıda IŞİD terör örgütüne bağlı canlı bombacıların geçtiği bilgisini verdi. Bu bilgiye istinaden şurda burda birkaç operasyon yapıldı. Operasyonda tutuklananların bir kişi dışında hepsi serbest bırakıldı. Onda da otomatik tüfek mi varmış neymiş o da terör örgütü üyesi olmaktan değil de tüfek bulundurmaktan tutuklanmış.

Suruç’ta SGDF’lilere ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi’ne yönelik bir katliam gerçekleştirildi. Bu katliamda 31 genç yaşamını yitirirken (sayı artabilir) 100’ün üzerinde de yaralalan oldu. Bu olayın arkasından da politikacılar açıklama üstüne açıklama yapıyorlar. Kimisi üzüntülerini bildiriyor, kimisi baktığı yerden ahkam kesmeyi sürdürüyor. Sonuç olarak öze değin kimsenin söylediği bir şey yok. Öze değin şeyler söylendiğinde tabiki de yaşamını yitiren devrimcileri geri getirmek olası değil. Ancak bundan sonra benzeri olayların olmaması için sağlıklı tedbirler alınabilir ama nerde öyle bir iktidar, nerde öyle bir muktedir zat?

Sen sınırları delik deşik hale getireceksin. Birileri her saat, her dakika istediği gibi girip çıkacak, üstelik bütün bunları yaparken de savunduğun politikanın gereği olarak yapacaksın sonra bu tür olaylar yaşanınca da üzüntü açıklamaları, sorumluların yakalanması vb sözlerle zevaıhiri kurtaracağını düşüneceksin. Dünkü yazımda söyledim. Nasıl olur da terörü kollamayan bir ülkenin içinde hem de İstanbul/Ömerli’de binlerce IŞİD yanlısı toplanır ve sağa sola korku salabilirler ki?

Aslında yazılacak şey çok. Ancak acı büyük. Bu yüzden de söylenecekleri sınırlı tutmakta yarar var. Düşmüş bir AKP hükümeti şu an Türkiye’nin sorunlarını yüklenecek ne durumda ne de gerekli tedbirleri almak için bir iradeye sahip. Yani işin özü bu olanların bir anlamda da suç ortağı.

Suçlulara ne yapılırsa aslında iktidar olarak bunca suçu işlemiş olan AKP’ye ve bu partinin en üst karar merciinde yer alanlara o yapılmalı ve bunlar mutlaka yargı önüne çıkarılmalıdır.

Üzgünüz ESP ve SGDF’lilere başsağlığı diliyoruz.