Yazan: Turgut Koçak 18 Haziran 2020
Ülkemiz insanı elbette virüs öncesinde kendi geleceği ile ilgili umutsuzdu fakat salgınla birlikte umutsuzluğu öyle bir arttı ki yurttaş kendi yaşamı ile ilgili konularda bile ne olacaksa olsun havasında.
Yurttaşlara durmadan onu yapma, şunu yap, şöyle yaparsan basarız cezayı, şunu yapmazsan hesap verirsin anlamında denilmedik şey bırakılmadı.
Ne var ki bunları kolaylıkla söyleyenler iş yurttaşın yaşamını nasıl sürdüreceğine gelince kayış koparıp işçiye ve emekçiye onca emeğine karşın yoksul sadakası dışında hiçbir konuda yardımda bulunmadı. Bulunanlara ise iktidar zaten salgın öncesinde de aynı yardımı yapıyor ve çantada keklik bir oy oranını da elinde tutuyordu.
Ne zaman emir, kararname yayınlansa görüyoruz ki emekçi kesimle üvey evlat, sermaye kesimlerine ise kesenin ağzı ardına kadar açılmış. İnsanlar neredeyse evlerinde aş kaynatamaz hale düşürülmüş ama vurgun hız kesmemiş, ihaleler ayarsız bir şekilde birilerine verilip geçiliyor. Ülkenin kıyıları, doğası, ormanları, ırmakları talan ediliyor. Rant Allah veriyor da veriyor denilerek geveri çevrilmiş birilerinin gölüne aktıkça akıyor.
Şu salgını yönetememe konusunda ne söylense yeri. Öyle akıl almaz işler yapılıyor ki şaşırıp kalırsınız. Ne sokağa çıkma yasağı sokağa çıkma yasağına benziyor ne de getirilen önlemlerin bilimle bilgiyle bir ilgisi var. Bir kişi söylüyor o da sanki yurttaşlara bağ bağışlıyormuş gibisinden davranarak aklınca hak dağıtımı yapıyor. Bu yüzden de şaşkına dönen yurttaşınsa kafası bozuk. Maskeyi takan yok, uyulması gereken şeylere uyulmuyor çünkü devlet bunun olanağını hazırlamamış. İşi zart zurtla götürmeye çalışıyor o da halkın haddini bildirmek için yapılıyor.
İş böyle olunca siz isteseniz de istemeseniz de adliyelerin önü insan kalabalığından geçilmiyor. İnsanlar sıraya girmişler ha babam bekliyorlar. Bekleyenler kim derseniz, bekleyenlerin çoğunun kağnısı düz ovada şaşan kimseler. Üstelik te kuyruk almış başını gitmiş, gel de derdini anlat kime anlatacaksan. Özetle herkes burnundan soluyor. Beklemesi bir dert, maskeli soluk alamaz hale gelmiş olmak başka bir dert, maske takmayan başka dert, mesafe kuralına uymayan bambaşka bir dert. Uyarsan olmaz, kuyruktan çıksan hakkını yitireceksin. Kavga da var sövüp saymak da.
Orada bulunanların ayarı bozuk gibi görünüyor da kim bu ayarı bozulmuş görünenler acaba? Evi, işi, aşı, yaşamı sorunlu olanlar. Çözmeye çalışsa olmuyor. İŞKUR önünde akşamlasa yarasına merhem olacak bir şeyin çıktığı yok. Bekle bekle git. İşsizlik öyle artmış ki kağıt üzerinde rakamları az göstersen ne olacak tam isabet göstersen ne olacak? Yurttaş neyin ne olduğunu zaten yaşadıklarından biliyor. Bu yüzden de ortalıkta kafası dumanlı hale gelmiş yüz binlerce insanımız dolaşıyor. Evet, işler kötü kötü olmasına da bu tür eza cefa kuyruklarında neden tuzu kurulardan kimseye rastlamıyoruz? Onlar biriken ya da olan sorunlarını nasıl çözüyorlar da bunların bir tekinin bile buralarda gezindiğini dahi göremiyoruz?
Öyle bir adaletsizlik yaşanıyor ki hangi konuyu konuşsanız tepeniz atıyor. Yani sık sık duyuyoruz ya bir takım muhalefet kesimleri iki de bir çıkıp AKP ve saray iktidarını kast ederek yönetemiyorlar diyor ya bu sözlerin bir anlamı yok. Bal gibi hem de evire çevire bir ellerinde sopa bağırta bağırta yönetiyorlar. Bu konuda bu iktidarın eline kim su dökebilir ki? Ben öteden beri bu yönetemiyorlar lafına çok gıcık oluyorum. Ne yani yönetmek sadece halkın gereksinimlerini sağlamak ve nasıl bir adalet olacaksa bunları sağlamak mı sizce? Kapitalizm budur, başka türlü işlemesi eşyanın doğasına aykırıdır. Evet, Recep Tayyip Erdoğan ve çevresinin tabi ki de anlayışları farklı fakat gidin nasıl yönetilirmiş bir de patronlara sorun. Onların verecekleri yanıta bakarsanız bundan daha iyi yönetmek mi olur?
Sahi hem yönetmek halkın vurup ağzına ekmeğini elinden almak değil midir? AKP ve saray iktidarı kadar bunu en iyi şekilde yapan başka bir iktidar mı gördü ülkede sayıklayıp duruyorsunuz. Kapitalizm aslında adaletlidir de bunlar adaleti sağlayamıyor diyorsanız işte orada duracaksınız. Adaletin doğasında olmadığı bir sistemi laf kalabalığı ile kimse aklamaya yeltenmemeli. Hem kapitalizm dibine kadar bu iktidarla ayakta duruyorsa gidin şikayetinizi kadı efendiye yapın? Öyle ya yargı kararlarına baktığınız zaman ağzınız açık kalıyorsa hak, adalet, eşitlik vb. sözler hükümsüzse daha çok masal şenliği yaşayacağız demektir.
Bu yüzden sosyalistlerin söylediklerine çevirin yüzünüzü.
Sizi yalanlarla değil gerçeklerle buluşturacak olan sınıfın partisinin söylediklerine bakın.
Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’ni tanımıyorsanız az biraz da siz gayret edip öğrenin. İnanın bu önerimiz sizlerin ahlarından vahlarından çok daha kolay olacaktır çok daha…