ANILAN FAKAT BİLİNMEYEN DENİZLER

Yazan: Turgut Koçak 7 Mayıs 2020

Daha önce olduğu gibi dünde Denizler, ülkemizde solda yer alan hemen herkes tarafından anıldı. Kuşkusuz Denizleri bu denli geniş çevrelerin anıyor olmasında bir neden olduğunun altını kalın çizgilerle çizmeliyiz.

Ancak bunun yanına bir de popülist anlayışa kendilerini kaptırmış olanların da sözü geçen anmalarda yer aldıklarını hiçbir zaman unutmamalıyız.

Şimdi gelelim çeşitli kesimler derken neyi anlatmak istediğimize. 1960’lı yılların sonlarına doğru başlayan ve kitleselleşen gençlik hareketlerinin gençlik önderlerinin hepsinde var olan bir özellikten söz etmekte yarar görüyorum. O dönemin gençlik önderleri Kurtuluş Savaşı’nı ve Türkiye’nin emperyalizme karşı kazanmış olduğu utkuyu önemserler. Bu bağlamda da Mustafa Kemal’in görüş ve düşünceleriyle çelişmediklerini aksine örtüşen pek çok yanları olduğunu düşünürlerdi. Bunun en önemli örneği Deniz ve arkadaşlarının Samsun’dan Ankara’ya başlatıp tamamladıkları yürüyüştür.

Yine o dönemde emperyalist azgınlık tıpkı bugünkü gibi saldırganlığını hız kesmeden devam ettirmiş, Vietnam’da ABD emperyalizmi ağır bir yenilgiye uğrayarak deyim yerindeyse tokat yemiş ve Vietnam’dan mağlup olarak ayrılmıştı. Doğal olarak bu durum Türkiye gençliğinin emperyalizm karşıtı tutumunda ve geniş gençlik kesimlerini bu yaşananların sarmasında ve moralleri yükseltmesinde önemli rol oynadı. Yine aynı şeyler Amerika kendisi için arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika’da da yaşanmaktaydı orada da ABD emperyalizmine karşı hemen her ülkede başkaldırılar söz konusuydu. Özetlersek o dönemde emperyalizme karşı yürütülen savaşım Türkiye gençliği üzerinden de etkili olduğu kadar kitlesel bir güce ulaşmasında da rol oynadı. Dolayısı ile o dönemin gençlik önderleri hem yurtseverlerdi, hem de emperyalizme karşı büyük bir öfke duymaktaydılar.

Aynı tarihlerde Gençlik önderlerinin söylediklerine ters düşen şeyler söylemeyen fakat kurtuluşun da sosyalizmde olduğunu dile getiren en azından TİP içinde Bilimsel Sosyalizme yatkın kimselerin dile getirdikleri cılız sesler ülke gençliği içinde küçücük bir etki bile yaratmadı, yaratamadı. FKF’den sonra DEV-GENÇ’i herkes bilirdi ama mücadelenin içinde olanların çoğunun bile TİP’in kurduğu Sosyalist Gençlik Örgütü’nden haberi bile yoktu. O dönemin devrimci gençleri üzerinde sosyalizmin etkisi bile Vietnam’da ve Küba’da yaşananlar ve sosyalizmi bir kurtuluş olarak benimsemeleri oldu. O dönemde sınıf tezleri üzerinde durmuyoruz bile. Çünkü gerçekten de ayakları yere basan sınıfsal bir analiz yapıp politikasını da bu anlayış üzerinden yürüten yığınları etkileyecek bir dinamizme sahip partiden bile söz etmek olası değildi. Bazı ayrıntıları geçersek, sosyalizmle sınıf analizi yapıldığında çok da örtüşmeyen Milli Demokratik Devrim tezleri sözünü ettiğimiz gençli önderleri üzerinde düşünüldüğünden çok daha etkili olmuştur.

