Yazan: Turgut Koçak 16 Ağustos 2021
AKP ve saray iktidarı iktidarda ne pahasına olursa olsun kalmayı aklına koyduysa ki böyle gözüküyor, kendince bir takım tedbirlerin de alınmayacağını düşünmek safdillik olur. Bizler sürekli olarak sokağa egemen olmak için AKP’nin resmi güvenlik güçleri dışında güç oluşturma gayreti içinde olduğunu bilmiyor değiliz. Eğer böyle olmasaydı Gericilikten ordudan atılmış olan Adnan Tanrıverdi zurnanın son deliğiyken niye boyundan büyük roller üstlensin değil mi?
Bizim ülkemizde hiçbir şey yasal çerçevesi içinde yürümediği için her yılın Ağustos’u ordu içinde göreve getirilenler, emekli edilenler ve rütbesi yükseltilenler bir sorun olarak karşımıza çıkar. Biliyorsunuz Jandarma güvenlik güçleri olarak orduya bağlı olarak görev yapardı. AKP iktidarı bunu değiştirdi güç dengelerini lehine çevirmek için jandarmayı alıp İçişleri Bakanlığı’na bağladı. 15 Temmuz sonrasında Fetöcü kesimler temizlenip bu temizleme sonrasında ise Süleyman Soylu’nun diyebiliriz ki gücü daha da bir artmış oldu. Yalnız Bu yılki YAŞ toplantısında jandarmada da bir tırpanlanma yaşandığı söyleniyor.
YAŞ ‘tan Hulusi Akar’ın ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın güçlenerek çıktığı savı çok konuşuluyor. Bu duruma etki eden şeylerin başında Türkiye’de yaşanan ekonomik çöküşle birlikte Peker’in açıklamaları da söylendiğine göre etkili olmuş. Süleyman Soylu büyük oranda saygınlık yitirmiş. Erdoğan ise süreci hem iyi izleyemez hale gelmiş he de yönetme sıkıntısı içinde.
Bu arada Erdoğan’ın sağlık problemlerinin de giderek arttığı, kimi davranışlarını denetleyemediği bu yüzden de yakın bir süre içinde bu durumun daha da bir yoğunluklu olarak tartışılacağı söyleniyor. Öyle ki kimi iddialarda zaman zaman Erdoğan’ın yakındakilerini bile tanımadığı iddiası giderek arttığı gibi kimi yaşananlar da bu görüşleri ileri sürenleri haklı çıkartıyor izlenimi veriyor.
Sizce ne garip değil mi? Sedat Peker paylaştığı twitlerinde kimi kast ettiği biliniyor 65 yaşını geçen siyasilerin de ülke yazgısında rol oynamaları konusunu ele alarak sağlık raporu almaları gerektiğini ileri sürüyor ki bu da yukarıda söylenen savları güçlendiriyor.
Kim hangi amaçla olursa olsun bazı hassas konular konuşulurken devlet aklından söz edilirdi. Bu konu üzerinde uzun uzadıya durmanın anlamsızlığını biliyoruz. Sonuçta hangi konu ele alınırsa alınsın afaki olarak değerlendirmek yerine maddi gerçeklikleri yerine oturtarak konuşmak gerekir. Çünkü devlet aklı denilen şey hiçbir zaman sınıfsal gerçekliğin dışında bir tutum ortaya koyduğu görülmediği gibi kim egemense onların o akıl savında borusunun öttüğünü bizler zaten biliyoruz. Ancak Türkiye’nin yeni durumunda bu akıl tamamıyla Erdoğan aklı ile yer değiştirdiği için ortaya da sıkıntılı bir durum çıkmaktadır. Bu sıkıntılı durumu yeniden eski yerine oturmak için çalışanlara karşı Erdoğan’da elbette ki direniyor.
Yukarıda SADAT’tan geçerken söz ettik. Bu örgütün ne menem bir şey olduğunu uzun uzadıya yazıp çizmenin bile gereği yok. Bu örgütün basın içindeki uzantılarının yazıp çizdiklerini de dikkate almadan geçemeyiz. Bildiğiniz gibi Yeni Akit diye gerici ve şeriatçı bir gazetede yazı yazan Sabri Balaman önemli sayacağımız konulara değinmiş.
Sabri Balamanın yazdığına göre SADAT sadece Suriye’de ve Libya’da operasyonel bir güç değilmiş. Aynı zamanda da içerde paramiliter bir örgütlenmeye gittiği de bir gerçekmiş. Peker konuyu ele alınca SADAT bir süre köşesine çekilmiş. Şimdi ise yeniden bir hareketlenme içindeymiş. Erdoğan, ‘Devrim muhafızları’ benzeri bir yapılanma için çok çaba harcamış. Bu yapılanma Hitler’in kahverengi gömleklileri, Mussolini’nin kara gömleklileri, İran’ın Besiç milisleri olarak tasarlanmış. Yani gördüğünüz gibi AKP bambaşka sularda kulaç atıyor diyebiliriz.
Bu milis gücünün Sedat Peker’in yönetiminde kurulması bile düşünülmüş. Bu durumlar ortaya çıktıktan sonra da yeniden SADAT’ta karar kılınmış.
Bu konuyu nasıl değerlendirirseniz değerlendirin durum öyle gösteriyor ki Erdoğan alışılagelmiş devlet yapısının hem de sadece kendi iktidarını korumak için dışına çıkmış. Böyle bir yapılanmanın Türkiye için yaratacağı tehlikeleri uzun uzadıya konuşmanın bile bizce gereği yok. Gerçekten de bu anlayış çok büyük tehlikelere işaret ediyor ki asla hafife alınamaz. Alınamaz çünkü Erdoğan’ın ve AKP siyasetinin geldiği nokta Türkiye’yi öyle bir tehlike çukurunun içine itiyor ki ne gibi büyük bedellere mal olacağını hem düşünelim hem de üstene giderek işlevsiz bırakalım.
Yoksa bu iktidardan daha çok bu ülkenin çekeceği var…