Yazan: Turgut Koçak 23 Aralık 2020
Bazı zaman bazı politikacılarda öyle tutum ve davranışlar görüyoruz ki şaşırmamak elde değil. Evet, AKP ve saray iktidarı rejimi İslami anlamda “Türk Tipi” Cumhurbaşkanlığı sistemiyle çok kolay değiştireceğini düşünmeseydi parlamenter sistem yerine elbette onlar da durup dururken böyle bir yola başvurmazlardı. AKP ve saray iktidarının dünya görüşüne uygun düşeceği için bu yolu seçmiş olması çok da şaşırılacak bir şey değil.
Böyle bir görüş sahibi bir parti kalkıp da artık ben de güçlendirilmiş parlamenter sistemden yanayım dese hemen ortaya atılıp madem sizde böyle istiyorsunuz haydi birlikte yola devam edelim demek öyle ucuz bir politikadır ki ne yazık ki bunu biz İyi Parti’nin Genel Başkanı Meral Akşener’de görüyoruz. Bu yüzden de sık sık İyi Parti ile sarayın iş tutacağı söylentileri gündeme düşüyor. Doğal çünkü bu konu bizzat Meral Akşener’in televizyon programlarına çıktığında dile getirdiği bir konu. Bu durumdan da anlıyoruz ki Meral Akşener ne AKP’nin ne de sarayın niyetini doğru okumuş görünmüyor.
Bugün yeni sistemde seçim kazanmak artık tek başına hiç kimseye nasip olmayacak gibi göründüğü için konuyu zaman zaman AKP’de gündemine getirmiş ve de bilerek tartıştığı bu konuyu sızdırmış olabilir. Ancak yaşananlar bu merkezdeyken kim hangi murada bağlı olarak konuşursa konuşsun söylenenlerin güven verdiği söylenemez. Örneğin meral Akşener’e sorulduğunda; “Biz güçlendirilmiş parlamenter sistemi AKP ile konuşuruz ama masada ana muhalefet de olmalı…” diyebiliyorsa işin özüne değin sorunlar var demektir. Çünkü biz öyle sıradan bir şeyden söz ediyor değiliz, basbayağı Türkiye’de rejimi değiştirmiş olan bir yapılanmadan yani AKP ve saraydan söz ediyoruz ki bu öyle sanıldığı gibi kolayca hazmedilecek bir şey değildir. Eğer hazmediliyorsa da iktidarla bunu hazmeden konumda olan bir partinin ilişkileri nedeniyle yarattığı güvensizlik ortamı üstelik de karşımıza kesinlikle bir kirlenme olarak çıkacaktır ki başkalarının bu davranışa alkış tutacağı kimse tarafından düşünülmemelidir.
AKP ve sarayın ne aydın desteği var ne de geçmişte kimi bilmişlerin yol göstericiliğinden yararlanma durumu. Çünkü AKP hemen her çevre ile şu ya da bu nedenle köprüleri atmış durumda. Bu yüzden de en kaba, en saldırgan, en hukuku hiçe sayan, en hak ve özgürlükleri takmayan tutum kolaylıkla bu çevrelerden gelebilmektedir. Mecliste bütçe görüşmeleri sırasında bakanların tavırları da üç aşağı beş yukarı birbirinin aynı olması da şaşırtıcı değildi. Çünkü iktidar için parlamentonun gerçekte seçilmişler de olsa hiçbir değerleri yoktu. AKP’yi her anlamda bir şekle şemale sokacak bir güç yok. Bugün AKP saflarında iyi kötü oturup kalkma, konuşma dinleme bilen kimseler de iktidarın çevresinde bulunmuyorlar artık.
AKP’nin yattığı ortam nedeniyle yığınlarda ülkeyi kendilerinden başka yönetecek birilerinin olmadığına dair görüşleri toplumda hala geçerliliğinin varmış gibi görünmesi de doğrusu işleri zorlaştırıyor. Bu yüzden de ne halkın isteklerine yanıt veren, ne de siyasi çözümler konusunda akla yatan politikalar üreten bir iktidarın olmaması bile yığınların memnuniyetsizliğinin hızla yükselmesini sağlamıyor. İktidar işine geldiği konuları tartışma alanında tutarak zaman kazanıp iktidarda kalmanın peşinde. Ne yazık ki muhalefet çevreleri de pek çok zaman bu yola girilmesini kolaylaştırıyor.
İktidar bunca zor koşullarına karşın kendisini emperyalist dünyaya kabul ettirmek için çaba içinde. Bunun için ABD’de kendilerini yeni gelen Biden yönetimine anlatması için lobi bile oluşturdu. Adamlar oluşturdukları bu lobi ile kime neyi mi anlatacak diye düşünüyorsanız, düşünmeyin, çünkü AKP ve saray hala ABD’nin işine yarayacağını düşünüyor olmalı ki bu çizgiden yürümeye devam ediyor.
HDP’ye yönelik sertliğini de iyi okumak gerekir. Kimilerine bu davranışın vermek istediği mesajlar var. Yani AKP ve saray iktidarı HDP’yi yanına çekemeyeceğini anladı ama hiç değil tarafsız hale getirirsem benim için kazanç olur düşüncesinde. Diğer yandan Osman Öcalan aracılığı ile Kürtleri bölecek bir parti kurulması çalışmalarının bile girişimleri olduğunu duyuyoruz da AKP’nin oyunları konusunda gelişmeler bize daha dikkatli olunması gerektiğini söylüyor.
AKP bir numaralı yoksulluğu yaratan bir parti fakat aynı zamanda da yöneten bir parti. Bunlar hiç yüzleri bile kızarmadan yoksulluğu bitirdiklerini iddia ederler, ne denli becerili olduklarını da görmek gerekiyor.
Şimdi bazıları durumu çok açık olan bir parti ile yani AKP ile sistem tartışmasına girip birlikte rayından çıkan sistem nasıl geri rayına oturtulur konuşulacağına bile inanıyor. Oysa böyle bir parti ile bu gibi tartışmalarla zaman yitirileceğine biz iktidara gelirsek sistemi bu şekilde değiştireceğiz diye kararlılıkla yığınların önüne gerçekleri koymak iktidar yolunu daha kolay açacaktır fakat bazılarının kan uyuşukluğu nedeniyle sık sık acaba olur mu ya yatması işi diyebiliriz ki zorlaştırıyor.
Bazıları ülkenin geldiği ortama bakarak hepimiz canciğer kuzu sarması olsak, el ele verip yürüsek daha iyi olur diye düşünüyorlar bunu çoklarında görüyoruz ama bir şeyi daha görüyoruz o da körle yatan şaşı kalkarmış, kıratın yanında duran ya huyundan ya suyundan bir şeyler kaparmış…