İşte bu yüzdendir ki Denizleri ve tüm öteki gençlik önderlerini kendilerini Kemalist olarak niteleyenler Kemalist yanlarıyla almış bağırlarına basmış ve sahiplenmişlerdir hâlâ da sahiplenmektedirler. İşi daha da ileri götüren emperyalizm karşıtlığında ödünsüz olanlar da sözünü ettiğimiz gençlik önderlerinin yazıp çizdiklerinde, konuşmalarında ve hatta yargı önünde savunmalarına bakarak onları kendilerinden saymışlardır. Sosyalizmle bağlarına gelince; buradaki kuramlar ve çözümler tartışma götürür fakat dünyanın dört bir yanında devrimleri başarıya ulaştıran ülkelerin nasıl birer ikişer sosyalizmin yolunu tuttuklarını sözünü ettiğimiz gençlik önderleri de hiçbir zaman reddetmedikleri ve hatta ileri derecede savundukları içindir ki sosyalistler de sözünü ettiğimiz gençlik önderlerini kendilerinden sayıp sahiplendiler.

Bütün bunların yanında önemli bir şeyden daha söz etmekte yarar var. O günün DEV-GENÇ’ini anımsayanlar bilirler. Kapitalizmden ve mevcut düzenden zarar gören işçiler emekçiler başta olmak üzere emekçilerle yazgı ortaklığı olan sınıf ve katmanların isteklerinin de her aşamada dile getiriliyor olması ve bu konuda sürdürülen propaganda zenginliklerini de hesaba katarsak neden Denizleri, Mahirleri Kaypakkayaları, Sinan Cemgilleri, Harun Karadenizleri ve Ziya Yılmazları anmanın salt anmayla sınırlı olmadığını da iyi anlamış oluruz. Çünkü sözünü ettiğim hemen bütün çevreler o dönemin gençlik önderlerinde kendilerini bulmakta zorlanmazlar.

Bütün bu sözlerden sonra bir tehlikeye de işaret etmeden geçmek olmaz. Bugün yaratılan öyle bir hava vardır ki kendilerinde bir sıçrama yapmak için hiçbir bilgi ve beceri yoktur ama geçmişe övgü düzüp onunla yetinerek de devrimcilik yapılamayacağını iyi bilmek gerekir.

Çünkü neden?

Bir suda bir kere yıkanılır Her şey değişip akmakta bu beni hayran bırakmaktadır. Demiştir milattan önce yaşayan Diyalektiğin babası sayılan kişi HERAKLİT…

Yazımı bitirirken bir konuya daha değinmekte yarar var. DEV-GENÇ adı konulmamış bir cepheydi aslında. Cephe düşüncesini karşılamak için Mahir Çayan ve arkadaşlarının örgütlerinin adının niye Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) olduğunu da unutmamak gerekir. Bugün bakıyorum da öyle şeyler yazılıp çiziliyor ki şaşırmamak elde değildir.

Birincisi AKP’yi destekleyen sözüm ona ne kadar gazeteci ne kadar soldan çark dönme varsa sürekli olarak Denizlerin idamı için CHP’liler imza verdi deyip durmaktalar. Önce şurasını bir kabul edelim o günlerin CHP’siyle bu günlerin CHP’si arasındaki farkı görmek gerekir bu bir. Bir de madem o kadar Denizlerin idamı onları ilgilendiriyor niye Denizlerin idamı için parmak kaldıran Turhan Feyzioğlu’nun torunu Metin Feyzioğlu’nu alıp bağırlarına bastılar? Daha düne kadar bazılarınca CHP’ye Genel Başkan olarak önerilen Metin Feyzioğlu ve Ümit Kocasakal’daki eğrilmenin niye bu kadar şakşakçılağını yapmaktalar bilelim değil mi? Nasıl o günlerde CHP’nin içinde demokrasi düşmanı varsa bugünlere kadar da benzerleri bulunabilirler ama bu yine de gerçeği değiştirmez.

İkincisine gelince; solda yer alan pek çok arkadaşımız da zaman zaman işlerini güçlerini bırakmış CHP’yi en düşman noktaya oturtmayı kendilerine bir görev saymışlardır.

Ancak bu arkadaşların da Denizlerde ve Mahirlerde olan geniş cephe anlayışından çok da haberli olmadıkları bir gerçek. Kaldı ki bugün denizlerin ve Mahirlerin söyledikleri cephe anlayışı ile hiç ilgisi olmasa bile.

Bugünün devrimcisi kime karşı kiminle birlikte ortak cephede hareket edecek bunun hesabını da doğru yapması zorunludur.

Yoksa Denizlerin ve Mahirlerin anmasından ibaret olan bir devrimcilik söz konusu bile olamaz…