Yazan: Turgut Koçak 28 Kasım 2020
Dün yargıda bir dizi atama gerçekleştirildi. Bu atamalara baktığımız zaman geçmişte Fetöcü günlerde yapılanlardan bir farkları yoktu. Bunların hemen hepsi hukuku ve adaleti gözetmekten çok iktidarın bir dediğini iki etmemiş kimseler olduklarını gördükçe içimiz sıkıldı. Yargıya Anayasa’nın 138. Maddesi’ne göre talimat verilir miymiş verilmez miymiş birbirine karıştırdık. Bu tür atamalarda talimat anlamına gelmeyecekse daha neler talimattır bilmiyoruz fakat Erdoğan’ın konuşmalarından anladık ki yargıya talimat vermek nasıl kendisi için söz konusu olmazsaymış, başkaları için de olamazmış. Anayasa’nın 138. Madde’sine karşın yargıya talimat veren meğer Anladık ki CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ymuş. Üstelik de Erdoğan, yargıya niye harekete geçmiyorsunuz diye konuşurken söyledikleri talimat değilmiş gibi güler misiniz ağlar mısınız halinde ortalıkta dikilip kalıyoruz yani.
Fetöcü olarak isimleri geçen kimselere ağır cezalar yağdırılırken suçun ağırlığı ve suçu işleyenlerin işleme kapasitelerini bile hesap etmeyen mahkeme basmış geçmiş cezayı. Hemen hepsi dudak uçuklatacak cezalar almışlar. İşlenen suçun ağırlığı ve suçu işleyen kimsenin kapasitesinin doğru dürüst analizi bile yapılmaksızın işin içinde gösterilen de uygulayabilen ve uygulama kapasitesine sahip olanlar da aynı cezayı almışlar. Ne diyelim yargıçlar demek k kimseden talimat almamışlar ama kendilerini de yormak istemediklerinden kalemi kırmışlar. Kalemi kıranlar nereye atanmışlar doğru daha üst makamlara. İyi de biz bu filmi daha önce görmemiş miydik? Niye kimsenin liyakati falan taktığı yokta iktidarın işine gelme sıfatı atamalarda tayin belirleyici rol oynayabiliyor işte bizler de burasına taktık kafayı iyi mi?
Aman efendim, hukukta reform sözleri arasında başlayan diğer pek çok tartışmalar da ortalığı toza dumana boğdu. Bahçeli’nin mafya merakı, yüzünden gelişen tartışmalar hukuk reformu lagalugalarını da unutturdu nerdeyse. Arınç YİK’te konuşmuş ya onun verdiği cesaretle de çıkıp bir televizyon programında da galiba bazı açılımlar olacak düşüncesine kapılıp yargı ile ilgili sözler edip Selahattin Demirtaş ve Kavala’nın serbest bırakılması gerektiğini söyleyince küçük ortak ayağa kalktı. Arınç’a salladı da salladı ve hatta “ahmak” bile dedi. Erdoğan bir şeyler söyler herhalde diye düşünülürken bir de görüldü ki Erdoğan’da topun ağzına Arınç’ı koyuvermiş. O da istifa etti. Böylece de yapılacağı düşünülen “Hukuk Reformu” oldu Hukuk Deformu.
Demek ki bize hukuk gerekli değildi. Kim demiş ki hak, hukuk, adalet diye. İktidarı şimdilerde en çok ilgilendiren ekonomiydi. Ekonominin ise düzelecek ne hali vardı ne de takati. Böyle konuşulurken bir de ne öğrenelim ülke Katar’a parsel parsel satılmamış mı? Hani bu andan itibaren yandaşlar bile kırk dereden su getirip şimdiye kadar savunduklarını bu defa savunamaz hale geldiler. Ne yapacaklardı ki ülkeyi satmak iyidir, vallahi de billahi de ey ülkemiz insanları siz kazançlı çıkacak mısınız diyeceklerdi? İşte diyemiyorlar, bu yüzden de televizyonlarda bütün yandaşlar kekeme hastalığına tutulmuş kem küm edip duruyorlar.
Hani biliyorsunuz ‘Varlık Fonu’ kurulmuştu da başına Recep Tayyip Erdoğan, yardımcılığına da Damat Bey geçirilmişti ya o bakanlıktan gitti. Bu kurumdan da el mi çektirildi artık ne yapıldıysa yapıldı onun yerine da “liyakat sahibi” Bilal Erdoğan’ın Kartal İmam Hatip Okulu’ndan arkadaşı getirildi.
Bir de İzmir Depremi sonrası biliyorsunuz 116 yurttaşımızı yitirdik. Sonra yurttaşlara ev yapılacağı ile ilgili haberleri duyduk. Devamında bilim insanlarının eleştiriler pat diye haberlere düştü. Meğer yeni yapılacak binaların yeri tam da fay hattının ve de aktif olan fay hattının üzeri değilmiymiş.
Sonuçta bu da göstermiş oluyor ki bu iktidarın aklını başına getirecek hiçbir uyarı söz konusu değildir.
Evet, böyle giderse Allah’a havale edilmiş işlerle bu ülkenin başı çok ağrıyacak görünüyor çok…