Yazan: Turgut Koçak 30 Kasım 2021
Siz kendimizi bildik bileli bu toplumun insanları aldatılmaktadır. Hem öyle bir aldatılmaktadır ki söylenen yalanın tersi bile çıksa aynı yalanı bir kez, beş kez, on kez söyleyerek de yığınları kandırmak olasıdır. Bir düşünün ki yıllarca bu haramzade sürüleri yığınları komünistler ana/bacı bilmezler şapkayı asarsın gibi aşağılık sözlerle de kandırılmamış mıdır? Ya da umarsız kalan yığınlar din anlayışı ile dinler ortaya çıktığı günden bu yana nasıl kandırılıp durulmaktadır?
Bu yüzden de baktığımız zaman görürüz ki kandırılanlar her zaman için umarsız yığınlar olmuştur. Çünkü umarsız yığınlar kandırılmaya ne kadar çok yaşarsa yaşasın neredeyse bir kumarbaz gibi süreç içinde düşünmeye başlar. Bilmem kaç kez döneceği düşünülen şans birinden birinde döner diye düşünüldüğünden donlarına kadar ütülen kumarbazlar nasıl varsa her defasında sistem politikacıları tarafından kandırılan yığınlar da hiçbirinde olmadı ama bu kez olur düşüncesiyle yalanı her defasında yutup kendilerinin canına okuyan sistem partilerini durup durup iktidara getirirler.
İşte bu yüzden bu yalanların getirisiyle saltanat süren sistem politikacılarının altlarındaki koltuğu almak istiyorsak bunların üzerine yıldırım çarpmışa döndüren bir enerjiyle yüklenmeliyiz ki yalancıların feleğini şaşırtalım kandırılan yığınlarınsa umudunu sosyalizmden yana döndürelim ki önümüzdeki aşılmaz gibi görünen kaleler aşılsın, yıkılmaz gibi görünen sistem bir fiske vuruşuyla çöküp gitsin. Yoksa bizler kandırılan toplumu zor sosyalizme inandırabileceğiz.
Kuşkusuz yalan söyleyen ve inananlarla ilgili bir sürü çıkarsamalar yapabiliriz fakat bu çıkarsamalar ne gibi kaynağa dayanmaktadır salt iyi, güzel vb. gibi iyi niyetle altı doldurulmaya çalışılan sözlerse bu sözlerin ve yaklaşımların bir adım ötesi yine aynı çukurdur. Bu yüzden de toplumda fırlayıp çıkmış olan bir sürü zübükleri bir kez değil belki de bin beş yüz kez görebiliriz ve bu zübükler her defasında da yalanla milyonların gözlerini boyayıp kandırabilirler.
Unutmayalım ki egemen olanların kandırabilecekleri sayısız parıltılı propaganda yöntemleri vardır. Bu yöntemlerle kimisi pırıltılı bir yaşamın peşinden koşarak sistemin kölesi olur kimisi de çalış bir gün senin de olur zenginlik hayaliyle her akşam yatağa zengin girip zengin kalkmak için bir sebebi olur.
Bunlar da mı olmadı? Dayarsın insanların ağzına din şerbetini içsin de içsin. Bu dünyada gün görmeyenlere dinin vaat ettiği ne nimetler vardır ne nimetler ki salt bunun için ölüp bir an önce cennette bunlara kavuşmak isteyen insanların sayısı bile az değildir. Hani Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın bir konuşmasında yoksullara söylediği sözleri anımsıyor musunuz aşağı yukarı şöyleydi. Sizler yoksul olduğunuz için Allah’ın sevgili kullarısınız. Keşke bende sizin gibi olsaydım.
Bu vaazı dinleyenlerin içinde bir kişi bile çıkıp sende yoksul ol kardeşim elinden tutan mı var diye sormuyorsa nedeni yalan bile olsa cenneti düşlemekle kalmayıp aynı zamanda da böyle bir yaşamla sınanıp cenneti hak ettiğini düşünmüyor mu sanıyorsunuz? Bence düşünün, yoksa insanlar dinler tarihinde bu denli uzun süredir kanmazlardı ve de kandırılamazlardı.
Sahi siz hiç mi bir kavgada ya da ne bileyim bir iş sorununu çözmek için bazı insanların “Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz” sözleriyle karşılaşmadınız? Bu nasıl bir duygudur sizce? Gücün insanlar üzerinde yaptırımının ne menem bir şey olduğunu herkes bilir. Bu yüzden de birilerini susturmak ve işini yürütmek isteyenler hep yaslandıkları bir yeri işaret ederler ki karşılarındakilere istediğini yaptırabilsin. Toplumda giderek azan şiddet olgusunun bile nedeni derecelendirilmiş güç paylaşımının daha aşağıdakilere gününü gösterme isteğidir ki zaten bu gerçeği bütün halk her aşamada yaşamaktadır. Bu şekilde de insanlar kandırılıp zaptı rapt altına alınırlar tabi ki de.
Bir de işin içinde insanların geldikleri ırksal köken konusu vardır tabi. Bu konuyu politikalarının önüne alan en şoven en sömürücü ve baskıcı iktidarlar bile bu politika ile rahat rahat iktidarlarını sürdürürler ki bugün ülkemizde en geçerli yollardan birisi de budur. Ne diyelim ki adamın açlıktan nefesi kokmaktadır fakat maşallahı vardır evvel Allah Türk’tür ya da ne bileyim bilmem nedir.
Sonuç olarak yalanla aldatılan toplumun bizler karşısına çıkıp:
“İnsanlar, ah, benim insanlarım, yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmekle beslenmeye muhtaçsınız.”
Desek de insanlar bizim söylediklerimizi dikkate almıyorlarsa eğer yüzlerce yıldır kandırıla kandırıla yuvarlak taşa döndüklerindendir. Bütün değerleri iyice aşınmış olanların kimin yanında olacağı bu bağlamda iyi bilinmelidir ki bütün bu yalanları ve kandırmacaları tersine çevirecek bir güç olmak ve egemenlere yalanlarını yutturmak zorundayız.
Yoksa bu işler doğrucu Davut rolünü oynayarak başarılsaydı insanlık sıkıntılarını bugüne kadar çoktan aşardı çoktan.