Yazan: Turgut Koçak 7 Mart 2012
Kiminle konuşsanız; “analar ağlamasın” diyor. Kimin politik bir yazısını okusanız onlarda; “analar ağlamasın” diye yazmışlar. Bütün bu yaklaşımlara karşın dünyanın dört bir yanında analar ağlamaya devam ediyor. Özetle; kim ne yazarsa yazsın, kim ne söylerse söylesin anaların gözyaşı dinmiyor, yani analar ağlamaya devam ediyorlar.
Önceki gün Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan, kızı Sümeyra Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay 37 yurttaşın katledildiği Uludere İlçesi Gülyazı Köyü’ne gittiler. Biraz geç de olsa AKP’ler böylelikle başsağlığı ziyaretini gerçekleştirmiş oldular. Bu ziyaretle ilgili Emine Erdoğan’a sorulduğunda demiş ki; “analar ağlaştık”. Valla ne diyelim; bizce Emine Erdoğan gerçeği saklamamış, “analar ağlaştık” deyip çıkmış işin içinden. O da herkes gibi kaideyi bozmaz; buraya analar ağlamasın diye, geldik de diyebilirdi.
Bütün içi boşaltılmış yaklaşımlara duyduğum tepkinin aynısını, “analar ağlamasın” diyenlere ve analar ağlamasın sözcüklerine de duymaya başladım. Niçin derseniz; kulağa hoş gelen bu yaklaşımın altında koskocaman bir yalan gizleniyor. Sanki ne olduğu belirsiz birileri çıkmış anaların ağlaması için durmadan bir şeyler yapıyor anaların da bu yüzden gözyaşları dinmiyor. Oysa durum hiç de öyle değildir. Anaları ağlatanların da, anaların ağlaması için yapılan ne kadar insanlık suçu varsa işleyenlerin de adresleri de kimlikleri de apaçık ortadadır.
Tanımlayalım. Uluslararası sermaye yani emperyalizm ve kapitalist sistem bütün dünya halklarını susturmak için gerektiğinde yok etmekte dahil her türlü insanlık suçunu işlemekte midir, işlemektedir. Öyleyse analar ağlamasın istiyorsak cepheden emperyalist/kapitalist sisteme karşı olmak zorunluluğumuz vardır. Yine emperyalist güçlerle işbirliği içinde olan işbirlikçi sermaye güçlerine ve onlar için iktidar olan işbirlikçi iktidarlara da aman tanımamamız gerekir.
İşin kötüsü kimi dengeler gözetilerek emperyalist güçlere şirin gözükmek sevdalısı olan çeşitli çevrelerin politikaları gerçek düşmana işaret etmekten alabildiğine uzaktır. Ülkemizde de böylesi politik yol izleyen partiler ve çevreler vardır. Ne yazık ki, “analar ağlamasın” belgisini en çok da dile getirenler bu çevreler olmalarına karşın, hedef güçler konusunda doğru bir analiz yapmadıklarını görmekteyiz.
Artık her konuyu bütün çıplaklığı ile konuşmanın zamanı gelmiştir de geçmektedir bile. Bugün “analar ağlamasın” belgisi AKP tarafından bile kullanılmaktadır. O AKP ki, emperyalizm adına bölgemizde durmadan savaş kışkırtıcılığı yapıp durmakta, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu; AKP iktidarı adına emperyalistlerle ağız birliği etmiş Suriye’nin nasıl işinin bitirilmesi gerektiğini konuşup durmaktadır. Bütün bunları görüp de gerçekleri doğru algılamadığımız sürece daha analarımız çok ama çok ağlayacaktır.
Ülkemizde işsizlik dizboyu, sömürü çarkı sonuna kadar dönüyor, ülkeyi işbirlikçi iktidarlar ekonomik ve politik olarak dışa bağlamışlar. Askeri anlamda da Türkiye emperyalizmin taşeronu gibi bir işleve sahip. NATO aracılığı ile Türkiye suç odağının merkezinde yer alıyor. Ülkemizde her türlü etnik ve inanç boyutunda politikalar tavan yapmış durumda. AKP bununla da yetinmeyip uluslararası sermayenin hizmetinde dini hasletleri ağır basan bir devlet yapısı oluşturmak yolunda önemli adımlar atmayı sürdürüyor. Hemen her gün gerginlik politikası güderek yığınların karşı karşıya getirilmesinin planları yapılıyor.
Bütün bu olgular sonuna kadar uygulanır ve yığınlar örgütlü bir şekilde asıl düşmana yönelik hedefler belirlemez ya da belirleyemezken kimsenin kuşkusu olmasın ki, anaların gözyaşları akmaya devam edecektir. Doğru tespitler yapmaksızın, ortaya atılıp yapacağımız işlerden kimseye hayır gelmeyeceği gibi bir yararı da olmayacaktır. Ülkemizde geniş emekçi halk yığınlarının gerçek düşmanı emperyalist/kapitalist sistem ve bu sitemi her ne pahasına olursa olsun sürdürmek isteyenlerdir. Bu gerçeğin dışında sanal hedefler belirlemek olsa olsa yığınları kandırmaktan öte gidemez. Sonuç olarak ANALAR AĞLASIN, AĞLASIN! AĞLASIN Kİ, sahte numaracıların oyununa gelmeyelim. Sahte numaracılar yüzünden bu olgunun sürekliliğini kabullenip oturmayalım.
Ne diyorsunuz, kapitalist/emperyalist sisteme cepheden karşı çıkmaya, işbirlikçilerine dünyayı dar etmeye var mısınız yok musunuz?
Renginizi belirleyecek olan turnusol kağıdı budur.
Kendine güvenen buyurup sınasın kendini.