ALTINDAĞ YOKSULLUĞU ÜLKEMİZİN BİR HARİTASIDIR

Yazan: Turgut Koçak 14 Ağustos 2021

Altındağ’ın - Hıdırlık tepesinin Bent Deresi’ne bakan yönünde okul adına çıkardığımız bir gazete için söyleşi yapmıştım. Oralardaki evlerin hepsi gecekondu idi ve de uçurumlara yapılmış, insanın ayağı kaysa kurtuluşu neredeyse olanaksızdı fakat orada oturan çocuklar sağımızdan solumuzdan koşarak vızır vızır geçerken biz ancak kayalara tutunarak evden eve geçebiliyorduk. Uzatmayalım bu söyleşinin öyküsü uzun ama söylemek istediğim özetle şudur: O günlerde de Altındağ hele de benim sözünü ettiğim yerler çok yoksul insanların gelip başlarını sokacak bir dam altı bulabildikleri yerdi bugün de Altındağ İlçesi olarak anılan bu yerlerin yazgısı çok da değişmiş olmadığından şu an sözünü ettiğimiz Altındağ’ın içinde kalan pek çok mahallede özellikle Suriye’den gelen kimseler buraya yerleşmişler. Bazı yerlerde ise kendi mahallelerini oluşturup dükkânlar bile açmışlar. Bu yığılma sonucudur ki bu yoksul bölgeler patlamaya en uygun yerler olduğu için sorun da burada ağırlığı ile birlikte yaşanmaya başlandı.

Durum gösteriyor ki burada olay çıkaranların amacı sadece buralara sığınmış olan Suriyelilere çeşitli nedenlere bağlı olarak gösterilen tepkiler değildir. Orada Suriyelilere karşı saldırının yanında bir de yaşanan yağmalama girişimi vardır ki polis bu yağmalama girişimini engellemek için epey uğraşmak zorunda kalmıştır. Bu yüzden de yaşanan olaylar çok ciddiye alınmalı ve olası bir felaketin önüne geçmek için herkes eteğindeki taşı dökerek dikkatli davranmalıdır.

Bizim gördüğümüz şey iktidara karşı içinde tepki büyütüp de iktidara karşı tutum almaktan korkan bu yüzden de daha zayıf olana tepkiyi en yüksek düzeyde dışa vuran bilinçsiz, bilinçsiz olduğu kadar da içinde çok sayıda MHP’li ve AKP’linin bulunduğu kimselerden söz edebiliriz. Aynı olay nedeniyle Suriyelilerin de CHP aleyhine slogan atmalarının da altını iyi bir karıştırmak gerekiyor ki altından kim çıkacak anlaşılabilsin.

İşin en kötüsü de nedir biliyor muşunu,z bizim ülkemizin yoksullarının bu olaylarda başı çekmeleri. Bu kesimlerin ileri sürdükleri görüşlere baktığınız zaman şunlarla karşılaşıyorsunuz. Onların yüzünden biz işsiz kaldık, devlet onlara sahip çıkıyor ama bizim hiçbir derdimize çare olmuyor. Onların her ay hesaplarına devlet para yatırırken bizi yurttaş olarak yok sayıyor. Onların çocukları okullara, üniversitelere sınavsız alınırken bizler okul kapısından bile geçemiyoruz. Bir başka deyişle bizim ülkemizin yoksulları ne yaşıyorlarsa, başlarına ne gelmişse suçu yabancı sığınmacılarda arıyorlar.

Oysa hiç mülteci sorunu yokken bile bu ülkenin yoksulları yine yoksuldu, işsizleri yine iş bulamıyor, çocukları da okuyamıyordu. Devlet o zamanlarda da kapılarını çalmış değildi ama tüm gerçekleri tersyüz edenler geçmişte mutluymuşlar da sanki mutlulukları ve gönenç içinde yaşamaları sığınmacılar geldikten sonra bozulmuş gibi davranarak öfke patlaması yaşıyorlar. İktidara karşı yurttaş bilinci ile bile hareket etmek bilinç ve yürekliliğinden yoksun olanlar kendilerine daha kolay bir düşman seçmişler ve sanki bütün ülkenin isteklerinin tercümanlarıymış gibi davranarak her türlü saldırganlığı ve yağmalama girişimlerini kendilerinde hak görüyorlar. Bir de iktidarın muhalefete karşı baskıları arttırmak için özel olarak böyle olması gerektiğini düşündüğünü de uzak bir olasılık olarak göremeyiz. Nitekim olaylarla hiç ilişkisi olmayan CHP’nin Suriyelilerce protesto edilmesi ve CHP aleyhine sloganlar atıldığı da unutulmamalıdır.

Kuşkusuz konu iktidarın yanlış ve ABD güdümündeki politikalarının sonucu ortaya çıkmıştır. Bu politikalar sürdüğü sürece de yaşadıklarımızı misliyle yaşamaya devam edeceğiz. Bu yüzden de özellikle solun ve sosyalist solun daha uyanık olması gerekecektir. Evet, Suriyelilerden şikayet edenlerin sayısı hiç de azımsanacak sayıda değil ama bugün Suriyelileri en az ücretle sigortasız güvencesiz çalıştıranlar ve hatta yeri geldiğinde maaşlarını bile vermeyen kimselerin bu kadar çok olduğu bir ülkede Suriyelileri ya da başka yabancıları hedef tahtasına koyup da buradan yürümek de vicdan sahibi olan herkesi üzer.

Elbette bu işin sosyal ve siyasal boyutunu konuşmalıyız ama bizler hiçbir zaman AKP ve de MHP ağzıyla konuşamayız. Bu sorunları ülkemizin başına açanların hizmet ettiği siyaset belli, sonuçları ortadayken AKP ve saray iktidarına bir kez daha zeytinyağı gibi suyun yüzüne çıkma fırsatı vermemeliyiz. Ülkemize kim neden gelmiş, hangi amaçlara bağlı olarak buradalar, Afganlı gençlerin Amerika’ya askerlik yapıp da sonrasında ülkemize doluşmaya kalkışmasını da onaylayamayız, ırkçı görüş ve anlayışları bir yana bırakarak konuya her anlamda insani yaklaşıp asıl sorumlularını da teşhir ederek yürümeliyiz ki ne AKP ve saray iktidarının ne de MHP’nin milliyetçilik adı altında beka meka sömürüsüne bir kez daha fırsat vermeden asıl hedefin doğru belirlenmesi için yürekli bir çaba harcayarak gerekeni yapmalıyız.

Bunun için de ilk iş AKP ve saray iktidarı ile birlikte MHP’nin elinden iktidar alınmalıdır, başkaca da sağlıklı ve adaletli bir çözüme ulaşmak olası değildir.