AMAÇ ŞOV MU HESAP SORMAK MI?

Yazan: Turgut Koçak 10 Nisan 2012

Bizim toplumumuz bir acayip. Cümle yalaka basın bir kampanya başlatıyor, toplumda yalanı doğru olarak görmeye başlıyor. Bay Tayyip ve temsil ettiği zihniyeti çok demokrat gösterecekler ya veriyorlar gazı veriyorlar gazı bir de bakıyorsunuz ki, hemen herkes ilerici, demokrat kesilip düşmüşler 12 Eylül’ün iki işi bitmişinin peşine. Asıl zihniyet ve bu zihniyeti temsil edenlerse paçayı kurtarıp bir de temizleme suyu zemzemle yıkanmışlar ki hepsi de pürü pak. Ortada hem de 12 Eylülcülerin kurduğu hükümetin içinde ve iktidarın önemli mevkilerinde ne yer almışlıkları kalmış ne de ilericilerin, devrimcilerin ve sosyalistlerin anasını ağlattıkları. Göz açıp kapayıncaya kadar sivilleşip kapağı Turgut Özal’ın partisine de attıktan sonra kimliklerinin üzerine kara bir şal örtüp geçmişleri görünmez olmuş. Bugün ki iktidar da sözünü ettiğimiz zihniyetin ta kendisi. Korunup kollanmışlar ve iktidara getirilivermişler. O sözünü ettiğimiz işkencecisinden, teknokratına kadar hepsi soluğu AKP’de almış.

Geriye dönüp bakıyoruz da Bülent Arınç’ından, Abdullah Gül’üne kadar hepsi Evren’in dizi dibinde devletçilik oynaya oynaya bugüne gelmişler. Şimdiyse Evren’e yüz çevirip seninle işimiz buraya kadar diyerek atmışlar mahkemenin önüne. Malum bu zatı muhteremler çok demokratlar ya 12 Eylül darbecilerinden hesap soracaklar. Ortada ise şimdilik iki işi bitmiş general eskisinden başka kimse yok. Kimsenin, AKP içinde iz azdırmış politikacıları ise anımsamak akıllarına bile gelmiyor. Hani “Kürdün göçü yolda düzelir” derler ya o örnek bizim solcularımız da ardını arkasını hesap etmeden hele bir başlasın arkası gelir anlayışı ile doluşmuşlar adliye koridorlarına. Hesap soracaklar da hesap soracaklar. Hele bir de Evren demir kafes içinde mahkemeye çıkarılırsa değmeyin keyiflerine. İçleri soğuyacak bir oh çekip “bugünleri de görecek miydik” diye sevinç gözyaşları dökecekler.

Sahi biz nasıl olmuştu da 12 Eylüllere gelip dayanmıştık diye sormaksa kimsenin aklına gelmeyecek. Ne Türkiye’nin Kore’ye asker göndermesi, ne Türkiye’nin 1952 yılında saldırı ve savaş örgütü NATO’ya girişi önemsenip gündeme oturtulmayacağı gibi NATO’nun komünizm karşıtlığı çerçevesinde kurdurttuğu kontrgerillayı da gündemin ilk maddesi yapmaktan uzak duracağız. Kontrgerilla aracılığı ile işlenen cinayetler ise devlet sırrı olarak daha da karanlıklara gömülecek. 1 Mayıs 1977 katliamı nasıl devlet sırrı ise daha sonra işlenen toplu kırımların hepsinin üzerine bir tas soğuk su içilip dosyaları da öyle sanıyoruz ki Waşington’a gönderilecek.

