Yazan: Turgut Koçak 21 Eylül 2011
Eşbaşkan Amerika’ya uçtuğu gün, Ankara’nın göbeği ve en kalabalık yerlerden biri olan Kumrular’da büyük bir patlama sonucu ölen ve yaralanan yurttaşlarımız oldu. Erdoğan Obama buluşmasında da konu edilen bu patlamaya atfen birlikte terörün nasıl önlenebileceği yolunda düşün alışverişinde bulunuldu. Obama terörün bitirilmesinden söz ederken, Erdoğan’sa terörün bitirileceğine inanmadığını ancak minimize edilebileceğini dile getirdi ve bu konuda işbirliği yapılması yolunda düşünceler ileri sürdü.
Ne büyük düş, ne büyük aldatma. Kendisi terörist olan bir devletle terörü önleme adına bir araya gelen ve eşbaşkanlığını kabul eden Bay Tayyip’in görüşmelerine bakın bir. Dünyanın bütün halklarını sömürmek için her şeyi yapan ve o halklara nefes alma fırsatı bile bırakmayan Amerika ile birlikte Bay Tayyip terörü önleyeceklermiş; buna kargalar bile güler. O Amerika ki, dünyanın birçok bölgesinde birçok terör örgütlerini kuran, destekleyen ve eylemlerini yöneten bir devlettir. İşte Bay Tayyip de bütün bunlardan bihabermiş gibi bilmem kaç saatini terörist bir devletin başkanı ile baş başa verip terörü görüşüyor.
Üstelik bu görüşme salt terörle de sınırlı değil. Bay Tayyip bizim bilmediğimiz isteklerde de bulunuyor tabi. İsteklerinin içinde insansız gözetleme amaçlı uçaklarda var. Sonra sıraya Arap ülkelerinde yaşanan değişimde Bay Tayyip’in gösterdiği liderlik dile getiriliyor ve Bay Tayyip’in bu girişimi Obama tarafından övülüyor. Bay Tayyip konuşmasını İsrail’le yaşanan duruma da getiriyor ama bu konuda Obama’dan dişe dokunur bir yanıt gelmiyor. Bay Tayyip bu arada Suriye yönetimi ile ilişkiyi niçin kestiklerini de dile getirmeyi gerekli görüyor.
Gerçekten de Türkiye’yi bu denli yanlışa sürükleyen bir başbakanın Türkiye için yapacaklarının kalmadığı çok açık. Daha önce pek çok kez dile getirdik. Dünyanın her yerinde Amerika ya terör örgütlerini desteklemiştir ya da bizzat kendisi kurmuştur. Bu örgütlerin süreç içinde denetimden çıktığı da bilinen bir gerçektir. Örneğin El Kaide bunlardan biridir. Usame Bin Ladin’in yaşam serüvenini bilmeyen yok gibidir. Bugün birçok ülkede yönetime karşı ABD tarafından organize edilen ve eyleme geçmesi sağlanan terör örgütleri de vardır kuşkusuz. Bu gerçekler ışığında konu değerlendirildiğinde Bay Tayyip’in Türkiye adına konuşması ve ABD yetkilileriyle kararlar alması hazin bir sonuçtur.
Şimdi gelelim Ankara’daki patlamaya. Bu konuda sözü dolaştırmaya gerek yoktur. Bu eylemi planlayan, uygulayan her kimse ya da hangi örgüte bağlı olarak hareket ederse etsin doğrudan teröristtir ve de halk düşmanıdır. Kumruları bilen bilir. Günün her saatinde tıklım tıklımdır. Üstüne üstlük bu kalabalık yetmiyormuş gibi dolmuş ve otobüslerin güzergahı da buradan geçmektedir. Bu bombayı koyanların bunu bilmiyor olmaları düşünülemez. Yani bu bomba patlatma işi bilinçli bir seçim olup bilerek ve isteyerek katliam gerçekleştirilmek istenmiştir. Bu denli gözü dönmüşlüğün içinde devrimcilik ya da haklılık aramaya kalkmak doğrudan doğruya insan aklı ile alay etmektir. Bu yüzden de bu gibi eylemler karşısında suskun kalınamaz. Çünkü suskunluk bir anlamda böylesi eylemlerin desteklendiği izlenimi verir ki, bu da yeni katliamlar gerçekleştirmeye götürür bu tür yapıları.
Böylesi terör eylemlerini sosyalistler ne sessizlikle geçiştirebilir ne de açık gizli yanında yer alabilirler. Bu yüzden de TSİP olarak bu tür eylemleri şiddet ve nefretle kınıyor yaşamlarını yitirenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralananların da bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını diliyoruz.
Sonuç;
bu tür terör eylemlerinin tek sorumlusu AKP hükümeti ve onun politikalarıdır. Daha da ileri giderek söylemek isteriz ki, AKP iktidarı bölgede ABD emperyalizminin sopası gibi hareket etmeye devam ettiği sürece ülkemizde yaşanan terör eylemlerinin de sonu gelmeyecektir. Çünkü AKP’nin içte ve dışta izlediği politika teröre ortam hazırladığı gibi teşvikte etmektedir. Bu yüzdendir ki, eğer terör önlenmek isteniyorsa ABD ile her türlü bağ kesilmeli işbirlikçi rejimler ve onun başta siyasi örgütlenmeleri ve diğer kolları işlevsiz kılınarak tasfiye edilmeli bağımsızlık-demokrasi ve sosyalizm doğrultusunda bir politikanın önü açılarak tarihin ileriye dönük çarkları döndürülmelidir.