AKİL İNSANLAR FALAN TANIMIYORUZ!

Yazan: Turgut Koçak 29 Mart 2013

Türkiye acayip bir ülke. Eğitimli, biraz da ağzın laf yapar ve emperyalizmin has adamıysan akil adam olmak kolay. Bunların kimilerine gazete köşelerinde yer verilir, paraya ve dünyalığa boğulurlar, kimilerinin ise işi tıkırındadır. Bunlar, bir şekilde arabalarını dağdan aşırıp düzenin sadık kulları ve her dönemin adamı olarak tescillidirler. İşte şimdilerde bu gibilerine “akil adamlar” pardon, pardon Bay Tayyip düzeltti, “akil adamlar” kadınları kapsamadığı için kadınları kapsasın diye “akil insanlar” dedi. Aaa bir de ne görelim; yılların ağız alışkanlığı ile “akil adamlar”, “akil insanlar” olarak değiştiriliverdi. Vallahi bu yalaka basına helal olsun! Leb demeden leblebi diyor ya, bu kıvraklık herkese nasip olmaz. Hoş zaten sizin “akil adamlar” ya da ne bileyim; “akil insanlar” olarak sıfatlandırılanlar da kıvraktırlar ya neyse. Bunlar o kadar kolay hat değiştirirler ki, şaşar kalırsınız. Onlar için doğru diye bir şey yoktur. Doğru hangi görüşler prim yapıyorsa onlar için de doğru odur. Bu mübarekler “aydın” betimlemesi ile yola çıktılar, rütbe arttırımı ile “akil insanlar"a dönüşüverdiler. Malum ya düzenin dağıttığı dünyalık, şan ve şeref bağışından mahrum kalacak değiller ya.

Şeytanlık bu ya, yazının tam da burasında aklıma bir şey geldi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de böyleleri vardı. Ancak bunların bugünkülerden farkı birinin durumunu gizlemesi, birininkinin durumu da gizlemeye gerek duymadan doğrudan kim olduklarını açık etmeleriydi. İçlerinde İngiliz Muhipler Cemiyeti’ni kuranlar mı yoktu, Fransızsever ya da ne bileyim Almancı olanlar mı? Onlar kendi aralarında yarışır, Osmanlıyı kimin kurtaracağı konusunda aralarında iktidar olmak için cebelleşir dururlardı. Bu dönemin akilleri ise işi buraya kadar götürmüyorlar götürmesine ya bunların da bütün yolları Amerika denilen dünya halklarının düşmanı bir ülkenin politikalarına çıkıyor nedense.

Cumhuriyetten sonra AKP ile birlikte bu anlayış doruk noktasına çıkarıldı. İnsanlar arasında bir anlaşmazlık mı söz konusu; boşver yasayı masayı çağır “kanaat önderlerini” şıp diye çözüversinler olsun bitsin. Hem imamdan daha iyi kanaat önderi mi olur; tıpkı aile hekimi gibi her aileye bir imam verirsin olur biter. Artık bu tipler de toplumun içine mi eder, insanları dinden imandan çıkarıp yeter artık mı dedirtir bilemeyiz. bildiğimiz bir şey varsa bu yaklaşımları bir çıkış yolu olarak görenlerin “akil insanlar"ını da “kanaat önderleri"ni de yanlarına alıp kuyruklarını kısa kısa gidecekleridir.

“Akil insanlar” ya da ne bileyim “kanaat önderleri” olarak isimleri geçenlere baktığım zaman yeminle söylüyorum için bulanıyor. Bu zatı muhteremlerin isimlerini tek tek anarak ipliklerini pazara çıkarmak isterim istemesine ya bence buna değmezler. Onlar ağırlıkları ve olmayan cin min gibi bir şeydirler. İşte bu yüzden de sık sık egemenleri değil de mazlumu çarparlar. Çünkü yemlendikleri yere edecek değiller ya…

Kürt sorunu mu var, çağırın gelsinler akil insanları ve şıp diye çözsünler sorunu. İşçiler, emekçiler canları çıkartıldığı için hak arayışına mı çıkmışlar; ne güne duruyor bu ağırlıksızlar gidip emekçilerin ağızlarını, burunlarını yamultup çarpsınlar ki, işverenimiz zarara uğramasın. Hem hak arayışı yargıçlar önünde mi aranırmış? Kim takar yasayı masayı? Akili, kanaat önderi yol yakınken el atıp bu sorunlara, yurttaşa oh dedirtmek varken yurttaşlar niye adliye önlerinde dolanıp dursunlar ki?

İşin şakası bir yana Türkiye AKP iktidarı eliyle gerçekten de içinden çıkılmaz bir ortama itiliyor. Yarın “Akil insanlar’ın kararı diye önümüze öyle kötülükler çıkarılacak ki, hani bir deli kuyuya taş atarmış da kırk akıllı çıkaramazmış ya, işte öyle bir dönemin eşiğindeyiz. Ancak burada şunu da söylemeden geçmeyelim.

Biz sosyalistler ne şah tanırız, ne sultan.

Hele de AKP’nin “akil insanları"nı ve “kanaat önderleri"ni hiç tanımayız.

Bizden söylemesi.

Gerisi bu düşünceyi toplum yaşamına sokmak isteyenlere kalmış.

Bir de “akil insanlar” olarak adı geçen ve kostaklanıp şişinenlere…