Yazan: Turgut Koçak 10 Kasım 2022
Bartın Amasra’daki kömür madeninde grizu patlaması yaşandı ve tam 42 canımızı yitirdik. Bu iş cinayeti sonucu vardiya çalışanlarının çok azı kaçarak ancak canlarını kurtarabildiler. Ocağın yedi kat dibinde çalışanların üstüne alev topu öyle bir geldi ki onlar canlarını kurtaramayıp canlarından oldular.
Aynı durum Soma’da da yaşandı onlar da kaçamadılar ve tamı tamına 303 madencimiz orada can verdi. Ermenek’te ise maden ocağını basan sudan işçilerimiz çamur içinde kalarak can verdiler. Şimdi siz düşünün ki alınması gereken tedbirlerin hiçbirisi alınmamış. Onca ikazlara karşı Amasra’da çalışma durdurulmayıp çalışmaya devam edilmiş, Sonrasında ise tıpkı Soma, Ermenek’te olduğu gibi Amasra’da da kaçabilenler kaçmışlar kaçamayanlarsa can vermişler. Siz hiç böyle bir “fıtrat” ya da “Kader planı” duydunuz mu? Duydunuz diyelim inanır mısınız?
Böylesine yaşanan can pazarında işçilerin nasıl çalıştırıldıkları, niye gereken tedbirlerin alınmadığı, yönünde toplumsal bir tepki var mı? Ya da yetkililer böylesine cinayetle sonuçlanan bir durumun üzerine gitmek için kıllarını kıpırdatıyorlar mı? Kıpırdatmıyorlarsa niye kıpırdatmıyorlar acaba? Ucu kime dokunuyormuş, soruşturma adaletlice yürütülürse ne olur acaba hiç düşündünüz mü? Oraya ayağının tozu ile koşturup giden en tepedeki kişinin oradakileri teskin etmek için söylediği “Kader palanı” sizleri acaba teskin etti mi?
Cumhurbaşkanı, Diyanet İşleri Başkanı yaşamını yitirenler için dualar eder yaralananlara acil şifalar dilerken içlerinden ne geçiriyorlardı acaba bizler biliyor muyuz?
Bakın, görün işte! Bartın Emniyeti ocakta gaz oranlarının birikmesi ile ilgili kaç uyarıdan söz ediyor. Adım adım patlamaya nasıl gelindiğini ve grizu patlamasındaki ihmalleri sıralıyor. Sanki bu yaşananlar nasıl yaşanırmış bilinmediğini mi sanıyorsunuz? Kırk iki işçinin yanarak yaşamlarının son bulmasını en tepedeki kişinin “Kader planı” olarak yaşanmış olacağı savı yaşamın doğal akışı içinde nasıl açıklanabilir hiç düşündünüz mü?
Ölenler öldüler, kaçabilenler kaldılar. Sonra bir de baktık ki tazminat hesapları yapılıyor. O bakanlıktan, bu bakanlıktan, sendika kasasından derken işçilerin ailesine kan parası verilmesi yoluna gidilip tazminatlar ödeniyor.
Acı çekenler çektikleriyle kalırken işçilerin ve işçi ailelerinin de öfkesi yatıştırılmaya çalışıldı. Orası temizlendi, burası törpülendi sonra da sorumlu arama yoluna gidildi.
Şu işe bakın bir yahu? Soma’da 301 işçinin öldüğü kömür ocağına ödül veren Bakan bir de baktık gördük ki Soruşturma Komisyonu’nun başına getirilmiş. Tartışmalar, kızmalar, nezakete davet edilen atışmalardan sonra iş ikinci toplantıya bırakıldı.
Sizler “grizu riski” uyarısı yapan Sayıştay raporlarını görmezden gelin, havalandırmanın yetersizliğini, personel eksikliğini, yatırımların yapılmamış olmasını görmediğiniz gibi bir de üstüne üstlük Sayıştay raporunu hazırlayanlara karşı kampanya başlatın. Sonra da bu komisyondan hakkaniyetli sonuçlar çıkabileceğine bizler kendimizi inandıralım öyle mi? Anlaşılan odur ki ne Soma ve Ermenek’te yaşanan katliamdan ders alınmış ne de Amasra’dakinden ders alınacak görünen köy kılavuz istemez zaten.
Ne ilginç değil mi? İddiaların ucu yukarılara dokundukça ülkenin Savcılarından önce Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığı harekete geçerek bir “dezenformasyon bülteni” yayınlayıp tüm kuşkuların “asılsız iddia”, her yazılan “yalan haber” diyerek sansür yasasını imdada çağırmaz mı bunu da gördük işte.
Uyarılar dikkate alındı, gerekli tedbirler alındı vb. hatta mevzuatta belirtilenden de daha fazla tedbirler alındığı dile getirildi.
Arkasından da bilirkişi raporu genel olarak raporunda şunlara işaret etti.
Ölçümler hatalı, havalandırma yetersiz, maskeler olması gerektiği gibi değil, tatbikatlar düzensiz, personel eksik yatırımların gerektiği gibi yapılmadığı tek tek ortaya döküldü. Ancak tutuklananlar yine de ocakta çalışanlar oldu. Asıl sorumluların ise üzerine gidilmedi. Zaman su gibi akıp gitti.
TKK müdürü işinin başında. Enerji bakanının keyfi tıkırında, Cumhurbaşkanı “kader planı” diyerek zaten sözü kestirip attı. Diğer kömür ocaklarında kömür çıkarılmaya devam ediliyor. Yeni bir patlamaya kadar da kimse neyin ne olduğunu anlamadan, üzerine gitmeden işler devam edecek.
Tamam, tedbirler alınmamış da iş bu kadarla bitiyor mu? Sistemin işçileri hiçe saydığı anlayışı ne olacak? Kapitalizm kâr hırsından mı vazgeçecek? Bizler ah edip vah edersek sorun mu çözülecek? Bu barbarca işleyen çarka dur demeden, sömürü ve zulüm düzeni kapitalizmi yıkmadan sorunları ortadan mı kaldıracağız?
Sınıf bilinci ve eylemliliği siyasallaşmayı, mücadeleyi daha ileri noktalara taşımamızı gerektirmiyor mu?