AHLAK

Yazan: Turgut Koçak 5 Mart 2014

Konuşurken ya da yazarken iki sözünden birisi ahlak olan kimselerden hep yaka silkmişimdir. Çünkü biliyorum ki, kendinde hangi sıfat yoksa insanlar en çok ondan konuşup ondan dem vuruyor. Dini politikaya alet eden takımın önemli bir bölümü de böyle konuşup böyle yazıyor. AKP iktidarını 12 yıldır yakından gözleyenler, bunların ahlak terazisinde tartılacak bir hallerinin olup olmadığını herkes iyi bilir. Bütün bunlara karşın, içlerinden aklı başında birileri çıkıpta, (bazı istisnalar kaideyi bozmaz) “bu kadar da olmaz” diyerek başgötürenlere karşı çıkmış mıdır? Ne gezer hepsi ağız birliği edip başgötürenlerinin çevresinde kenetlenivermişlerdir. Ortalıkta yolsuzluk bile değil, açıktan açığa hırsızlık yapıldığını belgeleyen sayısız kanıt saçılmış, yine de AKP’nin içinde tık yok. Aksine olup bitenleri dile getirenlerin üzerine hışımla ve öldürme kastıyla yürüyenler var.

Bütün olup bitenleri yok sayıp üç telefon konuşmasını bile ele alsak Recep Tayyip Erdoğan’ın yerinde yeller esmesi gerekir. Hiç de böyle olmuyor. O yine seçim meydanlarında verip veriştirmeye devam ediyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal’le yaptığı konuşmayı cümle cihan duydu mu? Duydu. Bu konuşma sonrası 1 milyar doların üstünde bir para eş dost arasında saklanmak amacıyla dağıtıldı mı? Dağıtıldı. İş adamı Som Petrol’ün sahibi Sıtkı Ayan’la ilgili baba Erdoğan’la oğul Bilal arasında geçtiği ileri sürülen telefon konuşmasında alınması gereken para miktarı üzerinden malum laflar edilip, “…herkes veriyor o niye vermiyor…merak etme kucağmıza düşecekler” dendi mi? Dendiğini dinleyip duyduk.

Eee peki, bunca zamandır adaletten yargıya, Recep Tayyip Erdoğan’ın müdahale ettiğinden söz ediyoruz, bizim söylediklerimiz bir işe yarayıp AKP’ye geri adım attırdı mı? Hayır, attırmadı. Aksine yargının eli kolu çıkarılan yeni yeni yasalarla iyice bağlandı. Sonra ne oldu? Bu konu ile ilgili de bir telefon konuşması daha ortaya çıktı. Neymiş bu konuşmanın içeriği? Biliyorsunuz geçmişte yolsuzluk nedeniyele adı Ali Dibo’ya çıkmış şimdi eskimiş bir Adalet Bakan’ı vardı Sadullah Ergin, işte bu zatı muhteremle Recep Tayyip Erdoğan arasında geçtiği ileri sürülen telefon konuşmasında Doğan Holding’in sahibi Aydın Doğan’ın beraat ettirilmesi ile ilgili konuşmaları da duyduk. Başbakan Aydın Doğan’ı beraat ettiren yargıcı eleştiriyor. Sadullah Ergin denilen adam da Başbakan’a yaranmak için bu kararı veren yargıcın Alevi olduğunu söylüyor. Başbakan bu kez de aynı dosyanın Yargıtay’da izlenmesini Aydın Doğan’ın ceza almasını istiyor. Sözümona Adalet Bakanı koltuğunda oturan adam da Yargıtayda daha uygun yargıçların olduğunu bu kararı bozduracaklarını söyleyen zırvalar yumurtluyor.

Şimdi neymiş? Bu kararı veren yargıç, zatı muhterem Ali Dibo’ya göre Aleviymiş. Allah Allah bunlar ne utanmaz arlanmaz insanlar. Bir kişi yargıç koltuğunda kararlarını inançlarına göre mi karar veriyor ki, bu Ali Dibo denilen kişi böyle söylüyor? İşte karşımızda zıvanadan çıkmış birisi Başbakan koltuğunda oturan diğeri Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan iki muhteremin konuşması. Bu konu ile ilgili uzun uzadıya yorum yapmaya gerçekten de gerek yoktur. Bizler işini yapana, doğru yapana tabiki de saygı duyarız. Ancak görülmüştür ki, 12 yıllık AKP iktidarı döneminde yargıda büyük depremler yaşanmıştır. Bu yüzden de yargının 12 yıllık kararlarının tamamına gölge düşmüştür. Bu kararların tamamı yok hükmünde sayılmalı, dosyalar yeni baştan ele alınarak kararlar somut kanıtlara dayanarak verilmelidir. Bu sözü söylerken tabiki de işinin ehli, namuslu yargıçları bir kez daha söylüyorum ayırıyoruz.

Sonuç;

AKP, bunca şeyden sonra meşruluk iddia edip iktidar koltuğunda oturamaz.

Oturmayı sürdürdüğü her saniye iktidar gasbıdır.

Hiçbir iktidar meşruluğunu yasalardan almaz ve ülke yönetmeye ve de benim gibi binlerce insanın yazgısını istediği gibi şekilden şekile sokmaya kalkarsa bende böyle bir iktidarı tanımam, bu iktidar eliyle verilen ve de verilecek olan ne kadar karar varsa yok hükmünde sayar çiğner geçerim.

O kadar…