Yazan: Turgut Koçak 15 Ağustos 2011
Afrika’yı dünden bugüne sömüre sömüre bu hale kim getirdi bilmeyen yoktur. İnsan avcısı beyazlar, salt Afrika’nın zenginliklerine el koymadı. Aynı zamanda da siyah Afrikalıları vahşi bir hayvan gibi yakalayarak ellerine ayaklarına prangalar takıp köle pazarlarına sürdüler. Kötü koşullara maruz kalan yüz binlerce siyah insansa köle pazarlarına bile götürülemeden canlarından oldular. Avrupa’nın ve Amerika’nın kapitalist birikimlerinin büyük bir bölümü bu kıtadan sağlandı. İlkel bir yaşam süren Afrika’daki kabileler ister istemez kendilerinden her anlamda ileri donanımlara sahip olan beyazlara boyun eğmek zorunda kaldılar. Boyun eğmeyenlerse acımasızca katledilerek yok edildi.
İşte böylesine kırıma ve yağmalanmaya uğrayan bu kara kıtada yerliler birer ikişer devletler kursalar da, yazgıları değişmedi. Kapitalist-emperyalist dünya bu ülkelerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına el koymaya devam ettiler. Onları iliklerine kadar sömürüp yoksulluğa ittiler. Gerektiğinde; tepede yönetici konumda olan kimseler, el üstünde tutularak geniş halk yığınları emperyalistlerce iliklerine kadar sömürüldüler. Olmadı emperyalist Batı kendi çıkarlarını daha iyi kollayacak kukla yönetimler kurarak işlerini tıkır tıkır yürüttüler. Uzun süre emperyalist Batı’nın doğrudan sömürgesi olan Afrika ülkeleri daha sonra görece olarak bağımsızlıklarını elde etmiş bile olsalar öz itibariyle emperyalizme bağımlılıktan kurtulamadılar.
Kıta bu yüzden sürekli olarak açlık ve yoksullukla boğuştu. Salgın hastalıklar Afrika insanını kırdı geçirdi. AİDS bu kıtada yayılarak geniş bir kitleyi tehdit etti. Bugün doğasıyla oldukça verimli olan Afrika ülkelerinde bile açlık ve kıtlık bir türlü önlenemiyor. Bu yüzden de Ekvator Ginesi’nden Somaliye, Angola’dan Nijerya’ya kadar bütün Afrika ülkeleri büyük bir felaketin içinde çırpınıp durmaktadırlar. Aynı durum şimdi de Kara Afrika kıtasını sarmış bulunmaktadır. Somali’de yaşanan kuraklık nedeniyle gündeme gelen açlık sonucu ölenlerin durumu ileri ülkelerce salt acıma duygusu ile ele alınmakta, gerçekler bir türlü olduğu gibi görülememektedir. Emperyalist Batı; Somali’de yaşanan kıtlık sonrası ölümlere bu kez acıma bağlamında da olsa bir yakınlık göstermiş değildir. Afrika’nın iliğini sömüren emperyalist Batı’nın aksine Türkiye bu ülkeye yardım kuruluşları aracılığı ile elini uzatmış bulunmaktadır.
Ancak, Türkiye’nin yardım girişimi ne yazık ki. Hem dinsel hasletlere dayandırılmıştır hem de neredeyse bir bütün olarak AKP’nin propagandasına dönüştürülerek orada yaşanan gerçekler perdelenmeye çalışılmıştır. Türkiye’nin Kızılay gibi büyük bir yardım kuruluşuna hemen bütün Türkiye’den yardım yağmasına karşın nasıl olmaktadır da bu işi AKP’nin kotardığına dair bir görüntü kitlelere yansıtılabilmektedir? Daha önceki hükümetler döneminde de benzer yardımlar felaket bölgelerine yapıldığı halde; yapılan yardımı hemen herkes Kızılay’ın yardımı olarak anlarken bugün niçin AKP’nin yardımı gibi algılamakta ya da algılattırılmaktadır?
AKP’nin 10. Kuruluş yıldönümü ya; AKP, kuruluş yıldönümünü iftar sofralarında kutlamakta, hem içerde politik varlığını kutlama sırasında bile dinsel hasletlere dayandırırken öte yandan da Somali’ye yapılan yardımı kendisi yapıyormuş izlenimi veren bir hava yaratmaktadır. AKP iktidara geldiği günden bu yana yoksulluktan yararlanan geniş bir topluluk yaratmıştır. Bu topluluğu normalinden ayırmakta yarar vardır. Çünkü bu topluluk artık sadaka toplumu olup, emek vererek onurlu yaşam sürenlerle aynı özellikleri taşımamaktadırlar. Bir başka deyişle sosyal devletin işlevi yurttaşına iş bularak onun üretime katılmasını sağlaması gerekirken; sadaka yoluyla dinselliğin yaygınlaşması da amaçlanmış bulunmaktadır.
Salt gösterişten ibaret olan iftar sofraları düzenleyenlerin bu tutumu açlığın içine itilmiş milyonlarca insanımızın hangi derdine çare olabilir dersiniz? Bu gibi davranışlarla din görüntüsü altında yığınları uyutanların ne ülkemizde ne de dünyanın başka bir yerinde yaşananları geniş halk yığınlarına doğru yansıtması olası mıdır? Değildir. Çünkü varlık nedenleri ve iktidarları küresel sermayenin oluru ile sürenlerin gerçekleri yığınlara göstermelerinin olanağı yoktur. AKP, yüz binlerce kişinin katıldığı iftar sofraları da düzenlese, her bakanını bir kente göndererek bu iftar sofralarının şaşalığını da sağlasa, sonuç asla değişmeyecektir.
Bugün, kara Afrika’nın yazgısı ile ilgili olarak emperyalizmin uşaklığını yapanların ne konuşmaya hakları vardır ne de vicdan yaparak kara vicdanlarını temizleme olanağı. Her konuda olduğu gibi Afrika’nın gerçek anlamda kurtuluşunun sağlanması, açlıktan, yoksulluktan, kırım ve kıtlıktan kurtulmasının da ancak ve ancak sosyalizmle olası olduğu bir gerçektir. Bugün, küresel sermayenin krizi yaygın olarak tüm dünyada görülmekte, bedel yoksullara ödetilmek istenmektedir. Kriz; Birinci Paylaşım Savaşı, Kriz; İkinci Paylaşım Savaşı, dönemsel krizler ve de birçok bölgesel savaşlar. Bu büyük krizi küresel sermaye bir şekilde atlatmak isteyecek ve içinde Afrika’nın da olduğu bütün dünyayı tehdit eden (zaten benzer savaşlar var. Libya gibi) savaşlar söz konusu olacaktır. Bay Tayyip’in Suriye’yi hiç gündemden düşürmemesinin nedenlerinden birisi de budur.
Sonuç olarak; Afrika’yı bu hale getirenler ortadadır. Emperyalist ülkelerin zinciri parçalanmalı, yetmez; emperyalistlerle işbirliği içinde varlıklarını sürdüren bütün iktidarlar tarihin çöp sepetine gönderilmeli ve dünyamız yaşanılası bir dünya haline getirilmelidir. Afrika’yı kuzu yerine koyan küresel sermayenin kurtluğu bitirilmelidir. Çünkü dünya siyah, beyaz, sarı bütün ırkların ortak malıdır ve dünya nimetlerinden de yararlanma hakları tartışmasız söz konusudur.
Bunu başaracak olan da, ancak ve ancak SOSYALİST SİSTEMDİR.