ALAVERE DALAVERE KÜRT MEMED NÖBETE

Yazan: Turgut Koçak 20 Eylül 2014

Biliyorsunuz 49 Konsolosluk görevlimiz IŞİD’ın elinde rehineydi. Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP iktidarı ne umdu ne düşündü bilinmez ama konsolosluk görevlilerimizi bile bile IŞİD’a teslim ettiler. Sonra baktılar ki, işler kendilerinin sandıkları gibi gelişmiyor, bu konuda ağır eleştirilere uğruyorlar, bir bahane bulup rehinelerin yaşamını tehlikeye sokmayalım uydurması ile rehinelerle ilgili yayın yasağı getirdiler. Yani sizin anlayacağınız ortada bir alavere dalavere olduğu çok açık. Dahası el altından IŞİD’ın beslendiği ve IŞİD’la her türlü bağın sürdürüldüğü o kadar belliydi ki, bazı IŞİD’ın önde gelen liderlerine bile İstanbul’da ikamet izni verilmişti. İktidarla IŞİD arasında su sızmadığını gösteren o kadar çok belirti vardı ki, bu belirtilerden biri de Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun verdiği demeçti. Başbakan IŞİD’ın çok az sayıda bir grup olduğuna işaret ediyor, sözü; bunca haksızlık yapılırsa sonucun da böyle olacağına getiriyordu.

Değerli yurttaşlar mı yazsam yoksa değerli okurlar mı desem inanın zorlanıyorum ama sizlere bir sesleniş şekli bulmalıyım sonuçta. Hani biliyorsunuz bunların dış gezileri bitmez ya; Recep Tayyip Erdoğan KKTC’den sonra Azerbaycan’a sonra da Katar gitti. Anımsarsanız Recep Tayyip Erdoğan’ın Katar gibi avuç içi kadar bir ülkeden ne umduğunu yazdık ve eleştirdik. Eleştirimizin dozunu sert tutarak Katar Emiri için hak ettiği sözleri yazdık. Görüntüleri izlerseniz Katar Emiri’nin terlikle Recep Tayyip Erdoğan’ı karşılaması, terlikle tören kıtasını birlikte selamlamalarını da haddini aşan bir davranış biçimi olduğunu, bu davranış bir ABD yetkilisini bırakalım bir ABD çavuşuna bile gösteremeyeceğini yazdık.

İşte bu gezisinde muhterem, Katar’ın geziden bir gün önce sınır dışı edeceğini söylediği Mısır’ın Müslüman Kardeşler Örgütü liderlerini Türkiye’ye kabul edileceği açıklamasını yapıverdi. Sanki Türkiye yolgeçen hanı, Recep Tayyip Erdoğan da bir hanlar sorumlusuydu. Koskoca bir ülkede Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesinin dışında ne kanunlar geçerliydi ne de alışılagelmiş usuller. Sizin anlayacağınız yıllardır AKP iktidarı tarafından Türkiye İslami terör örgütlerinin çiftliği haline getirilmiş durumda olduğu için bunlara yenisinin eklenmiş olması çok da şaşırtıcı olmazdı. Hoş bu sözü edilen İhvan liderlerinin bazıları zaten İstanbul’u tıpkı eski Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi gibi İstanbul’u yurt tutmuşlardı. Olsa olsa bunlara adları sanları duyulmuş beş on teröristbaşı daha eklenmiş olacaktı. Bunlara da tıpkı Haşimi gibi seçkin semtlerde barınma olanağı verilecek, kapılarında korumaları Mısır ve İslam ülkelerinde terör organisazyonları için her türlü kolaylık sağlanacaktı.

Sabah haberleri ile birlikte öğrendik konsolosluk görevlilerimiz Urfa’ya getirilmiş. Onların sağ salim yurda dönmeleri hiç kuşku yok ki, sevindirici bir haberdir. Ancak Ta başından Musul Konsolosluk görevlilerimizin esir alınmasından bugüne kadar geçen süre içinde Recep Tayyip Erdoğan ve şu anda Başbakan olan Ahmet Davutoğlu’nun ne biçim alavere dalavere çevirdiklerinin bilinmesinde kimsenin düşünemeyeceği kadar fazla yarar vardır. Yarar vardır diyoruz çünkü bu tür ilişkiler ağı Türkiye’nin başına öyle bir çorap örmüştür ki, bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllının çıkaramayacağı ağırlıkta dersek abartmış olmayız, aksine az bile söylemiş oluruz.

Bilirsiniz; AKP iktidara geldiği günden bu yana yığınların algılarını öyle bir yönetti ki, sonunda bu yöntemle başarılar kazandı. Rehinelerin getirilişi, bu getiriliş nedeniyle yapılacak törenler, açıklamalar, Başbakan’ın ta Azerbaycan’dan Urfa’ya gelip bu karşılamayı şenlendireceğinin söylenmesi hepsi hepsi algı yönetimi ile ilgili bir alavere dalavereden ibarettir. Bu muhteremler; rehinelerin nasıl tutsak alındığından tutalım da nasıl getirildiğine kadar arada yaşanan bir sürü olayı karanlıkta bırakacak ve kamuoyuna ise sadece ve sadece büyük devlet havalarında rehinelerin nasıl kurtarıldığnı gösterecektir. Bu yöntemle safların kandırılması her zaman için geçerli olmuştur ama ya saf olmayanlar nasıl olacakta bu oyunu yutacaklar dersiniz? Yoksa bizim düşündüğümüzün aksine ülkemizde safların oranı çok mu fazladır ki, AKP iktidarı her defasında dört ayaküstüne düşmeyi becerebilmektedir? Hani bir söz vardır “alavere dalavere Kürt Memed nöbete” diye.

AKP’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın konumu da o hesap, her defasında 76 milyonu nöbete göndermenin bir yolunu buluyorlar ve kendileri de koğuşta fosur fosur uyuyup keyf çatıyorlar.

Ancak, bu alavereci dalavereci takımının keyfinin kederi de biz olmalı çevirdikleri dolapların hesabını bir bir sorarak analarından emdikleri sütü burunlarından fitil fitil getirmeliyiz ki, cümle cihan bu yöntemle ülkenin yönetilemeyeceğini görmelidirler.

Göreceklerdir de…