ALIN SİZE DEMOKRASİ

Yazan: Turgut Koçak 24 Haziran 2011

AKP, Anayasa değişikliği için boşuna çırpınıp durmadı. 12 Eylül anayasasının özünü aynen koruyarak, kendisi için kullanmakta zorlandığı kısımları da kendisi için değiştirerek halkoylamasından geçirdi ve şimdi de tepe tepe kullanmaktadır. Diğer kısımlardan çok bizim için siyasetin hizmetinde olan bir yargının durumu önemlidir. İşte AKP, yapmış olduğu değişiklikle yargıyı iktidarın hizmetine sokmuş oldu. Doğal olarak iktidarın hizmetinde olan bir yargıdan da burjuva anlamda da olsa bağımsız kararlar vermesi beklenemez. Bu ülkede yargıçlarda var dedirtecek kimi istisnalar ise sonuç bakımından yaşamımızda bir anlam ifade etmeyecektir.

12 Haziran 2011 parlamento seçimlerinde milletvekili seçilmiş olan Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal özel yetkili mahkeme tarafından oy çokluğu ile tahliye edilmedi. Mahkeme, kararında delilerin toplanmadığını, kimi sanıkların savunmalarının alınmadığını gerekçe göstererek akıl dışı bir karara imza attı. Bunca zamandır içerde bulunan insanlara karşı görevini yapmayan bir yargı ile karşı karşıyayız. Delil toplama adına resmen hukuk cinayeti işlenmektedir. Ucu açık bir gözaltına alma zinciri uzayıp gitmekte, sona gelindiği sanılırken yeni bir gözaltı ve tutuklama furyasıyla işler bilinçli bir şekilde iyice içinden çıkılmaz hale getirilmektedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki, birileri için suçlu görülen kimse suçsuzda olsalar cezaları infaz edilmektedir. Yetkili mahkemelerce ne Balbay’ın ne de Haberal’ın haklarında verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkûmiyet olmamasına karşın özgür bırakılmamaları bize göre keyfiliğin daniskasıdır. Hem bu yanlış karara karşı düşünce belirtmek için sözü geçen kişilerle aynı görüşleri de paylaşmak gerekmez. Çünkü biz sosyalistler, 12 Eylül olağanüstü mahkemelerinden, daha sonra Devlet Güvenlik Mahkemelerinden ve Özel Yetkili Mahkemelerden çok çektik çekmeye de devam ediyoruz. Hukuku bu denli zorlayan her kim olursa olsun, elinde ne kadar büyük yetkiler taşıdığını sanırsa sansın güçlerinin asla sonsuz olmadığını en iyi onların bilmesi gerekir. Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Ülkede kimsenin politik hırslar adına bir yargı sultası yaratmaya hakkı yoktur. Hem o sözü geçen yargıçlara Hukuk Fakültelerinin sıralarında uluslararası hukuk kurallarıyla ilgili anlatılanları ve okuduklarını kendilerine anımsatmak isteriz. Olur ya birileri gidişin farkına varır ve yetkilerin kötüye kullanılmasının doğru olmadığını görür.

YSK’ya AKP’nin başvurusu sonucu YSK tarafından milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle’nin durumu ile ilgili olarak BDP’lilerin ve bağımsız milletvekillerinin tutumu ile CHP’nin, CHP listelerinden seçilen milletvekillerinin ve CHP’ye oy veren kimselerin tepkilerini karşılaştırmakta yarar vardır diye düşünüyoruz. Bir yanda kendilerine konulan engelleri diri bir tepki ile aşmak isteyen bir kesim öbür yanda, çok da önemli değilmiş, önemli olan sistemin yara almamasıymış gibi CHP yönetiminin (medyanın sert dediği) yumuşak bir basın açıklamasıyla işi geçiştirmeye çalışması. Bütün bunlar bize AKP’nin astığı astık, kestiği kestik bir düzen oluşturması için işini kolaylaştırmak gibi geliyor. CHP de bunu yapıyor. Yani sözde hukuk mukuk diyerek AKP’nin işini kolaylaştırıyor.

Oysa bu haksız karar karşısında ülkede yer yerinden oynamalıydı. Burjuva demokrasisini bile altın terazisiyle tartmaya kalkıp, onun sığır kuyruğundan yapılma kırbacını halkın sırtında denemeyi düşünenlere namusluca davranıp fırsat verilmemeliydi. CHP hem 12 Mart, hem 12 Eylül faşizm dönemlerinde burjuva demokrasisine bile sahip çıkamamış bir partidir. Bu partinin şimdi de burjuva demokrasisine sahip çıkacak ne diriliği ne de nefesi vardır. Meydanlarda hak, hukuk, demokrasi, özgürlük, aş, iş demek kolaydır. Zor olan iş başa düştüğünde gereğini yapmaktır. Bu bağlamda CHP’nin durumu gerçekten de içler acısıdır. Daha da önemlisi kendisine gönül verip arkasından koşan halkın umudunu hep sahtesiyle değiştirerek sistem koruculuğu yapmak her nedense hep CHP’ye düşmüştür.

Bir üst mahkeme ne karar verir bilemiyoruz. Burada mahkemelerin tutumundan çok CHP’nin tutumunun bir anlamı olacaktır. Ya Bay Tayyip gibilere diktatörce davranmanın kolaylığı sağlanacak, Bay Tayyip ve partisi AKP bildiği yoldan yürümeyi sürdürecekler ya da kazın ayağının hiç de öyle olmadığı gösterilerek tarihte hiç değil anlamlı bir sınav verilmiş olacaktır.

Bir karikatür, siperde askerler, askerlerin başında bir general, general kılıcını çekmiş ileri atılmak üzere, general bağırıyor “haydi aslanlarım ileri” diye. Yalınkılıç koşmaya başlıyor general. General koşmakta, askerler ayağa kalkıyorlar ve hep birden “Bravoooo” diye alkış tutuyorlar… Sonra sonrasını boşverin…

Burjuva partileri bugüne kadar hep sizleri siperden sipere koşturdu. Siz öldünüz, siz yara bere içinde kalıp siz acılar çektiniz. Bu hep böyle yaşanıp durduğu için de, o burjuva partileri çok yıprandı. Nerelerinden tutsanız elinizde kalıyor. İşte bu yüzden sizler, zaptı rapt altında tutulmak isteniyorsunuz. Onların artık yeni yüzlerle karşınıza çıkmalarının bile mümkünatı yok. Bu yaşananlar işte bu yüzden. Artık sorgulamanın zamanı geldi. İleri komutu ile bir hiç uğruna ölünemeyeceğinin de kanıtlanmasının günü geldi. Artık diktatörlük heveslilerine BRAVOOO çekmeniz de gerekmez. Beşer, onar, biner, on biner ortaya çıkın. Kendi partinize Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’ne katılın. Sonra mı? Sonrası sonsuza kadar yaşamımızdan bir daha gelmemek üzere çekilip gidecek olanların öyküsü…

Eğer katlanmaya devam edecekseniz siz bilirsiniz. O zaman da bizim size “ALIN SİZE DEMOKRASİ” demekten başka bir sözümüz olamaz.