ANTAKYA AYAKTA

Yazan: Turgut Koçak 12 Temmuz 2013

Antakya ayakta, Türkiye ayakta. Kimse susturulamaz, kimse AKP iktidarının amaçları doğrultusunda zorbalığa boyun eğemez. Eğenler olursa onların da hamuru bellidir.

Gezi Parkı gösterileri başladıktan sonra Antakya ikinci yiğit evladını toprağa verdi. Cenaze törenine 50 binin üzerinde katılım oldu. Törene Ankara’da polis kurşunuyla yaşamını yitiren Ethem Sarısülük’ün annesi ve ağabeyi ve yine Antakya’da polislerce öldürülen Abdullah Cömert’in annesi ve yakınları da katıldı. Törende büyük acı vardı. Tören sonrasında da Antakya’da anmalar devam etti. Ne var ki, polis, TOMA ve akreplerle kalabalığa müdahale etti ve ortalığı bir kez daha gaz ve basınçlı suya boğdu. Polisin saldırısı sonrasında çok sayıda yaralanan oldu. Olayı önlemek için polis ve göstericilerin arasına giren askerin de bir etkisi olmadı. Polis, ortalığı cehenneme çevirerek pek çok sayıda gencimizi ve yurttaşımızı yaraladı.

Bu olaylar yaşanırken iftarlarında haram yiyip kan içenler gönül rahatlığı içinde oruçlarını açtılar. Bununla yetinseler iyi. Tepedeki adam yine konuştu ve Mısır’da yaşamını yitirenler için sayısız duygusal sözler söyledi. Oysa siyaseten polisin arkasında olduğunu, polise kendisinin emir verdiğini, polisin kahramanlığını Çanakkale Zaferi’nden daha görkemli bulduğunu söyleyen Recep Tayyip Erdoğan, yaşamını yitiren gençlerimiz için bir kez bile başsağlığı dilemeyerek ne kadar kin ve nefret dolu olduğunu gözümüzün içine batıra batıra gösterdi.

Ayrıca orada, burada ellerinde pala ve sopalarla ortaya çıkan it kopuk takımı için bile doğru dürüst bir şey yapılmadı. Daha da önemlisi bunlardan biri polisle birlikte elinde sopa gösterici dövüyor ve korunuyordu. Düşünelim, polis bir yandan saldırıyor, iktidarın yanında durdukları çok belli olan kişiler bir yandan saldırıyor. Ayrıca ülke genelinde polis evler basarak insanları gözaltına alıyor. Bütün bunlar yetmiyor. Kimi göstericiler de uyduruk örgüt üyeliği savıyla tutuklanıyor. Polis insanların gösteri yapma hakkını hiçbir hukuki gerekçe göstermeksizin gasp ediyor. Üç kişiyi yan yana gören polisin; gazından ve basınçlı suyundan kurtuluş yok. Kısaca yaşananlar bir hukuk devletinde olmayacak şeyler. Polis bir yandan, yargı bir yandan iktidarın izinde akıl almaz uygulamalara imza atıyor.

AKP iktidarının her anlamda ipi çekilmiş durumda. 11 yıldır sıcak para cenneti olan ülkemizde cicim ayları bitti artık. Sıcak paranın gittiğini iktidar da görmüyor değil. Önümüzdeki günlerde ekonomik alanda da krizler patlayacağını hesap eden iktidar ipin ucunu elinden kaçırmamak için polisiye tedbirlerle ayakta kalmanın bir anlamda da provasını yapıyor diyebiliriz. Yoksa burjuva demokrasisinin işlediği dünyanın hiçbir ülkesinde polisin böylesine yasaları hiçe sayarak baskılar uygulamasının olanağı yok.

Dün her biri saygın kişiler olan çeşitli demokratik kitle örgütlerinin başkan ve yöneticisi, 12 kişi tutuklanmak için yargıca sevkedildi. Sevkedilme gerekçelerine baktığımız zaman görüyoruz ki, artık AKP bu ülke için çok tehlikeli hale gelmiştir. İktidarda kaldığı her saat, her gün insanlar can güvenliği ve özgürlükleri ile ilgili sorunlar yaşayabilir.

Bir kez ortada gerçekleri tamamen tersyüz eden bir başbakan var. Kabataş’ta türbanlı bir kadının kalabalık bir gösterici tarafından dövüldüğü, hakaret edildiği, camide içki içildiği yalanını günlerce yineleyen Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediklerinin hiç biri doğru çıkmadı. Dolmabahçe’de ki caminin imamının yalan söylemediği için yeri değiştirildi. Bütün bu gerçeklere karşın gözü bantlı yandaşlarını Başbakan kışkırtmaya devam etti. İki sözünden biri sandık oldu. Şimdi de kalkmış; “En büyük meydan sandıktır” diyor. Böyle bir demokrasi anlayışı sakattır sakat olmasına ya; bu kafada olanlara sandık güvenliği bırakıldığında neler olabileceğini varın siz düşünün. Zaten seçim hileleri de öteden beri hep konuşulmakta, kimi hileler de temellendirilmektedir. Eğer AKP daha seçim yarışına başlarken ölülerden %10 oy almış gibi gösteriliyorsa, sandıkta mükerrer kayıt söz konusuysa, kimi yurttaşlar sandıkta yerlerini bulamıyorlarsa, üstüne üstlük bir de sayım bilgisayar hileleri ile değiştiriliyor, Yüksek Seçim Kurulu yargıçları da itirazlarda gerektiği gibi görevini yapmıyorlarsa Recep Tayyip Erdoğan’ın; “En büyük meydan sandıktır” denmesinin de hiç mi hiç değeri olmayacaktır. Kaldı ki, Recep Tayyip Erdoğan’ı sandık meydanı da kurtaramayacaktır. Çünkü seçim sandığı meydanı da kendisine dar gelecek, işlenen suçların hesabını vermekten kurtulamayacaktır.

Her şey bir yana, öldürülen 5 gencimizin elleri hep Recep Tayyip Erdoğan’ın yakasında olacaktır.

Halkın ayağa kalkışını düşmanlık olarak okuyan ve şiddet kullanarak halkı susturmak isteyen Recep Tayyip Erdoğan’ın daha uzun süre ne dayanma gücü ne de siyasi mahareti vardır.

Gidecektir, hem de arakasına bile bakmadan.