Yazan: Turgut Koçak 29 Kasım 2014
AKAP iktidarı için kim ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın gerçekte bu iktidar tam bir zehirli ölüm sarmaşığıdır. Çünkü AKP, iktidarını sürdürmek için her yola başvurmaktan bir an bile çekinmemiş bir anlayışın öyle gizil falan değil açıkça temsilcisi ya da ta kendisidir.
Bu iktidar döneminde sürekli olarak türban konusu gündemde tutuldu ve dinci ve şeriat taraftarları aydınlınlanma yanlısı ve laik kesimlere karşı görülmemiş bir kin ve nefret histerisine kapıldılar. Yine AKP iktidarı döneminde asıl sorunu gözlerden kaçırmak ve işçilerin, emekçilerin sınıf mücadelesini etkisizleştirmek için etnik köken farklılığı ve inanç üzerinden politikalar geliştirildi ve bu politikalarla çeşitli çevreler birbirlerinin kanını içecek denli birbirlerine düşmanlaştırıldı.
Bir süredir AKP iktidarı ile canciğer kuzu sarması haline gelen Akit Gazetesi’nin yazdıklarını bilmiyorum hiç okuyor musunuz? Bu gazete hemen her gün kin ve nefret kusan yazılar yazarak iktidarın kılıcı gibi davranmaya devam ediyor. Dünkü yazımda cezaevine giren Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye değindim. İşte aynı konu ile ilgili olarak Akit gazetesi şöyle yazmış.
‘O Profesör cezaevinde’
‘Başörtülü öğrencileri sınıfta taciz eden, okulun giriş kapısında nöbet tutarak içeri girmelerini engelleyip, fotoğraf çeken Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi Bölümü’nün eski öğretim üyesi Prof. Rennan Pekünlü cezaevine girdi." Akit alt başlığında ise şöyle devam etmiş.
‘Bu karar ibret olsun’
Akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri Prof. Rennan Pekünlü’nün başörtülü öğrencileri engellediği gerekçesiyle ceza almasının olumlu olduğunu, söz konusu kararın herkese örnek teşkil edeceğini söylediler.
Akit; “sınıfta öğrencileri taciz eden” diye yazıyor ya, sanırım hiç aynaya bakmıyor. Taciz sözcüğü Akit gazetesinin çevresine öyle bir yakışıyor ki, bunların alınlarını yıllarca kazısanız çıkmayacak bir kara leke gibi duruyor. Yani bu sözün Prof. Rennan Pekünlü gibi değerli bir öğretim üyesi için yazılması şark kurnazlığı ile çamur at izi kalsın bağlamında yazılmış olsa bile bir değeri yok. Çünkü Pekünlü’nün alnı açık yüreği de insan sevgisi ile çarpıyor. Ayrıca Akit gazetesinin sivil toplum kuruluşları ve akademisyenler diye tanımladığı çevreler ise akademisyen olmaktan çok uzak bulundukları yerlere kayırma ile gelen çakma kimseler olduklarını bilmeyenimiz mi var? Akit’in sivil toplum kuruluşları dediği kuruluşlar nelermiş acaba? Her biri şeriat tutkusu ile yanıp tutuşan cemaat ve tarikat örgütleri olmasın?
Aslında Akit gibi elleri ve yürekleri katran karasına batmış çevrelerle ilgili bu kadar söz bile çok. Bu yüzden de asıl konumuza gelmenin yararı var.
Yukarıda söyledik. AKP iktidarı tehlikeli tırmanışlara ciddi ciddi ortam hazırlayan bir iktidar olarak tarihe geçmiş bulunuyor. Anımsarsanız bir zamanlar Başbakanlık koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan sık sık muhalefet partilerine “siz Sivas’tan öteye gidemezsiniz” der onları sözümona köşeye sıkıştırmış olurdu. Aynı sözleri şimdi değişen bir şey yok Ahmet Davutoğlu söylüyor. Ahmet Davutoğlu Tunceli’ye gitti. Orada kendisini diyebiliriz ki, bir ordu korudu. O konuşma yaparken Tunceli halkı da kendisini portesto etti, olaylar çıktı. Davutoğlu konuşmasında özellikle MHP’yi kastederek öteki muhalefet partilerinin Tunceli’ye gelemediklerini söyledi. Bu olay üzerine de MHP Genel Başkanı Tunceli’ye gideceğini açıkladı, orada protestolar arasında ve yoğun polis önlemleri altında valilik önünde bir konuşma yaptı.
Benim değinmek istediğim MHP’nin ne konuştuğu, şu bu değildir. Üstelik bizler MHP’ye karşı, cepheden karşı politika izleyen bir partiyiz. Benim değinmek istediğim bu tür konuşmaların bir gün bedeli çok ağır olacak sonuçlar doğurmasıdır. Çünkü siz derseniz şu ile şu parti girer, başkası giremez, bir başkaları da şu ile şu partiler giremez diye özel bir çabaya girerler ve sonucu da çok ağır olur. Nitekim Fethiye ve Urla’da HDP’ye karşı yapılan eylemlerin bir adım ötesi linç girişimidir ki, AKP’nin izlediği politika bu tür sonuçlara ortam hazırlamaktadır.
Vurgun, çalma çırpma, adam kayırma, nüfuz ticareti, arsa yağması yöntemiyle rantçılık, adaletsizlik, yargıya müdahale, her fırsatta özgürlükleri budayan yasakçılık daha say say bitmeyecek denli çok AKP iktidarının hünerleriyle karşı karşıyayız.
Yani işin özeti AKP iktidarı zehirli bir ölüm sarmaşığı olmuş halkımızın boğazını sıkıyor ki, bu sarmaşığa seyirci kalan da ölür, değen de…