Yazan: Turgut Koçak 3 Ekim 2011
12 Haziran 2011 seçimleri öncesi AKP toplumun karşısına anayasa değişikliği yaparak çıktı. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa referandumu %58’lik oy oranıyla referandumdan geçerek kabul edildi. Referandum sonrası kendisine güveni iyice artan AKP, 12 Haziran 2011 seçimlerine bu moralle gitti ve bu kez de geçerli oyların %50’sini alarak üçüncü kez iktidarı elinde tutmayı başardı. On yıla yakın bir süredir iktidarda bulunan AKP’nin aldığı oy oranında gösterdiği başarıyı, iktidar olarak gösterebildi mi derseniz; bu konuya verilecek yanıt hiç kuşku yok ki, kocaman bir hayırdır. Bu durumda AKP başarısız olmasına karşın seçim sonuçlarında nasıl olmaktadır da başarılı olabilmektedir sorusu ister istemez insanın aklını kurcalıyor. Bu sorunun oturup bilimsel yanıtını bulmaya çalıştıysak da bir türlü işin içinden çıkamadık. Bu yüzden de işin bilimsel yanını bırakarak Aziz Nesin’in güldürü öykülerinin benzeri nedenler bulmamızın daha doğru olacağı sonucuna vardık ve yazımızın çatısını da bu anlayışla hazırladık.
‘Zübükzade’ filmini anımsarsanız başrolü oynayan oyuncu oyunbaz ve hilecinin tekidir. Bu haliyle kimse onu önemsemez ama o bir yerlerden başlayarak önce bir partinin belde başkanlığına gelir, arkasından da belediye başkanlığına getirilir. Kendisinden kurtulmak isteyen halk bir türlü belediye başkanlığından indiremeyeceğini anladığı için kurtulmanın hesaplarını yapar. Kurtulma yolu olarak bula bal da onu milletvekili seçerek meclise göndermekte bulur. Dolayısı ile meclise giden ‘Zübükzade’ orada da oyunlarını sürdürür. Bakan bile olur. ‘Zübükzade’ bu ya onu bakan olmak bile kesmez. Burada bulunmanın kendisine daha yüksek bir getirisinin olması gerektir, o da öyle yapar. Partiler arası transfer oyunlarına girer ve binbir alavere dalavere çevirir. Öyle ki, Kayınpederi ve hemşehrileri kendisini ziyaret geldiklerinde onları bir otelde karşılar. Daha sonra da yanlarından ayrılarak gazetecilere telefon ederek çok zorda olduğunu kaçırılmaktan korktuğunu söyler. Kayınpederi ve hemşehrilerinin yanına döndüğünde de hastalık numarası yaparak onların kollarında arabaya biner ve hızla oradan uzaklaşır. Bu durumu telefon edip çağırdığı gazeteciler fotoğraflayıp kaçırıldığını haber yaparlar…
‘Zübükzade’nin iktidar partisi de, transfer olmak istediği parti de böylelikle ‘zübükzade’nin elinde oyuncak olur. Sonuç gümbürdeyip gider.
Gelelim AKP’ye. AKP iktidara geldi ya. Bal tutan parmağını yalar sözünü kendilerine düstur sayanlar doğruca bu partinin saflarına koştular. Birde baktık ki, tıpkı Zübükzade gibi pek çok kişi bu partinin önemli yerlerine gelmiş. Kumarbazının, içkicisinin, sokak serserisinin, vurguncusunun, talancısının soluğu birden muma dönüp edep erkân sahibi oluvermiş ve AKP saflarında yerlerini alıvermişler. Dolayısı ile böyle bir parti ister istemez (zaten doğasında var) vurgunun, soygunun, gemisini kurtaran kaptan hesabı ile hareket edenin harman olduğu siyasi bir yapıya dönüşmüş. Halk kitleleri öteki siyasi partilerle bu partiyi iktidardan alaşağı edemeyeceğini de çok iyi biliyor. CHP Ana Muhalefet partisi olmaya kilitli. MHP yavru muhalefet olarak görevini bir güzel yerine getiriyor. Yani AKP’yi muhalefet partileriyle iktidardan indirmenin yolu yok. Bu yüzden de halk AKP’ye aslında tıpkı Aziz Nesin’in öykülerindeki gibi bir oyun oynuyor. Yani son seçimlerde AKP’nin oylarının %50’ye çıkmasını sağladı. Bu durumda kendisine iyice güven gelen AKP, istediği gibi davranabilir artık. Yani zam mı yapacak, düşünmesine gerek yok. Nasıl olsa oyları artıyor. Herkesi ekmeksiz, işsiz mi bırakacak ne keder; nasıl olsa oyları artıyor. Ülkeyi parselleyip satması mı gerekiyor; satar. Nasıl olsa oyları artıyor. Özelleştirme yoluyla ülke varlıkları yabancılara peşkeş mi çekilecek; çeker. Nasıl olsa oyları artıyor. Say babam say; nasıl olsa oyları artıyor.
Sonra; sonra ne mi olur? Bir de bakarsınız ki AKP’nin yerinde yeller esiyor. Tarih olup gitmiş. Hem vallahi, hem billahi AKP’nin sonu böyle olacak. Aha buraya yazıyorum.
Şimdi burayı geçelim gelelim Anayasa’ya. AKP ile muhalefet arasında mutabakatın ilk adımı atıldı ya, sıra geldi ne kadar sürede hazırlanacağına. İktidar diyor ki, 8 ayda Anayasa biter. Muhalefet hemen ayağa kalkıyor. Olmaz hiç sekiz ayda Anayasa biter miymiş? Allah aşkına sizin yaptığınız şey ne ki bu kadar zaman alacak? Aha söylüyorum. Akşam oturayım sabah size Anayasa’nın şahını hazırlarım şahını. Şimdi içinizden ne hinlikler geçiyor duyar gibi oluyorum. Benim hiç de demokrat olmadığımı söylüyorsunuz. Siz ‘demokrat’ için olmak bu kadar uzun zamana gereksinim duyuyorsunuz anlaşılan. Ama öyle değil. Demokrat olduğunuz için süreyi uzatmıyorsunuz. Siz geniş halk yığınlarını dünyada ve ülkemizde kapitalizmin krizi sonucu yaşanan olumsuzluklarını gözlerden saklamak ve halkın tepkilerini kendinizden uzak tutmak için Anayasa ipine sarılıyorsunuz. Yoksa sizlerin halkın yararına bir Anayasa hazırlayacağına kim inanır?
Ne demiş büyük şairimiz Tevfik Fikret: “Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin”
Bizde size söylüyoruz: OYALAYIN EFENDİLER OYALAYIN, BU DEVR-İ PADİŞAHLIK SİZİN”
Tabi sıkıyorsa…