AKP İKTİDARI BASKI VE ZULÜM İKTİDARIDIR

Yazan: Turgut Koçak 11 Nisan 2014

Hadımköy’deki Greif fabrikasında haklarını almak için içiler 60 gündür direnişteydi. Bu direnişi kırmak için polis sabah 06.00’da harekete geçti ve biri çocuk olmak üzeri 91 işçiyi gözaltına aldı. Polisin bu saldırısında çok sayıda işçi yaralandı.

Polisin bu saldırısını duyunca aklınıza ne geliyor bilmiyorum ama benim aklıma 12 Eylül 2010 tarihinde kabul edilen AKP’nin anayasasına göre işçiler haklarını almak için grev haklarını kullanabilecek, aynı yerde çalışmayan işçilerse hakları yenilen işçileri desteklemek için destekleme grevi yapabileceklerdi. Peki, ne oldu? İşçiler grev haklarını kullanabildi, işçi kardeşleri destekleme grevleri yapabildiler mi?

Ne gezer, işçilerin çalışma yaşamında uğradıkları zararlar için hemen hemen bütün eylemleri polisin saldırısına uğradı. İşçiler gaza ve basınçlı suya boğuldu. Birçok işçi direnişi ise binbir Alicengiz oyunuyla kırıldı. İşçilerin sendikaları işlevsiz hale getirildi.

Dün Muğla Yatağan Termik Santrali’nin özelleştirilmesini önlemek için Ankara Özelleştirme İdaresi önünde haklarını arayan işçilerde polis tarafından gaza boğuldu, polis şiddeti gördü. Özellikle de Muğla Yatağan işçilerinin aylardır özelleştirmeye karşı yürüttüğü onurlu direnişini bütün Türkiye biliyor. İşçilerin ekmek kapısının kapatılması bir yana Yatağan Termik Santrali yabancılara peşkeş çekilmek isteniyor. İktidarın bu tutumu karşısında ise bütün ülke halkı susuyorsa oturup bunu bir düşünmek gerekiyor.

Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği, bildiğiniz gibi AKP iktidarı tarafından yağmalandı, yağmalanmaya devam ediliyor. Buraya yapılan Başbakanlık Sarayı’nın yapımının mahkeme kararı ile durdurulmasına karşın, proje koruma kurullarında onaylanarak inşaat devam ettiriliyor. Yani AKP iktidarı işine gelmeyen mahkeme kararlarını dikkate bile almadığı gibi üstüne üstlük bir de bu konuda yaptırımlara girişerek yargıyı sindirmek için her yola başvuruyor.

Anayasa Mahkemesi, Oymapınar HES’in özelleştirilmesine iptal kararı verdi. Kararın gerekçesi, yürütmeye, “sınırlarını bil” yargıyı çiğneme gibi bir anlamda. Gerekçeli kararda “verdiğimiz yargı kararları değiştiriliyor, son sözü Bakanlar Kurulu söyleyince yargı yolu anlamsızlaşıyor, hükümet kaynağını Anaya’dan almayan yetkiler kullanılıyor” denilebiliyor. Yani işin özeti iktidar bizzat Anayasa Mahkemesi tarafından anlaşıldığı kadarıyla çok ciddi olarak uyarılıyor. Bütün bunlar karşısında iktidar ne yapıyor peki? Tınmıyor bile, Recep Tayyip Erdoğan ve tayfası dümenin başında aklına estiği gibi uygulamalarını devam ettiriyor.

İktidarın çivisi çıkmış durumda. İktidarın anayasa proförlerinden Burhan Kuzu kalkıyor hak ve özgürlükleri hiçe sayan bir girişimde bulunarak Twitter’ın kapatılması gerektiğini söyleyebiliyor. Düşününce bütün bunlar bize bir şaka gibi geliyor aslında.

CHP’liler mecliste MİT yönetmeliğini görmek istiyor, Beşir Atalay ise gizlilik gerekçesiyle izin vermiyebiliyor. Yani yasalara uygun olması gereken yönetmelikler baskıcı ve faşizan bir iktidarın aklına estiği gibi çıkarıp uygulaması olağanlaştırılmış oluyor. MİT Yasası’nın görüşüldüğü mecliste “gizli yönetmelik” tartışması yaşanabiliyor. CHP milletvekilleri MİT’in yönetmeliğini görmek istediklerinde ise Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, gizli olduğu gerekçesiyle bu yönetmeliği göstermeyebiliyor. Bu koşullar altında AKP öyle bir MİT yasası çıkarmak istiyor ki, sonuçlarını önümüzdeki günlerde hepimiz görecek ve yaşayacağız.

İktidar Suriye’de boğazına kadar pisliğe batmış durumda. Bir başka deyişle doğrudan savaşın içine sokmuşta Türkiye’yi ne ülkenin yurttaşları bunu biliyor, ne de meclis bu olup bitenler karşısında görevini yapmış. Suriye’ye karşı El Kaide, El Nusra ya da bilmem ne ipten kazıktan kopma terör örgütleri doğrudan Türkiye tarafından silahlandırılıyor. Suriye’de kullanılan silahların monte edildiği araçların çekilen fotoğraflarında ÖZTÜRKLER yazısını okuyunca kanımız donuyor. Seçimlerde oylar çalınıyor. Sayım sonuçları sırasıyla il, ilçe ve YSK tarafından AKP’nin lehine sonuçlandırılırken muhalefet itirazları bir şekilde reddedilerek AKP’nin hırsızlığına yargı elbisesi giydirilmek isteniyor.

Gördüğünüz gibi AKP iktidarı baskı ve zulüm iktidarı olup çıkmış.

Yani kendisi yasalar çerçevesinde hareket eden bir iktidar değil, meşruiyetini yitirmiş.

Yukarıda değindiğimiz konular AKP iktidarı için devede kulak denilecek kadar sınırlıdır.

Böyle bir iktidarın meşru sayılması ve ülkenin yazgısını belirleyecek yasalar çıkarıp uygulamaya girişmesi hakkı da değildir haddi de…