Yazan: Turgut Koçak 29 Haziran 2013
AKP iktidara geldiğinden bu yana insanları kimliğinden kişiliğinden etti. Öyle ya kendini ya yok sayıp AKP’li görüneceksin ya da ölümlerden ölüm beğenip bedel üstüne bedel ödeyeceksin. Müdür olamazsın, önemli bir göreve gelemezsin, hele üst kademelerde hak etsen de etmesen de asla görev alamazsın, sana iş yoktur, memur sınavlarını kazansan da bir türlü ataman gelmez, bekler bekler başa dönersin. İzlenirsin, fişlenirsin, gün gelir kullanılmak üzere özel yaşamın da dahil neyi var, neyin yok karanlık güçlerin elinde depolanıp bekletilir. Fazla mı göze battınız işin kolayı var, bir şey uydurulup içeri alınır, derdini bile anlatamadan kaç yıl içerde kalırsın belli olmaz. Halktan biriysen işe, aşa muhtaç ve yoksulsan sende ne kişilik bırakırlar ne de onur. Sadaka toplumunun bir üyesisindir artık. Onurun kırıla kırıla bir köle yavraklığı eğemen oldu çoklarının üstünde. Salt bu yüzden; “ekmek parası” ne yapalım diyerek ortalarda sürtüle sürtüle çay taşına dönmüş insanlarımız. Onur denince, kişilik, kimlik denince Recep Tayyip Erdoğan’ın aklına bir tek kendisi geliyor. Kendisi en “onurlu” olacak ki, onursuzlara komuta edebilsin. Kurgu bunun üzerine kurulmuş. AKP’nin kalıbına uymayanlar mı, onlara da her şey söylenebilir. Yalandan kim ölmüş aklına ne geliyorsau karşıtlarını yıpratmak için yüklen de yüklen. Devlet erkini elinde bulunduruyorsun ya istediğin kötülüğü yapabilirsin senden olmayana. Ticaretle mi uğraşıyor, sal üzerine vergi müfettişlerini iş yeri çalışamaz hale gelsin. Açık mı yok, bu açığaı kes kesebildiğin kadar cezayı. Korkutarak boyun eğdir, sesini kıs, iktidardan yana hale getir. Bugün Medya alanında iş yapan patronların hepsinin durumu bu. Kocaman kocaman adamları azarla, sustur öyle bir yayın yapsınlar ki, gerçeklere gözleri kapalı. Halkın haber alma özgürlüğü yalan haberlerle vurulup geçilsin.
Varsın dünya yansın medyada ortalık güllük güneşlik. Bir şaşa, bir debdebe, yürüyün kim tutar sizi. Sonra RTÜK. İktidarın isteği doğrultuda yayın yapmıyor mu? Basarsın para cezasını, ya borçlarından dolayı kapanır ya da aklını başına toplayıp kuzu kuzu iktidarın postuna bürünüp verip veriştirir iktidar karşıtlarına.
İşte bu kendini beğenmişliktir ki, bir de kendisini paraya pula boğdu mu, kimse karşısında duramaz. Kimseye gıkını bile çıkarma izni verilmez. AKP işbaşına geldiği günden beri böyle bir politikayı ülkenin yaşamına soktu. Değerler ve değer yargıları öyle bir değişti ki, ahlakla ahlaksızlık yer değiştirdi. Karanlıkla aydınlık ayırt edilemez oldu. Gemisini kurtaran kaptan, kurtaramayan miço sayıldı. Halk yığınları aşağılandıkça aşağılandı. Bütün bunların bir nedeni vardı. Aşağılanan ve onuru elinden alınmışları yönetmek olasıydı. AKP 11 yıl boyunca böyle bir politika izledi. Ne zaman Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına biri çıksa ya da kendisini eleştirse hemen derdest edilip aşağılanarak polisin eline teslim edildi. Kendilerini baş görenler halkı ayak yerine koyarak aşağıladılar. Bizzat seslenirken Recep Tayyip Erdoğan, “ne zamandan beri ayaklar başı yönetiyor” diye sordu. Gezi Parkı eylemlerinin yurt düzeyine yayılması ve AKP iktidarını ilk kez böylesi düzeyde sarsması sonucu Başbakan’ın dumanı tepesinden çıktı. Polisleri; “kahramanlık destanı yazdınız” diyerek sayısız kez demokratik hakkını kullanan halkın üzerine sürdü. Polislerde artık kafa, göz önlerine kim çıkarsa çiğnediler geçtiler. Sayıya vurulamayacak kadar çok gaz bombası kullanıldı. 3000 ton su kullanıldığı söyleniyor. Polis saldırısı sonucu insanlarımız canından oldu. 8 binin üstünde yaralanan var. Yüzlerce kişi tutuklandı. Recep Tayyip Erdoğan, “benim polisim” diyerek polislerin hukuksuz uygulamalarını sahiplendiği içini, vicdanlarına göre karar vermesi gereken yargı erki kendilerine karşı tehdidin gölgesinde kararlara imza attılar.
Hani bir söz vardır, “dananın kuyruğu koptu” diye. AKP iktidarının geldiği noktada dananın kuyruğu kopmuştur. Bundan böyle ülkemizde bu iktidar sürdüğü sürece işler iyice rayından çıkacaktır. İktidarın misliyle baskı ve zulmü ile karşılaşılacak, yalan bu iktidarın sürmesine dayanak yapılmaya çalışılacaktır. Son olaylarla ilgili iktidarın tepesinden yalan dinleye dinleye içimiz dışımız şişti. Ülke; ekonomik, siyasal ve sosyal olarak iyice bataklığa batmış bulunuyor. Geçen her gün misliyle zorlaşacak, geniş halk yığınları daha da büyük acılar çekecektir. İçerde ve dışarda yalanla hükmetmeyi aklına koymuş olan AKP iktidarını bu ülke daha fazla kaldıramaz. Bu yüzden de bu iktidarın gönderilmesi yaşamsaldır.
Daha önce yazdık. Bu iktidarın “Kürt açılımı” sonuç getirmeyecek bir duaya âmin demekten ibaret olup dış güçlerin dayatmasından ibarettir. “Akil insanlar"ın önceki günkü Başbakan’la toplantısı tam bir fiyaskodur. Fiyasko olacağı başından belli olan çalışmalar hiçin toplamı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın kucağına bırakılmıştır.
Ve zaten Cizre’de yaşananlarla birlikte de yeni döneme de girilmiştir.
Yeni dönem aynı zamanda da AKP’nin sonuna doğru koşar adım gittiği bir dönemdir, sonlarına ulaşmaları da uzak değildir.