Yazan: Turgut Koçak 24 Kasım 2022
İstiklal’deki terör saldırısı sonrası Karkamış’a atılan ve yaşamların sönmesine neden olan havan topu mermileri ne kadar da denk getirilerek atıldı değil mi? İktidar, hava operasyonu yapmak için gözümüzün içine bak baka İstiklal’deki saldırıyı bahane ederken şimdi de kara harekâtından söz ediliyor. Sanki bir yerlerden düğmeye basılmış görüntüsü veren bu olaylardan sonra Erdoğan, bu kez de ağız dolusu kara operasyonundan söz etmeye başladı ki sormayın gitsin. Daha İstiklal’deki terör saldırısı aydınlatılamadı ama varsın olsun iktidar ne diyorsa odur herhalde. Ama bize sorarsanız bu eylemin ÖSO ve İdlib’teki El Kaide türevleri ile ilişkisi çok açık.
İktidar, peşin peşin kabul etmemelerine karşı İstiklal’deki terör eylemini PYD/YPG’nin üzerine yıkıverdi. Oysa bu olayla ilgili şimdiye kadar Türkiye yurttaşı olsun gözaltına alınan veya tutuklanan kimse yok. MSB’ye göre bu eylem TSK’nın sürdürdüğü Pençe/Kılıç harekatı ile bağlantılı olarak yapıldı. Hani öteden beri devletin açıklamalarına inanılır ya bu kez yapılan açıklamaların yurttaşlar üzerinde çok da etkisi olmadı. Çünkü olayların üstündeki sis perdesi kaldılımadı öylece duruyor. Yapılan çelişkili açıklamalarsa işin cabası.
Sokağa çıkıp on kişiye sorsanız 8 kişisi bu olayı iktidarın ortaya koyduğu politikaları 2023 seçimlerini kazanmak için yaptığı manevra olarak görüyor. Bu yüzden de AKP’nin politikalarını halk kendisine kesilmesi olası faturalar olarak düşündüğü için tedirginlik duyuyor.
Bir de işin en kötüsü de nedir biliyor musunuz, daha önce de benzer provokatif olayların yaşanmış olması. “Suriye tarafından birkaç roket atarız olur biter” diyen yetkilileri bile biliyoruz. Kilise atılan roketler yüzünden geçmişte 21 kişi yaşamını yitirdi 88 kişi yaralandı. O zaman da Suriye topraklarına girme tartışması vardı ve bu olayda hem de masum insanların yaşamı üzerinden sağlandı ki gerçekten de üzerinde çok düşünülmesi gereken bir durumdur, bugünkü olup bitenlere de ışık tutmaktadır. O günlerde kimi gazeteci ve bazı kimseler Fetö’nün kirli işbirliğinden söz ederek DEAŞ üzerinden oyunlar oynandığını da dile getirmişlerdi bugün de benzer yorumlar sıkça yapılmaktadır. Dolayısı ile AKP ve saray iktidarının politikaları yüzünden gerçekten de ülkemiz göz göre göre bataklığın içine itilmektedir.
‘Ortam dinlemesi’ olarak kaydedilen ses bandında, dönemin Dış İşleri bakanı, MİT ve Dış İşleri Müsteşarlarıyla Genel Kurmay 2. Başkanı olduğu iddia edilen kişilerin görüşmesi aktarılmıştı!
Bantta; “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze atılarak savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesine ‘de saldırtırız!" denildiği iddiasını unutmuş olabilir miyiz?
Geçmişte seçimleri kazanmak için bazı şeyleri iktidarın göze aldığı gerçeği ortadayken şimdi, şu an iktidarın yeniden seçimleri kazanması çok zorlaşmışken AKP ve saray iktidarı neler yapmaz ki değil mi? Özetle savaş çıkarmayı bile göze alanlar için bu iş leblebi çekirdek kadar kolay sayılmaz mı? Yoksa ülkenin geniş halk yığınları bu denli tehlikeli oyunların içinde olan AKP ve saray iktidarını yeterince tanımamış olabilir mi?
Bugün pek konuşulmayan 17/25 Aralık tapeleri ile ilgili CHP tarafından dünyanın en güvenilir kurumlarından doğru olduklarına dair raporlar alıp ilgili mahkemelere sunmadı mı? Bir zamanlar Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı daha sonra Başbakan yardımcılığı görevini üstlenen Yalçın Akdoğan’ın söylediklerini sırların ifşa edilmesi olarak anlamayacaksak ne olarak anlayacağız?
Ne diyor Recep Tayyip Erdoğan; “Madem karşımızdakiler kendi sözlerini tutamıyor, bizim kendi başımızın çaresine bakma hakkımız doğmuştur." Öyleyse bizler bu sözleri askeri harekâtın karadan da başlatılacağı şeklinde anlarsak yanlış mı anlamış oluruz?
AKP ve saray iktidarı Türkiye’yi sözün özüne bakarsak Ortadoğu bataklığının dibine kadar itmiştir. Bundan sonra izlenilecek politikaların da çıkış olabileceğini hiç düşünmek olası mı? Milyonlarca insan bu yanlış politikalar yüzünden Türkiye’nin hemen her şehrine gelip yerleştiğine göre bunların içinden kaçının İslami terör örgütleriyle ilişkisi vardır bilebiliyor muyuz? Böyle bir sonuç ülkemiz için ne gibi tehlikeler oluşturduğunu bizler bilmiyor muyuz? “Uyuyan hücreler” olarak nitelenen İslami terör örgütlerinin yarın kalkıp İstiklal’deki eylemlerin benzeri eylemlere girişmeyeceklerini söyleyebilir miyiz?
Sonuç olarak AKP ve saray iktidarının politikaları tehlike tuzaklarıyla dolu bir politika olup bu politikaları boşa çıkarmak da bizlerin en önemli görevidir o kadar…
Yoksa aynı kirli suda yıkanıp durmanın bizlere getireceği hiçbir yarar yoktur.