ANAYASA’YI DA YASALARI DA ÖNEMSEME ORMANLAR YANSIN SEN İKTİDARDA KAL

Yazan: Turgut Koçak 5 Ağustos 2021

Ormanın gözetimi devlete aitmiş ama AKP ve saray iktidarının derdi bile değil. Sonra; Devlet ormanları korur, sahasını genişletir, etkin koruma sağlamak için yasalar çıkardığı gibi yanan ormanların yerine de yeni ağaçlar dikermiş. Bu alanlar caydırıcı olsun diye tarım ve hayvancılık yapılmasına ise kapalı tutulurmuş. Tamam, böyleymiş ama bugüne kadar özellikle de Turgut Özal’la başlayan ve de AKP ve saray iktidarı ile süren dönemde yukarıda belirttiğim şeylerin hangisine özen gösterilmiştir acaba bir bilen var mı?

Ormanların mülkiyeti devredilmezmiş, ormanlar devletçe yönetilir ve işletilirmiş. Ormanlık sahalar zaman aşımı yoluyla mülk edinilemezmiş ama gerek Turgut Özal gerekse AKP ve saray iktidarı döneminde orman vasfından çıkartılıp milyonlarca dönüm ormanlık arazi nasıl olmuş da birilerinin mülkiyetine hem de kanuni hak olarak geçirilmiş biliyor musunuz?

Ormanlara zarar verilmesine güya devlet izin vermezmiş. Hatta öyle ki bu yönde siyasi propaganda bile yapmak yasakmış. Ha bir de orman suçları için genel ve özel af da çıkarılamazmış biliyor muydunuz? Ama bu yönde anayasal hükümler kaç kez iktidarlarca delinmiştir hiç üstünde durup de enine boyuna konuştuğumuz olmuş mudur?

Gördüğünüz gibi yasalarda neler var neler de bu işin tepesinde oturanlardan başlayarak ormanlarımızın başına neler getirildi ve ne büyük suçlar işlendi biliyor muyuz?

Demek ki elde ormanların korunması için say say bitmez anayasal bağlayıcılık var da bizler bugüne kadar ne kıyılarımızın ne ormanlarımızın, ne su havzalarımızın korunmasını sağlayabildik mi? Eğer sağlayabilseydik ormanlık arazilere taş ve maden ocakları açılabilir miydi? Doğa insan eliyle yok edilip yok edilinceye kadar iliğine kadar sömürülüp sorulur muydu? Ya da en büyük tahribat genellikle iktidarlardan gelirken ormanlarımızı sahiplenecek olan kimler olabilirdi ya da ne bileyim onların çabası bu işe yeter miydi? Devlet değil midir Kaz dağlarını kel dağlar haline getiren? Karadeniz’in güzelim yeşilliğini bozup her türlü doğa afetlerine kapıyı arkasına kadar açan? Yargıyı görevini yapamaz hale getirerek kendisine bağlayan iktidar orman suçları işlerse bu suçların önü nasıl kesilir, ormanlarımız nasıl korunurdu? Sürekli anayasa suçu işleyen bir iktidar bu noktaya anayasa bir kez delinmekle bir şey olmaz düşüncesinden gelinmedi mi anayasa da neymiş noktasına?

Son çıkarılan yasa bu anlamda anayasa suçu değil mi? AKP ve saray iktidarı ormanlarımızı korumak için mi birçok konuda yetkiyi Turizm ve Kültür Bakanlığı’na devretti. Bu yetki nasıl ve ne adına kullanılacak? Tek adam yönetimi ile iş nereye getirilecek hiç düşünen oldu mu?

Siyasal gücü ellerinde bulunduranlar orman ve kıyı alanlarımızın yağmalanması suçunu görmüyor muyuz nasıl da alenileştirdiler. “Kamu yararı” aldatmacılığı yoluyla anayasa ve yasaların nasıl arkasından dolanılarak iş çevrildi yaşaya yaşaya bir hal olmadık mı? Gerçekten de geçmişte yargı “kamu yararı” gerçeğini ciddiye alır ve iktidarın haksız ve gereksiz tasarruflarını geri çevirirken şimdilerde yargıya ne oldu da kararlar tam tersi noktada verilebiliyor? Burada kamu yararının gözetilmesi söz konusu mu yoksa iktidar her bir kuruluşu tartışmasız emrine mi almış bilmiyor muyuz?

Evet, iktidarlar, yükümlülükleri göre, yetki ve sorumluluk çerçevesinde yerine getirmeleri gerekir de şu an ülkemizde olanlar böyle mi? Ya da halk açısından bu söylediklerimizin karşılığı hak, ödev ve sorumluluk ilkesine bağlı olarak özgürlükler kullanılarak bir yaptırım gücü var mı? Yığınlar ne demeye polisiye güçle susturulup sesini çıkaramaz hele getirilir bunu amaçlayan iktidarın fikri ve zikri ne olabilir? Kamu görevlileri kendilerine verilen kanunsuz emri yerine getirirken niye küçücük bir rahatsızlık duymaz ve çekinmezler?

Özetle kağıt üzerinde uygulandığında bugün yaşadıklarımızın çoğunu yaşamamazı sağlayan anayasa ve yasa maddeleri var, var olmasına da bunları şimdiye kadar takan bir iktidara rastladık mı?

Muğla’daki yanan ormanlarda böyle bir anlayış nedeniyle yandı ve yanmaya devam ediyor. İktidar ise sorumluluğunu yok sayıp suçu da muhalefetin üzerine yıktıktan sonra kötülük yoluyla iktidarda kalabileceğinin hesabını yapıyor. Bizlerse sadece ciğerlerimiz yanıyor diye feryat figan ediyoruz da söyler misiniz bizim feryadımız figanımız bir işe yarıyor mu? Ya da ne bileyim tarih boyunca hangi feryat ya da figan bir işe yaramış?

Öyleyse geriye bir tek yol kalıyor o da demokratik haklarımızı kullanarak hak ve özgürlüklerimizi savunmak. Başka türlü ne kendimizi ne de doğamızı kurtarabiliriz…