Yazan: Turgut Koçak 26 Mart 2013
AKP iktidarı sinekten yağ çıkarmaya çalışıyor. Başarısızlığını başarı gibi gösterip milyonları uyutmaya devam ediyor. Demek ki uyutanlar varsa bir de gönüllü uyuyanlar olması gerek ki, bu denli ülke ve ülke halkı karşıtı politikalar karşılık bulabiliyor. Üstüne üstlük bütün bu yaşananlara bir de yalaka basının hokkabazlığı eklenince iş iyice çığırından çıkmış oluyor.
Obama’nın gayreti ile Mavi Marmara gemisi operasyonu nedeniyle özür dileyen ve tazminat ödemeyi kabul eden İsrail’in açıklamasına karşın yalaka dünyasının hokkabazları öyle bir koro başlattı ki değmeyin gitsin. Politikanın büyük mimarı ilmik ilmik çalışmış ve İsrail’e özür diletmiş. Sabır meyvesini vermiş ve AKP’nin uzun erimli dış politikası sonuç olarak başarıya ulaşmış ve bir kez daha doğrulanmış. Türkiye’nin gücü bir kez daha kanıtlanarak muhataplarına boyun eğdirmiş.
Biz niye böyleyiz acaba? Niçin başarısız ve işe yaramaz politikalar üreten bir iktidar, bu denli olayları ve yaşananları tersinden okuyabiliyor? Türkiye’yi AB’ye sokmak isterler, iş olmaz ya bu yolda kulaç atanlar ortada fol yok yumurta yokken ”Avrupa fatihi” diye çağrılmaya başlanır. Hiçbir özelliği yoktur ama birden bire dünya liderleri arasında anılır. Allanır pullanır Arap dünyası için örnek gösterilmeye başlanır. Bir “one munite” çeker, karşısında İsrail cumhurbaşkanı titrer, naylondan bir kahraman yaratılıp şişirilir de şişirilir. Ancak perde arkasında iyi saatte olsunlar harekete geçerek sen misin bunu yapan diyerek bir hiza çekerler ki, isterse naylon kahramanımız hizaya girmesin girmeyebilirse.
İsrail’in özür dilemesi ve tazminat ödemeyi kabul etmesi de böyle oldu işte. Yalakaların balonlarına karşın Netenyahu’nun açıklaması gecikmedi. Hizaya getirilişi, öve öve bitiremeyenlerin balonuna bu açıklama ile öyle bir iğne batırıldı ki, fosss diye inme sesi ta dünyanın öbür ucundan duyuldu. İşbirlikçiler ve yağlamacı yıkamacılarda ise tıs yok. Sanki Netanyahu özür dileme ve tazminat ödemeyi kabul etmesini Suriye sorunu için söylememiş gibi duymaz duymaz davul dümbelek çalıp ortalığı velveleye vermeyi sürdürdüler. Davutoğlu bir başka alem, Recep Tayyip Erdoğan ise başı göklerde geziniyor. Bu konuda önceki günlerde düşüncelerimizi belirttik ama ne yazık ki, yalakalar kuyruğunu altlarına alıp oturmuyorlar. Gerçekleri tersinden okuyarak koro halinde övgülerine devam ediyorlar.
İnsanın bir kez olsun utanması arlanması gerekir. Ülkemizde onca sağlı sollu parti var bunların hiçbirinin yaşananlarla ilgili olarak esamisi okunmuyor. Kürt açılımından, ülke ekonomisine, halkın temel sorunlarından dış politikaya kadar sözü geçen partilerin hiç mi hiç ne düşünceleri var ne de söyleyecekleri bir tek sözleri. Her konuda onursuzlukları ve dışa bağımlılıkları tescillenmiş kimselerden akıl vermesi isteniyor. Üstelik bu insanlara da “akil adamlar” deniyor. AKP, “akil adamlar” diyor, CHP de, BDP de “akil adamlar” diyor. Bunların mecliste işi neyse topu satılmış sürüsüne atıp kendi satılmışlıklarını böylelikle gizlemeye çalışıyorlar. “Akil adamlar” içinde isimleri geçenlere bakın bir. Hasan Cemal’inden Taraf gazetesinin yeni transfer Oral Çalışlar’a kadar bir sürü beyzadenin ismi geçiyor.
AKP ve BDP’nin muradı bilinmeyen bir şey değil. Peki, CHP’ye her ağızlarını açtıklarında faşist diyenlere karşın “akil adamlar” denildiğinde akıl tutulmasına uğrayıp akil adamlar da akil adamlar diye tutturan CHP’ye ne oluyor? Her fırsatta; Recep Tayyip Erdoğan’ın ağza alınmadık hakaretleriyle karşılaşan CHP, nasıl oluyor da AKP’ye kredi üstüne kredi açarak geniş halk yığınlarının yıldırımlarını üstüne çekiyor? Hem yeri geldiğinde AKP’nin açılımla ne yapmak istediğini Sabancı Üniversitesi’nde bir konuşmasında dile getiren Kılıçdaroğlu hangi akla hizmet bilmediği bir politika için kredi açtıkların söyleyebiliyor?
Söylüyoruz, burjuva partilerinin tamamının işi bitik. Her konuda ne politika üretmeleri ne de bir çıkış yolu bulmaları olası. Bu yüzdendir ki, geniş halk yığınlarına söylediklerinin içi boş yani bir yalandan ibaret. Ha “akil adamlar dedik de aklımıza geldi. Şu Finlandiya eski cumhurbaşkanı da tarafların kabul ettiği akil adamlar listesinde adı geçiyor. Madem geçiyor, onun için de biz gerçeklere işaret edelim. Yugoslavya’da görevliydi, ne oldu? Yugoslavya 6 parçaya bölündü. Bu zatın görev alıp da sonuçta bölünmeyen bir tek ülke yok. Adama ne kime ne olursa olsun, onun bütün çabası uluslararası sermayeye hizmet etmek. Ondan medet umanlarınsa aynı şeyin şeyi oldukları zaten biliniyor. Zaman çok, hele bizim gibi ülkelerde gani. Madem böyle; AKİL MAKİL BİRAZ DA SEN TAKIL. Nasıl olsa harca harca bitmez. Boşuna söylememişler “zaman öldürmek” diye bir sözü. Bu sözün mimarı olduğumuza göre varsın biraz da “akil adamlar” denilen zatı muhteremlerle zaman öldürelim, ne kaybederiz ki?
Bitirirken diyebiliriz ki, ortada kimilerinin çektiği ajitasyonda dile getirdikleri gibi iyilikle anılacak bir tek şey yok olamaz da. Bu nedenle de bir kez daha sosyalistlerin savundukları görüşler toplum içinde yandaş bulup güçlenmeli ve bütün işbirlikçileri ve halk düşmanlarının soluğunu kesmelidir, kesecektir de…