Bütün bunlar yaşanırken ise AKP iktidarın tepesinde Amerika ve emperyalizm adına Suriye’ye karşı savaş çığlıkları atacak. Türkiye NATO’nun emrinde hem kendisi, hem de dünyanın öteki halkları için bela olmayı devam ettirecek. Amerika’nın bir numaralı işbirlikçisi olarak; AKP elinde taşeronluk görevini gözlerimizin içine baka baka devam ettirecek. İşçilerin, köylülerin, memurların özetle tüm çalışanların canına ot tıkanarak üstlerinde başlarında ne varsa alınmaya devam edilecek. Sat sav anlayışı hiç mi hiç hız kesmeyecek. İçerisi politik tutuklularla doldurulup insanlarımız çürümeye terk edilecekler. AKP ve 12 Eylül zihniyetine karşı çıkan gençlerimizin öğrenim hakları ellerinden alınıp okullarının önüne konulacaklar. İnsanlarımız bin bir türlü nedene bağlı olarak tıpkı Çaycuma’da olduğu gibi köprü yıkılması, rüzgâr esmesi, çadır yangını, baraj kapağının açılması, su üzerinde iki saate yakın buzlara tutunarak say sayabildiğin kadar çok nedenlere bağlı olarak sapır sapır dökülecekler. Sonra da Bay Tayyip “bu onların kaderiydi” diyerek son noktayı koyuverecek.

Elektriğe, suya, akaryakıta, doğalgaza kısacası iğneden ipliğe her şeye zam yapılıp faturası da yoksullara ödetilecek. İş arayana başka kapıya, görev bekleyene devlet kapısının dışında iş mi yok denilecek ve insanlarımızın umudu yok edilip işleri bitirilecek. Yani kapitalist/emperyalist sistemin tüm kötülükleri yağdanlık medya aracılığı ile sanal olarak güzelleştirilip halkımıza da buyurun cennetimize denilerek bir güzel anaları ağlatılacak. Herkes parası kadar eğitim, parası kadar sağlık hizmeti alacak ve parası kadar konuşup ülke yazgısına da parası kadar katılacak. Yani milyonların yazgısı yine bir avuç haramzadenin ellerinde olacak. Bizler ekmek dedikçe; bizden dindar olmamız istenecek. Özgürlük istersek; önümüze kocaman bir kitap konulup sesimiz kalınlaşmadan hafız olmamız yolunda telkinler dinleyeceğiz. Kişisel gelişmemizin önü dinci ve gerici eğitim sistemi ile kapatılacak ve bize denilecek ki, en iyisi siz çırak olun yani şamar oğlanı olun denilecek.

Ve bizler bu koşullarda 12 Eylül’ün yargılanacağını sanacağız ki, uyutulmaya devam edilelim. Bir kez olsun AKP ile 12 Eylül faşist darbesinin bağlantılarını görüp çözemeyelim. Sözümona devrimcilik oynayıp tatmin olarak sesimizi titrete titrete konuşup ne yaman bir devrimci olduğumuzu cümle aleme göstermiş olalım. Ne büyük bir aymazlık değil mi? Bu koşullarda hem de AKP iktidarı altında demek 12 Eylül yargılanacak öyle mi? Demek bu yargılama göz boyamaya dönük değil de, şova dönüşmeden hesap sorula sorula amacına ulaştırılacak öyle mi? Önceki gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da açıkladı. Neymiş efendim 12 Eylül yargılaması şova dönüştürülürse müdahil olmaktan çekileceklermiş ve zaten Başbakanın zihniyet ile 12 Eylülcülerin zihniyeti de aynıymış. Öyle ya hem aynı hem de şova dönüştürülmeden davası görülecek; söyler misiniz buna kim inanır kim? Hani bazen bir film çekimi için figüran aranır da ilan verilir ya; işte bu 12 Eylül yargılamasına da figüran gerektiği için zarar gören cemi cümle çağrılmış, istenmiş ki, müdahili bol bir dava olsun ki, herkes içini soğutmanın bir yolunu bulabilsin. Sonrası mı dediniz; geçin efendim geçin 12 Eylül zihniyeti ile bu şekilde hesaplaşılamaz. Hesaplaşmak yerine olsa olsa dağ fare doğurur ki, o farenin de sonunda olacağı masallardakine benzer bir devdir, artık onun da kimi hamhum şarolop yiyip yutacağı bellidir. Bu yüzden işte bu yüzden Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak müdahil değiliz. Hesabımız olacak hem de 12 Eylül zihniyetini taşıyanların korkulu düşü olarak soracağız hesabımızı.

Bize hiçbir şey işlemez.

Divana da bırakmayız, Bay Tayyip’in adaletine de o kadar…